PNetworks tarafından üretilen ve güvenli ağ anahtarı görevi görecek yeni üretim switch’lerin lansmanında konuşma yapan Dr. Alper Özbilen; haberleşme, veri güvenliği, altyapıda güvenliğin kritik önemi gibi pek çok konuya değindi.
“Biz bunun, kıymetli bir başlangıç olduğunu değerlendiriyoruz.”
Altyapı konusunda Türkiye’nin gelişimine de değinen Dr. Özbilen, “Ben aslında bugünü; Türkiye’nin haberleşme altyapıları, Türkiye’nin, Türk insanının aklını ortaya koyduğu ürünlerden oluşan idealinin gerçek kılınması olarak görüyorum. Çok uzun yıllardır, benim de meslek hayatıma başladığım ilk günden beri en kıymetli varlığımız olan verilerimizi nerelere taşıyoruz, nerelerde saklıyoruz dediğimizde; bütün altyapı ve cihazların, yabancıların ve hatta birkaç ülkenin birkaç firmasının elinde olduğunu gördük. Bizim görevimiz ise onların cihazını kullanmaktı. Bugün şükürler olsun masada ürünlerimiz var. Tabii bu bir son değil, bir başlangıçtır. Biz bunun, kıymetli bir başlangıç olduğunu değerlendiriyoruz. Gidilecek çok yolumuzun olduğunu biliyoruz.” ifadelerini kullandı.
“Bu switch’e de bizim switch’imiz demiyoruz. Bu switch, Türkiye’nin Switch’i”
İleriye dönük hedeflerden bahseden Dr. Özbilen, “Bu, ülkemizde neden yapılmıyor demiyoruz. Bir kenardan konuşmuyoruz. Yaptık, başladık. Bugün burada, daha fazlasını da yapacağız. Biz bunun hem Türkiye’de hem de dünyada kullanıldığını göreceğiz, görmek istiyoruz. Biz kendimiz için bir şey yapmadık. Bu switch’e de bizim switch’imiz demiyoruz. Bu switch, Türkiye’nin Switch’i. Bu switch, şu binalarda Teknopark İstanbul’da, Pendik’te, kendi insanımızın fikrini ilmek ilmek tasarımlara, kodlara dökmesiyle oluştu.
Biz arzu ediyoruz ki tıpkı Teknopark İstanbul ve Pendik Belediyesi gibi ülkemiz buna sahip çıksın. Bir ürünü ürün yapan, ona değer katan; kullanılmasıdır. Kullanıldıkça güzelleşir. Kullanıldıkça kendini yeniler. Kullanıldıkça çok daha ötesine gidebilir. Dolayısıyla, eğer kabul bulunursa biz buna Türkiye’nin Switch’i diyoruz. Türkiye’nin ağ anahtarı diyoruz. Türkiye’nin haberleşme alt yapısının en kıymetli ürünleri arasında görüyoruz.” dedi.
“Biz bunun önce Türkiye’de üretimini yapacağız”
Öncelik sıralamasına dikkat ederek belirlenen hedeflere kısaca değinen Özbilen, “Türkiye’nin Switch’i”ne ilişkin geri dönüşlerden bahsetti:
“Ama gözümüz dünyada. Geçenlerde yurtdışından bir misafirimiz geldi. Kendisine tasarımlarımızı gösterdik. Sizleri boğmayayım teknik özellikleri anlattık. ‘One minute’ var ya… Bana ‘One minute, bir dur dedi’. Orada bir ‘one minute’ yedim.
‘Biz Türkiye’nin mobilyaları, kıyafetleri, metal döküm ürünlerini biliyoruz. Sen şimdi biz haberleşme altyapıları, bilgisayar üretiyoruz diyorsun. Benim bu fikre alışmam lazım.’ dedi.
Ben de dedim ki: ‘artık alış. Alışman lazım. Türkiye’nin mobilyasına, ayakkabısına, tornasına, tezgahına nasıl güveniyorsan teknolojik seviyesi yukarıdaki ürünlerimize de alış.’
Kendisine birkaç ürünümüzü vererek kullanmasını, geri beslemede bulunmasını istedik. Tıpkı Pendik Belediyesi’ndeki arkadaşların bizlere verdiği cevabı verdi.
Pendik Belediyesi’ndeki arkadaşlar demişti ki ‘Taş gibi çalışıyor’. Bu taş gibi çalışmanın arkasında binlerce kod, devreler vs. olsa da günün sonunda o bir cümle. Duymamız gereken o bir cümle. Adam da aynı cümleyi dedi: ‘Sağlam Çalışıyor’
‘Biz bunun ülkemizde de üretim tesisini açabilir miyiz?’ dedi. ‘Bir dur.’ dedim. Biz bunun önce Türkiye’de üretimini yapacağız, zaman içerisinde olur. Bizim ayağımızı bastığımız yer burası.”
“İnsanların kafasındaki algıyı nakış nakış işliyorlar”
Türkiye’nin başarı potansiyelinin belli sektörlerle sınırlıymış gibi gösterilmesinin haksızlık olduğuna değinen Özbilen, sözlerini tamamlarken şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye ve dünyada bu konuda neredeyse tekel vasfını taşıyan birkaç firma var. Agresif politikalar izliyorlar. Üniversitelerde laboratuvarlar kuruyorlar, yurt dışına geziler düzenliyorlar. İnsanların kafasındaki algıyı nakış nakış işliyorlar.
Ama biz şunu biliyoruz: Türkiye’de saatlerce bazen günlerce oluşan kesintilerin sebebini biliyoruz. Ürünlere biraz fazla yüklenildiğinde, olağan dışı bir senaryo olduğunda ürünlerin bir patates çuvalına nasıl döndüğünü görüyoruz. Ama bunlar sorgulanmıyor, sorgulatılmıyor. Yerli ürünlerde ise bu sorgulama çok yoğun biçimde yapılıyor.
Yerli ürün ne? Yerli ürün; senin, benim, bizim ürünümüz. Bilmiyorum belki amcanın oğlu, belki uzaktan komşunun oğlu, kızı bizimle çalışıyor. Yerli ürün bu demek. Yerli ürüne güvenmemek, kendine güvenmemek demek. Yerli ürüne olan inanç sorununun, özgüven sorunu olduğunu düşünüyorum.
Bizim bu dünyada tamam ayakkabı yaparız, tamam tekstil de başarılıyız, mercimek üretiriz, satarız ama ötesini yapamayız demek. Bunun bizlere haksızlık olduğunu düşünüyorum.”
Editör : SavunmaTR Haber Merkezi