ABD başkanlık seçimlerine "manipülasyon" gölgesi

 ABD’de kasım ayında yapılacak başkanlık seçimlerinin manipüle edileceğine dair değerlendirmelerin kaynağını, Rusya’nın 2016 başkanlık seçimlerine Demokrat başkan adayı Hillary Clinton aleyhine ve Cumhuriyetçi başkan adayı Donald Trump’ın ise lehine müdahale ettiğine dair ABD’nin resmî iddiaları oluşturuyor. Bu itibarla 2016 seçimleriyle ilgili gelişmeleri temel alarak, Demokratlar ve Cumhuriyetçiler karşılıklı suçlamalarla Rusya’nın 2020 seçim sürecini de kendileri aleyhine manipüle ettiğini ileri sürmekteler.

Konunun daha iyi anlaşılması amacıyla 2016 ABD başkanlık seçimleriyle ilgili olarak öncelikle Demokrat Parti yönetimi, daha sonra ise ABD’nin istihbarat ve siber güvenlik alanında faaliyet gösteren resmî kuruluşları tarafından gündeme getirilen iddialardan ve akabinde yaşanan gelişmelerden bahsetmek gerekiyor.

Rusya’nın askeri istihbarat servisi olan GRU’nun (Ana İstihbarat Direktörlüğü) 2016 yılı içerisinde Demokrat Parti Ulusal Komitesi’nin (DUK), Clinton’ın seçim kampanyası direktörü olan John Podesta ile ABD eski dışişleri bakanı ve aynı zamanda Demokrat Parti’nin seçim çalışmalarına aktif olarak destek veren Colin Powell’ın e-postalarını siber saldırı yöntemleriyle temin ettiği ve bu e-postalardan bazılarını kamuoyuna sızdırdığı, böylelikle de Rusya’nın aktif bir şekilde ABD seçim sürecini kendi ulusal çıkarları kapsamında manipüle ettiği iddia edilmekte.

Bu iddialar sonrasında konuya ilişkin olarak Federal Soruşturma Bürosu (FBI), Merkezi İstihbarat Teşkilatı (CIA) ve Ulusal Güvenlik Ajansı (NSA) tarafından 7 Ocak 2017 tarihinde kamuoyuna açıklanan ortak raporda; Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in 2016 ABD başkanlık seçim sürecinin manipülasyonu emrini bizzat verdiği, bu manipülasyonun temel amacının Demokrat Parti’ye kamuoyu güvenini sarsmak olduğu, süreçten Demokrat Parti adayı Clinton’ın açıkça zarar gördüğü ve bu durumdan diğer başkan adayı Donald Trump’ın da istifade ettiği belirtilmişti.

ABD siyasetinde manipülasyon tartışmaları 

ABD resmî kurumlarınca Rus hükümetine yapılan söz konusu açık suçlamalar sonrasında, dönemin ABD Başkanı Barack Obama tarafından çoğunluğu GRU mensubu olduğu iddia edilen 35 Rus diplomatın, ABD başkanlık seçimlerini hedef alan siber saldırılarda rol aldıkları iddiasıyla sınır dışı edilmeleri kararlaştırılmış, Maryland ve New York’taki Rus diplomatik temsilciliklerinin kapatılması kararı alınmıştı. Söz konusu sınır dışı kararı karşısında Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin tarafından 1 Haziran 2017’de yapılan açıklamada kullanılan “vatansever Rus hackerler” şeklindeki ifade dünya kamuoyunda geniş yankı bulmuştu. Bu itibarla Demokrat Parti Hack Skandalı kapsamındaki bir soruya cevaben Putin, Rusya’nın hiçbir zaman böyle bir şeye dahil olmadığını, belki “vatansever Rus hackerların” siber saldırı düzenlemiş olabileceğini, eğer hackerların vatansever düşüncedeyse, Rusya hakkında kötü konuşanlara karşı iyi bir savaş açma konusunda kendi katkılarını yapmaya başlayabileceğini, bunun teorik olarak mümkün olduğunu, fakat devlet düzeyinde hiçbir zaman hackleme olaylarına dahil olmadıklarını ve olmayı da planlamadıklarını belirtmişti.

Trump’ın başkan olarak seçilmesinden sonraki dönemde ise GRU’nun 2016 ABD başkanlık seçimlerine yönelik manipülasyon gerçekleştirdiğine yönelik iddialar, Trump’ı siyasi açıdan baskı altına almak amacıyla kendisine karşı muhalif çevrelerce sürekli olarak gündemde tutuldu. Bu çerçevede GRU’nun söz konusu istihbari faaliyetleri ABD’nin ilgili resmî istihbarat yapılanmaları tarafından çeşitli iddialar üzerinden ortaya konulmaya çalışıldı.

2020 başkanlık seçimlerine yönelik başta Rusya olmak üzere Çin ve İran’ın istihbarat servislerinin örtülü faaliyetler düzenlediğine ilişkin tartışmalar da aslında yukarıda genel hatlarıyla özetlenen ve ABD resmî kurumlarınca gündeme getirilen 2016 başkanlık seçimlerine yönelik GRU’nun örtülü faaliyetleri ve bu faaliyetlerle ilgili olarak günümüze kadar gelen siyasi tartışmaların bir devamı niteliğinde. Bu iddiaları Demokratlar ve Cumhuriyetçi çevreler birbirlerine karşı yeni savlarla gündeme getirerek, seçim süreciyle ilgili avantaj sağlamaya çalışmaktalar.

