Osmanlı Devleti’nin yıkılmasından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, daha ilk yıllarında milli harp sanayiinin öneminin farkındaydı. Ancak o zamanki teknik ve maddi imkânsızlıklar sebebiyle tam anlamıyla yerli ve milli harp sanayii kurulamadı.
Türk savunma sanayiinin dört dönemi
Türk savunma sanayiini dört dönemde sıralayabiliriz;
- Cumhuriyet’in ilk yıllarında yerli üretim altyapısının kurulmaya çalışıldığı dönem (kabaca 1925-1948 arası yılları kapsıyor diyebiliriz),
- Yerli üretimin terk edildiği, tamamen ithal ürünlerin tedarik edildiği dönem (1948-1974 arası),
- Kıbrıs Barış Harekâtı’nda maruz kalınan ambargo sonrası yeniden yerliliğin önem kazandığı dönem (yerli üretimlerin kısmen başladığı, ofsetlerin alındığı ve lisans altı üretimlerin yapıldığı 1974-2004 yılları arası),
- 2004 yılında dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bütün yurtdışı tedariklerini reddedip projelerin yerli ve milli olarak yapılmasını istediği ve Savunma Sanayii İcra Komitesi’yle başlayan günümüzde de devam eden dönem.
Cumhuriyet’in ilk yılları
Cumhuriyetin ilk yıllarında kamu iştirakları haricinde özel girişimler de oldu. Nuri Demirağ, Nuri Killigil ve Vecihi Hürkuş harp ve havacılık sanayiinin önde gelen sivil şahsiyetleri olarak bilinir.
Ancak Sovyet tehlikesi sebebiyle ABD’den alınan Marshall yardımları ve sonrasında NATO’ya girilmesiyle yerli harp sanayii neredeyse unutuldu. Kıbrıs Barış Harekâtı sürecinde yaşanan ambargolar Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne ithal savunma sanayii ürünlerinin ülke milli güvenliği açısından tehdit oluşturabileceğini de hatırlattı.
Kıbrıs Barış Harekâtı
Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında uygulanan ambargolar sebebiyle Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’na bağlı olan ASELSAN 1974 yılında kuruldu.
ASELSAN’ı, vakfın diğer bağlı kuruluşlardan; HAVELSAN, TUSAŞ ve ROKETSAN izledi.
Uzun yıllar boyunca bu dört şirket, Türk savunma sanayiinin omurgasını oluşturdu. Hazır alım savunma sanayii ürünlerinin yerine yerli ürünleri koymaya başladılar.
SSB’nin kuruluşu
“Savunma Sanayii Başkanlığı, ülkemizde savunma sanayii altyapısının tesisine ilişkin politikaların tespiti ve bu politikaları tatbik etme yetki ve sorumluluğuna sahip mekanizmaların oluşturulması amacına uygun olarak 1985 yılında 3238 sayılı kanunla Milli Savunma Bakanlığı bünyesinde ‘Savunma Sanayii Geliştirme ve Destekleme İdaresi Başkanlığı’ (SAGEB) adıyla kuruldu. 1989 yılında Savunma Sanayii Müsteşarlığı olarak yeniden yapılandırıldı. Müsteşarlık 2017 yılında gerçekleştirilen düzenleme ile Cumhurbaşkanı’na bağlanmış, 2018 yılında ise 703 sayılı ‘Anayasada Yapılan Değişikliklere Uyum Sağlanması Amacıyla Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’ ile T.C. Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayii Başkanlığı olarak yeniden yapılandırıldı.”
Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) Türkiye’de savunma sanayii projelerinin en yetkili kurumu ve merkezi konumundadır. SSB bugün 700’den fazla projeyi ve büyük bir ekosistemi yönetiyor. Turgut Özal döneminde kurulan SSB modeli, Türk savunma sanayiinin adından söz ettirerek gelişmekte olan ülkelerin ilgisini çekiyor.
2004 Savunma Sanayii İcra Komitesi
2004 yılında gerçekleştirilen Savunma Sanayii İcra Komitesi, Türk savunma sanayiinin yükselişinde en önemli kilometre taşlarından biridir. 11 milyar dolarlık proje iptal edilip yerli yabancı ortak girişimlerle projelerin hayata geçirilmesi kararlaştırıldı. Konuyla ilgili o dönem yapılan bir haber şu şekildedir:
“Savunma Sanayii 2004 Yılı İcra Komitesi toplantısı sona erdi.
