“Patlama sonrası bulunamayan vücudunun ‘bir kısmı’ vefatından 10 gün sonra Haliç’te kendiliğinden su üstüne çıktı.”
Az önce okuduğunuz cümle ne kadar dile kolay geliyor değil mi? 59 yıl atan kalbi, -tıpkı ağabeyi gibi- sadece memleketi için çarpan, İstiklal Mücadelesi kahramanlarından şerefli bir Türk generalinin meftası tam 10 gün bulunamadı…
Bahsetiğimiz merhum Mustafa Nuri (Killigil) Paşa’dan başkası değil. Milli Mücadele kahramanı, Bakü fatihi, Kafkas İslam Ordusu kumandanı, Osmanlı’dan bayrağı devralan cumhuriyet Türkiyesi’nin savunma alanındaki ilk adımlarını attıran ve hayatına nice kahramanlık unvanı sığdıran bu büyük asker 72 yıl önce bugün, Sütlüce’de kurduğu silah fabrikasında -nedeni bilinmeyen bir patlama sonucu- şehit oldu.
Dünyaya teşrifi de şehit olacağı İstanbul’da gerçekleşmişti.
Dur durak bilmeyecek, dünyanın bir ucundan öbür ucuna memleket uğruna elinde pusat ile koşturacak hareketli bir hayata açmıştı gözlerini bir mayıs gününde. Aralarında 8 yaş olan ağabeyi Enver Paşa gibi o da asker olacaktı.
Soldan sağa: İsmail Enver Paşa, babaları Hacı Ahmet Paşa ve Nuri (Killigil) Paşa
Harp Okulu’ndan mezun olduktan sonra Balkan Savaşları ve Bingazi Muharebeleri’nde bulundu. 1915’te Trablusgarp Afrika Grupları Genel Komutanlığı’na atandı.
1. Dünya Savaşı, Balkan ve Trablusgarp Savaşları’nda gösterdiği üstün hizmetler sonucu çeşitli madalyalar ile ödüllendirilen Mustafa Nuri Paşa daha sonra, ağabeyi Enver Paşa tarafından onu “Bakü Fatihi” yapacak görev ile vazifelendirilecekti.
Henüz 28 yaşındaydı. Aynı zamanda ağabeyi olan Harbiye Nazırı Enver Paşa’dan aldığı bu kutsal görevi layıkıyla yerine getirmek için yola koyulan genç yarbay, çabalarıyla kurulan Kafkas İslam Ordusu’na Filistin Cephesi’nden katılan iki piyade ve bir topçu alayı ile harekete geçti. Nuri Paşa, bir yandan düşman ile mücadele ederken diğer yandan kurulan bağımsız Azerbaycan Devleti’nin devlet teşkilatının yapılandırılmasına yardımcı oluyordu. İşe ilk olarak, tamamı Çarlık Rusyası’ndan kalma asker teşkilatının lağv edilerek yerine, tamamı Azerbaycan Türklerinden oluşan bir ordunun kurulması ile başlandı. Kurulan bu kolordu, Kafkas İslam Ordusu’na bağlandı.
Kafkas İslam Ordusu
Gence’de Azerbaycan ordusuna bağlanan kolordu ile 12.000 kişiye ulaşan Kafkas İslam Ordusu, Nuri Paşa’nın istediği takviye destek ile 20.000 kişiye ulaştı ve sivillerin kanları üzerinden plan yapan Bolşevik (Rus) ve İngiliz emperyalizmi ile taşeronları olan Ermeni çetelerden arındırdığı Azerbaycan’da, 30 saat süren şiddetli muharebe ile Bakü’yü kurtardı. 14 Eylül’de hezimeti fark ederek Bakü’den kaçan İngilizlerin ardından bir gün sonra Ermeni çeteciler teslim oldu ve Kafkas İslam Ordusu, Azerbaycan adına zaferini ilan etti. 1.130 şehidin toprağa düştüğü “bağımsız” Azerbaycan’da artık başkent “Bakü” idi.