Rusya’nın yanı sıra Çin ve İran da suçlanıyor

Bu noktada 2016 ve 2020 seçimlerine yönelik manipülasyon iddialarının kıyaslama yoluyla analiz edilmesinin, 2020 seçim sürecine dair manipülasyon ve örtülü istihbarat faaliyetleriyle ilgili güncel tartışmaların anlaşılmasına yardımcı olacağı açıktır:

– 2016 yılına yönelik manipülasyon iddiaları kapsamında ABD resmî makamları sadece Rusya’yı ve Rus istihbarat servisi GRU’yu suçlarken, 2020 yılına yönelik iddiaların hedefinde Rusya’nın yanı sıra Çin ve İran istihbarat kurumlarıyla bağlantılı hackerların da faaliyetlerinden bahsediliyor.

– 2016 seçimlerine yönelik iddialarda GRU’nun Demokrat Parti’nin önde gelen isimlerinin e-postalarını siber casusluk operasyonlarıyla temin ederek sızdırdığı gündeme getirilmişken, 2020 yılına yönelik iddiaların temelini ise istihbarat servisleriyle bağlantılı hackerların yanıltıcı, yönlendirici ve manipülatif sosyal medya paylaşımlarıyla ABD seçmeninin özgür iradesini etkilemeye çalıştığı oluşturuyor.

– 2016 seçimlerinde GRU’nun, seçimleri Donald Trump’ın kazanmasına yönelik örtülü siber faaliyetler düzenlediği ileri sürülürken, 2020 seçimlerinde Çinli hackerların Trump’ın kaybetmesine, bu senenin Demokrat adayı Joe Biden’ın kazanmasına yönelik faaliyette bulundukları iddia ediliyor. Bu noktada İranlı hackerların, ABD seçim sisteminin güvenilmezliği iddialarıyla ABD siyasal sistemini zafiyet içerisinde göstermeyi hedeflediği, Rus hackerların ise, Trump’ın da güvenilmez bularak, seçmenlere kullanılmaması gerektiğini telkin ettiği posta ile oy kullanma yöntemi aleyhine çalıştıkları ifade ediliyor.

Bunlarla birlikte konu bağlamında ABD Ulusal Karşı İstihbarat ve Güvenlik Merkezi Direktörü William Evanina 7 Ağustos 2020 tarihinde yaptığı bir basın açıklamasında söz konusu iddiaları onaylar şekilde, yabancı istihbarat servislerinin örtülü ve gizli operasyonlarla ABD seçmenlerinin hür iradelerini manipüle etmeye çalıştıkları, bu tür faaliyetlerin yabancı bir ülkenin ABD’ye yönelik askeri müdahalesi kadar ciddi olabileceği belirtmiştir.

Ayrıca, 2020 Eylül ayında Microsoft tarafından yapılan basın açıklamasında, Rus hackerların ABD başkanlık seçim kampanyasıyla ilgili olarak faaliyet gösteren 200 civarında kuruluşa yönelik siber espiyonaj saldırıları gerçekleştirdiği, Çinli hackerların Biden’ın kampanyasındaki kilit isimlere yönelik siber espiyonaj operasyonları planlamaya gayret ettikleri, İranlı hackerların ise Trump’ın kampanyasında etkili şahısları hedef alan siber espiyonaj faaliyetlerini gündeme getirmeye çalıştıkları, ancak Microsoft’un kendi siber güvenlik kapasitesi ile bu örtülü istihbari faaliyetleri engellemeyi başardığı ileri sürülmüştür.

Seçim sonuçları mahkemeye taşınabilir

Görüldüğü üzere 2016 yılı seçimleriyle ilgili başlayan ve seçim sonrasında ABD resmî kurumlarının hazırladığı raporlarla resmiyet kazanan manipülasyon iddialarının gölgesinde cereyan eden siyasi tartışmaların 2020 seçimlerini de etkilediği açıktır. Bununla birlikte 2020 yılına yönelik iddialarda sadece Rusya değil Çin ve İran istihbaratı da daha sofistike ve manipülatif istihbari operasyon planladıkları gerekçesiyle suçlanmaktadır. Bu itibarla ABD seçim süreci sonrasında, bahse konu iddiaların 2016 sonrası dönemde olduğu gibi, ABD resmî kurumlarınca hazırlanan raporlarla araştırılacağı rahatlıkla ifade edilebilir. Dolayısıyla da söz konusu raporlarda ortaya atılan savlarla birlikte, ABD sistemindeki siyasi tartışmaların seçim sonrası dönemde sona ermeyeceği de ileri sürülebilir.

Sonuç olarak ABD seçimlerine yönelik manipülasyon ve istihbari müdahale iddiaları, Trump’ın posta yoluyla oy kullanılmasına yönelik düşüncelerini beyan ettiği sırada ifade ettiği “Bence 3 Kasım seçimleri Yüksek Mahkemede bitecek” şeklindeki beyanatı ve seçimleri kaybetmesi halinde koltuğunu Demokrat rakibi Biden’a barışçıl bir şekilde devretme taahhüdünde bulunmaktan kaçınmasıyla birlikte değerlendirildiğinde, seçim sonrası dönemde ABD iç siyasi süreçleriyle ilgili olarak yeni ve çetin tartışma süreçlerinin yaşanması da epey muhtemel görünüyor.

 [Bursa Teknik Üniversitesi’nde görevli Dr. Öğretim Üyesi Ali Burak Darıcılı, çalışmalarını istihbarat, siber güvenlik, terörizm, teknoloji-güvenlik etkileşimi alanlarında sürdürmektedir]

Editör : SavunmaTR Haber Merkezi

Buy JNews Buy JNews Buy JNews
REKLAM

Benzer Haberler

Hoşgeldiniz

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Şifrenizi Sıfırlayın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi giriniz.