Toplantıda, modern tank, taarruz taktik keşif helikopteri ve insansız hava araçları projelerinin mevcut ihalelerinin iptal edilmesine karar verildi.
Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında yapılan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül ve Savunma Sanayii Müsteşarı Murat Bayar’ın katıldığı toplantı yaklaşık 4 saat sürdü.
Toplantıdan sonra yapılan ortak basın açıklamasında, mevcut modellerle uzun süredir sonuçlandırılamayan modern tank, taarruz taktik keşif helikopteri ve insansız hava araçları projelerinin mevcut ihalelerinin iptal edilmesine karar verildiği kaydedildi.
Açıklamada şöyle denildi:
‘Söz konusu projeler için milli imkanların azami kullanımı ile yurtiçi üretimi ve özgün tasarımı esas alan yeni tedarik modellerinin oluşturulmasına ve Türk Silahlı Kuvvetleri ihtiyaçlarının bu modeller çerçevesinde karşılanmasına, bu çalışmalarda yerli-yabancı ortak girişimleri, yurtiçi firmalarımızın daha etkin olabilmelerini sağlayacak imkânların hazırlanmasına karar verilmiştir.’”
“Modern”den milli ve moderne
Bugün adından sıklıkla bahsettiğimiz ALTAY, ATAK, ANKA ve BAYRAKTAR TB2 gibi projelerin yerli olarak üretilmesinin temelleri 2004 yılındaki SSİK toplantısında atıldı.
- ALTAY projesi 2008 yılında başlatıldı.
- ATAK projesi (Türk-İtalyan ortaklığı) 2007 yılında başlatıldı.
- Taktik İnsansız Hava Aracı Sistemi Geliştirme programı rekabet usulü dahilinde (herhangi bir Ar-Ge desteği olmaksızın) 2007 yılında başlatıldı.
Yukarıda da görüldüğü yerli projelerimizin önemli bir çoğunluğu 2004 yılında alınan karardan hemen sonra ya da 3-4 yıl sonra başlıyor. Bu yıllarda gösterilen vizyonun meyvelerini şimdi toplamaya başladık. Bu meyvelere birkaç örnek verebiliriz.
Mavi vatanın güvenliği için MİLGEM Ada sınıfı korvetlerimizi Türk Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nın envanterine kattık. MİLGEM projesi bugün de İ sınıfı fırkateynlerle devam ediyor. Yerli gemilerimiz sadece bizim için değil, dost ve kardeş ülkelerin de güvenliğine katkı sağlayacak duruma geldiler. Türkiye MİLGEM’i Pakistan’a satarak önemli bir ihracat başarısı elde etti. Ayrıca MİLGEM son olarak da Ukrayna’ya ihraç edildi.
Ellinin üzerinde yerli T129 ATAK helikopteri KKK ve JGK’nın envanterine girdi. ATAK helikopterlerimizin farklı ülkelere ihracatı için çalışılıyor. Pakistan’a gerçekleştirilmesi hedeflenen ihracat, motor tedariğinde yaşanan sıkıntılardan dolayı aksıyor.
Türk İHA/SİHA’ları Türkiye’deki terörü neredeyse bitirme noktasına getirdi. Özellikle İHA/SİHA projelerinde Türkiye adından söz ettiren bir ülke oldu. Etkinliği büyük oranda fark edilen İHA sistemlerimiz bu sayede; Katar, Ukrayna, Azerbaycan, Libya UMH ve Tunus’a ihraç edildi. Bahar Kalkanı Harekâtı’nda, Libya ve son olarak da Karabağ Savaşı’nda Türk SİHA’larının fark oluşturması bütün dünyanın dikkatini çekti. Bu harekâtlardan sonra İHA ihracatımız daha da arttı.
Türk savunma sanayii geçmişten bugüne engellemeler ve ambargolara rağmen ilerleyişine devam ediyor. Sistem bazında sorunlarını büyük oranda ortadan kaldıran Türkiye’yi bugün daha zor sınav bekliyor. Ambargolardan etkilenmemek için kritik alt sistemlerde yerlileşmenin hız kazanması gerekiyor. Kendinden emin ve ayakları yere basan duruşuyla Türk savunma sanayii bu önemli eşiği de aşacaktır.
Editör : SavunmaTR Haber Merkezi