Azerbaycan’dan döndüğü gibi Milli Mücadele’ye katıldı. Doğu Cephesi Kumandanlığı’na gönüllü olarak katılıp Sarıkamış’ın geri alınmasında mücadele etti. Buradaki üstün hizmetleriyle 1929’da İstiklal Madalyası ile de ödülendirilen Nuri Paşa, bir süre durularak Ankara’ya yerleşti ve ticaretle uğraşmaya başladı.*
Sakin bir hayata adım atmıştı ancak damarlarındaki asil kan onu rahat bırakmıyordu. Doğduğu şehre; İstanbul’a dönen Nuri Paşa Zeytinburnu’nda bir soba-madenî boru fabrikasının temellerini attı. Burayı bir “sanayii” haline getirdi. Burada sadece matara,demir çubuk üretmeyen Nuri Paşa, tüfek, havan topu, tabanca ve mermi gibi savunma sanayii ürünleri de imal ediyordu. Sütlüce’ye taşıdığı fabrikası kısa sürede büyüdü.
II. Dünya Harbi patlak vermişti. Mustafa Nuri Paşa gelişmeleri dikkatle takip ediyor, daha önce “bir ipek mendil gibi” sakındığı Kafkasya’nın akıbetini merak ediyordu.
Yerinde duramadı…
Almanların Sovyetlere saldırmasıyla Asya’da Türk cumhuriyetlerinin kurulması fikri aklından çıkmıyordu. Almanlarla iletişime geçti. Türk kökenli askerlerden ve Almanlara esir olan Türk kökenli askerlerden müteşekkil bir ordu kurma fikri vardı. Bu sayede aklındaki plana göre, Asya genişleyecek ve bu küçük Türk Cumhuriyetleri birleşerek ‘Turan’ı oluşturacaktı. Berlin görüşmeleri sonrası “Türkistan Alayları”nı kurmuştu ki Almanların yenilmesiyle hayalleri suya düştü…**
Yine Sütlüce’ye; işinin başına dönmüştü Nuri Paşa… Türkiye’nin ilk endüstriyel silah tasarımcısı Nuri Killigil, savunma sanayii üretimini artırmıştı. Artık sadece Türk Milli Savunma Bakanlığı’na değil, başka ülkelere de silah ve mühimmat satıyordu.
[Mustafa Nuri Killigil Paşa tarafından bizzat çizilip üretilen “Nuri Paşa” tabancası – Fotoğraf: AA]
Afrika pazarına giren Nuri Paşa, bazı ülkelerin ticaretini kesada uğratmış olacak ki rahatsızlık uyandırmıştı bile… Mısır’a havan topu, bomba, tabanca ve mermi ihraç eden Killigil bunun yanında, “Devlet üstüne devlet olmaz” diyerek kuruluşuna karşı çıktığı İsrail ve İngiltere ile mücadele eden Pakistan, Suriye ve bir kısım Arap ülkelerinden ciddi siparişler almış, ihracatlarını da gerçekleştirmişti.***
Öyle ki bu sevkiyat, Birleşmiş Milletler (BM), Suriye ve Mısır’a silah satışını yasakladığı halde devam etmişti.
[Fotoğraf : AA]
Hayatına tüm bunları ve daha sayamadığımız nice hadiseyi sığdıran Nuri Paşa, 72 yıl önce bugün akşam üstü, fabrikasında -nedeni belirlenemeyen- ve 2 gün boyunca süren bir patlamada 27 kişi ile beraber şehit oldu.
Sadece askerliği ile değil, ülkemize savunma sanayii alanında da büyük katkıları olan ve ilkleri gerçekleştiren bu büyük komutan, abisi Enver Paşa ile benzer bir kaderi paylaştı. Sırlarıyla beraber sır olup ahirete doğdu. Mekanı cennet olsun.
Kaynakça:
*: Doç Dr. Serpil Sürmeli, Nuri (Killigil) Paşa’nın Trablusgarp Savaşı Hatıraları, 2016
**: Murat Bardakçı, “Aradan tam 62 yıl geçti ama kendi 11 Eylül’ümüzü hâlâ aydınlatamadık”, HaberTürk, 2011
***: Tuğrul Oğuzhan Yılmaz, Türkiye Afrika İlişkilerinin Güvenlik Boyutu: Türk Savunma Sanayii ve Afrika, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, 2018
Editör : SavunmaTR Haber Merkezi