Türkiye değerinden kaynaklı ağır yükü olan yüce bir ülke. Ona başka pencerelerden bakanlar bunun son derece farkındalar…
“ …
İstanbul’un cümbüşlü harikalarına dönmek için çölü terk etmek hiç üzüntü vermemişti bana. Mesai arkadaşlarım Pera’nın apartmanlarında yaşıyorlarken ben İstanbul’a döndüğüm birkaç gün içinde Boğaz’ın Asya yakasında, Beylerbeyi’de, harika bir villa buldum. Öyle güzel bir yerdi ki, hiç itirazsız fahiş bir kira ödemeye razı olmuştum. Villa iskelenin hemen yanındaydı ve İstanbul’da kaldığım üç yıl boyunca her gün, martıların ve yelkovanların değişen diziliş biçimleri, sis akıntı ve anaforlar arasında, Asya’dan Avrupa’ya feribot ile gidip geldim.
… ”
Kim Philby – Sessiz Savaş
(KGB’nin MI6 içerisindeki köstebeği)
Türkiye bugüne kadar, hem konumu hem de her türlü değeriyle kirası yüksek bir ülke oldu. Bu değer pek tabi sadece bir toprak parçasından tevellüt etmemekle beraber insanının kendisine verdiği değerden de kaynaklanıyor. İnsanoğlu içinde bulunduğu durum veya yerin bazen farkına varamıyor veya değerini anlayamayabiliyor. Ama o değer elinde az veya tam olarak bulunmayanlar sürekli dinamik bir faaliyet içerisinde bulunuyor.
Bu kısa tanıma erişmek çokta zor olmamalı. Çünkü hem tarihin hem de günümüzün siyasi gelişmeleri takip edildiğinde, Türkiye dışından gelen tepkiler ve hamleler bu gerçeğin başlıca göstergelerinden biri.
Ne var ki bugün Türkiye sınırlarını aşan, tarihin kendisine yüklediği şerefli yükün farkında olan ve emanet coğrafyaları gözeten ’emin bir belde’.
Bugün Asya’dan Afrika’ya, Rumeli’den Orta Doğu’ya kadar her coğrafyada varlığını hissettiren Türkiye’nin güvenliği milli, kadim ve güvenilir kurumlarına emanet.
Açık kaynaklar dikkatlice incelendiğinde görülecektir ki; filmlerle, dizilerle ve çeşitli propaganda yollarıyla kendilerini aslından fazla yücelten bazı ülkelerin istihbarat ve güvenlik kurumları, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin istihbarat ve güvenliğini sağlayan kurumlarının başarılı operasyonlarının yanında zaman zaman son derece sönük kalıyorlar.
Yakın zamanda bunun örneklerinden biri Afrika’da yaşandı. İtalyan vatandaşı Silvia Constanzo Romano 20 Kasım 2018’de Kenya’da kaçırıldı. 18 ay esaret altında tutulan STK gönüllüsü Romano Kenya’dan Somali’ye götürülmüştü.
İtalyan makamları rehinenin kurtarılması için Milli İstihbarat Teşkilatı’ndan (MİT) destek istedi. MİT başarılı bir operasyonla 25 yaşındaki Silvia Constanzo Romano’yu sağ kurtararak ülkesine teslim etti.
Daha sonra kurtarma operasyonunun dışında Romano bir kez daha gündeme geldi; adı artık Silvia değil Ayşe’ydi…
Son günlerde gündemi meşgul eden konulardan biri de; önceden Türkiye’de görev yapan ve iyi derecede Türkçe bilen ikisi eski büyükelçi olmak üzere üç diplomatın, kendi ülkelerinde getirildikleri konum;
-Eski Birleşik Krallık (İngiltere) / Türkiye büyükelçisi Richard Moore,
-Eski CIA Türkiye istasyon şef yardımcısı Gina Haspel ve
-Eski Fransa/Türkiye büyükelçisi Bernard Emie
Bu üç isim artık ülkelerinin istihbaratlarının başında, onları yönetiyorlar. Mesele daha da genişletildiğinde, Türkiye’de önemli görevlerde bulunup ülkesine döndüğünde güvenlik veya istihbarat kurumlarının başına geçen diplomatlar bu üç kişi ile sınırlandırılamasa da güncel haliyle en başta bu isimler herkesin dikkatini çekiyor.
Richard Moore
MI6 Başkanı Richard Moore’un hayatı sürekli hareket halinde geçmiş. Babasının görev yeri Libya’da doğan Moore, gençlik yıllarından itibaren Türkiye ile ciddi bir bağ kurmuş. 1990’ların başında henüz yirmili yaşlardayken, eşiyle beraber çantaları sırtlarında tüm Ege ve Akdeniz sahillerini gezmişler. O zamanlarda eğitim ve Türkçe öğrenmek için geldiğini belirtiyor Bay Moore. Deyimlere ve atasözlerine kadar hakim olduğu Türkçe’yi, Türkiye’de görev yaptığı dönemlerde katıldığı programlarda Türkçe konuşarak net bir şekilde de göstermişti.
Oxford Üniversitesi’nde Felsefe, Siyaset ve Ekonomi bölümlerini bitiren Moore, eğitim hayatına Harvard’ta devam etmiş.
Moore’un istihbarat deneyimi yeni atandığı başkanlık göreviyle başlamıyor. Kendisi Sovyetler Birliği’nin dağılmasından 4 sene önce de, İngitere’nin dış istihbarat birimi MI6’te çalışıyordu.
Hayatında ki ilginç noktalardan biri de, dedesinin bir IRA (Irish Republican Army – Kuzey İrlanda’nın Birleşik Krallık’tan bağımsızlığını savunan örgüt) mensubu olması. Hatta İrlanda’nın kurtuluş mücadelesine katılan dedesine İrlanda’nın ilk cumhurbaşkanı tarafından madalya takdim edilmiş. Bu nedenle Richard Moore kendisini “yarı İrlandalı, tam Birleşik Krallık’lı” olarak tanımlıyor.
Türkiye ve Orta Doğu’nun sosyolojik ve coğrafi yapılarına da son derece hakim olan Moore, Türkiye’deki elçilik görevi süresince kamu diplomasisi konusunda başarılı bir profil çizdi. Beşiktaş taraftarlığını her fırsatta dile getiren Moore, politik ve toplumsal olaylarda da fazlasıyla görüş beyan etti. Türkiye ile İngiltere arasındaki ticaret hacmine dikkat çekerek, bunun iki ülkenin ittifakında mihenk taşı olduğunu sürekli yineledi.
Richard Moore, 2016 yılında MİT tırları davasında, devlete ilişkin “gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla temin etme” ve “örgüte yardım” suçlamalarıyla yargılanan ve firari olan Can Dündar için bu konunun basın özgürlüğü kapsamında doğru olmadığını ifade etmişti. Fakat yürüteceği ‘MI6 başkanlığı döneminde benzer bir olay İngiltere’de yaşansa tepkisi ne olur?’ sorusu gerçekten merak uyandırıcı…
PKK ve PYD’yi terör örgütü olarak gördüğünü de belirten Moore, YPG için DAEŞ ile mücadelede kısa taktik işbirliği yaptıklarını da katıldığı bir televizyon programında saklamamıştı. Ayrıca 15 Temmuz 2016 darbe girişiminin FETÖ terör örgütü tarafından gerçekleştirildiğini de açıkça dile getirmişti.
Mülteci konusunda Türkiye’nin büyük bir iş çıkarttığını da dile getirmişti Bay Moore. Şimdi bu konulara son derece hakim olarak 5 yıl İngiliz dış istihbaratını yönetecek…
Yerini ise kendisi gibi iyi Türkçe konuşan, seksenli yıllarda Türkiye’de çalışmış, 2008-2011 yılları arasında ABD’de büyükelçilik müsteşarlığı yapmış olan, İngiltere’nin önceki İrlanda Büyükelçisi Sir Dominick Chilcott’ a bıraktı.
Gina Haspel
Gündemdeki bir diğer isim ise Gina Haspel. 63 yaşında tecrübeli bir istihbaratçı olan Haspel’in yolu 1987-88 ve 2000’li yıllarda, ABD merkezi istihbarat teşkilatının (CIA) istasyon şef yardımcısı olarak Türkiye’den geçti. Türkçe’yi de bu zamanlarda öğrendi. Daha önce 1985 yılında başlayan CIA kariyeri ile Orta Avrupa bürosunda görev alan Haspel’in, Türkiye ve Orta Asya ülkelerinde uzun zaman çalıştığı da biliniyor.
Operasyonel olarak ciddi bir espiyonaj kariyeri olan Haspel, ulus devletlere yönelik geleneksel istihbarat yöntemlerine büyük önem veriyor. Göreve geldiği yıl ilk kamuya açık konuşmasını gerçekleştirdiği Louisville Üniversitesi’nde (University of Louisville) Türkçe, Arapça, Farsça ve Çince konuşmasını bilen daha fazla personel alacaklarını özellikle dile getirmişti.
CIA Başkanı olarak göreve getirilen ilk kadın olan Gina Haspel’in, adını en çok duyurduğu olay; El Kaide şüphelilerinin bulunduğu, ‘kara mekan’ olarak anılan bir hapishanede sorgu sırasında işkence yapıldığı iddiaları oldu. Tüm bu iddialara rağmen 2017 yılında eski CIA Başkanı Mike Pompeo’nun yardımcısı seçilmişti.
Gina Haspel’in başkanlığı için ilk söylentilerle beraber Demokrat Senato Üyesi Ron Wyden, “Eğer Haspel ABD İstihbaratının en yüksek seviyelerinde hizmet verecekse, hükümet onun geçmişindeki rahatsız edici gerçeklerin üstünü daha fazla örtemez” açıklamalarında bulunmuştu.
Direktör Haspel, Cemal Kaşıkçı cinayeti ile ilgili de Ekim 2018’de Türkiye’ye bir dizi ziyarette bulunmuştu. Dünya kamuoyunun ilgisi daha çok, ABD Başkanı Trump’ın, “en üst düzey istihbarat yetkililerinin konu ile ilgili Türkiye’de” olduğuna dair açıklamalarından sonra bu ziyaretlere çekildi. Bu ziyaretlerden birkaç ay sonra da ABD Temsilciler Meclisi’ne brifing verdi.
Haspel’de Richard Moore gibi sosyal ağlara ve kamu diplomasisine önem veriyor. ‘Halkın eğitilmesi’ maksadıyla servislerinin sosyal medyada daha aktif olacağını açıklayan Haspel’in sözleri, bir hafta sonra CIA’in Instagram hesabından ilk fotoğrafın paylaşılmasıyla desteklendi.
Söylentilere göre Gina Haspel’e ait olduğu düşünülen bir çalışma masası bulunan görselde, masanın üzerindeki objeler de dikkat çekici nitelikte.
Paylaşımda; kulaklıktan peruğa, ‘dünyayı dolaşmak istiyorum’ mottolu bir süs materyalinden nazar boncuğuna, çeşitli haritalara ve Arapça mesaja kadar birçok şey bulunuyor. En dikkat çekicilerinden birisi ise, Haspel’e ait 1985 yılından bir rozetin masada bulunan cekete tutuşturulması oldu. Gönderi instagramda, çocukların eğlendirilmesi için oynanan bir oyunda söylenen “I spy with my little eye” notuyla paylaşıldı. Bu oyuna göre; kişi etrafındaki cisimlerden birini gözüne kestirir ve bu cismin ilk harfini çocuğa söyleyerek onu bulmasını ister…
Bernard Emie
Fransız Bernard Emie, 2007 ile 2010 yılları arasında Ankara’da Fransa’nın büyükelçisi olarak bulundu. Ortadoğu uzmanı olarak bilinen Emie, eski Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin, Türkiye’nin AB sürecine olan muhalefeti nedeniyle iki ülke arasında ilişkilerin gergin olduğu bir dönemde Ankara’da elçilik görevini yürütmüştü.
Kendisinin diplomatik geçmişi bir hayli yoğun. Emie, bazı eski Fransa Cumhurbaşkanları ve Dışişleri Bakanlarının yanında; bölgesel kriz yönetimlerinin sorumluluğu, Kuzey Afrika, Ortadoğu/Asya hattındaki bölgesel konular ile Birleşmiş Milletler (BM)’e bağlı konuların takibinden sorumlu diplomatik ve teknik danışmanlıklar gibi birçok görevde bulundu.
Fransa Dışişleri Bakanlığı Kuzey Afrika ve Ortadoğu Genel Müdürlüğü’ de yapan Bernard Emie; Ürdün, Lübnan, Türkiye ve ardından İngiltere ve Cezayir büyükelçilikleri yapmış.
Son olarak da 2017 yılında Fransa’nın dış istihbarat birimi DSGE’ye (Direction générale de la Sécurité extérieure) atanan Bernard Emie, Türkiye’de bulunduğu sıralarda sık sık Fransız liselerine ziyaretler düzenliyor ve ortak programlarda iyi Türkçesi ile hitap ediyordu. Tüm bu özgeçmiş gösteriyor ki Emie’nin, gündemdeki Libya meselelerine de aşinalığı eskilere dayanıyor.
Bu gelişmelerin Türkiye için aslında pozitif yanları mevcut. Bunun başlıca örneği, bahsi geçen ülkeler ile kurulabilecek güvenlik ittifakları veya ortak çıkar konularında daha seri hamle yapılabileği ve daha kolay netice alınabileceğidir.
Türkiye Cumhuriyeti kendisinden büyüktür
Bu profiller sadece üç kişi ile sınırlı değil. Türkiye Cumhuriyeti’nde görev yapmış alt/üst düzey, bilinen/bilinmeyen birçok diplomat, döndüklerinde daha iyi görevlere getirildiler. Bu durum gösteriyor ki; herkesin gözünü dolduran birçok bölgenin köprüsü konumundaki Türkiye Cumhuriyeti’ni tanımayan, onun gücünün ve kadim bağlarının olduğu bölgelerin farkına varmayan hiçbir güç veya unsur başarılı olamayacaktır.
Bu hamleler Türkiye’nin yükselmesi konusunda bir korku mu? Veya temkin olarak adlandırılabilir mi? Bunlar kişiye göre değişim gösterebilecek sorular. Ama ortak payda da buluşulabilecek gerçek şu ki; Türkiye kendi potansiyelinin farkına varacağı her gün daha da güçlenecek.
Başa dönülürse; Türkiye değerinden kaynaklı ağır yükü olan yüce bir ülke. Ona başka pencerelerden bakanlar bunun son derece farkındalar...
Editör : SavunmaTR Haber Merkezi