Küresel güvenlik endişeleri nükleer teknolojisini tekrardan öne çıkarıyor!
ABD’nin nükleer test hamlesi, Rusya Parlamentosunun alt kanadı Duma’nın nükleer testlerin yasağına yönelik attığı adıma karşılık gelmişe benziyor. Geçtiğimiz günlerde Rusya Parlamentonun alt kanadı Duma, Rusya’nın Kapsamlı Nükleer Deneme Yasağı Antlaşması (The Comprehensive Nuclear-Test-Ban Treaty, CTBT) onayının iptal edilmesine ilişkin yasa tasarısını kabul etmişti. Duma’dan çıkan bu tasarı, Rusya Parlamentosunun üst kanadı Federasyon Konseyi’nde kabul edildikten sonra, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in imzası ile yasallık kazanabilecek.
ABD yönetimi ise bu gelişmeye kısa bir müddet sonra Nevada’daki nükleer test sahasında yüksek patlayıcılı bir deney yaparak karşılık verdi. Bloomberg’in ABD Enerji Bakanlığı’na dayandırdığı habere göre geçen çarşamba günkü testte, diğer ülkelerdeki atom patlamalarının tespit edilmesine yardımcı olabilecek “yeni tahmine dayalı patlama modellerini doğrulamak” için kimyasallar ve radyoizotoplar kullanıldığı belirtiliyor.
Ulusal Nükleer Güvenlik İdaresi, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Ofisi Yönetici Yardımcısı Corey Hinderstein yaptığı açıklamada, “Bu deneyler, ABD’nin nükleer silahların yayılmasını önleme hedeflerini destekleyecek yeni teknoloji geliştirme çabalarımızı ilerletiyor” dedi. Hinderstein açıklamalarının devamında, “Yeraltı nükleer patlayıcı testlerinin tespitini geliştirerek küresel nükleer tehditlerin azaltılmasına yardımcı olacaklar” ifadelerini kullandı.
1996 yılında kabul edilen Kapsamlı Nükleer Deneme Yasağı Antlaşması, hiçbir zaman tam olarak yürürlüğe girmemiş olmasına rağmen dünyanın herhangi bir yerindeki tüm nükleer patlamaları yasaklaması bakımından önem arz ediyor. ABD’nin yanı sıra Çin, Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore, İsrail, İran ve Mısır da ilgili anlaşmayı henüz tamamen onaylamayan ülkeler arasında yer alıyor.
Geçen haftalarda ABD Kongresi tarafından görevlendirilen bir komisyon, ülkenin nükleer duruşuna ilişkin rapor yayınlamıştı. Raporda hem Çin’in hem de Rusya’nın nükleer varlığına işaret edilerek ABD nükleer envanteriyle alakalı önermelerde bulunulmuştu. Komisyon, Pentagon ve Enerji Bakanlığı’nın modernizasyon hedeflerinin gerisinde kaldığını ve bu durumun bakanlıkların ek nükleer varlıklar geliştirme yetkinliğinin sorgulanmasına neden olduğunu ifade etti.
ABD Kongresi tarafından ülkenin nükleer kapasitesini incelemek adına kurulan Stratejik Duruş Komisyonu, yayınladığı raporda mevcut modernizasyon programlarının 2010 güvenlik ortamı altında esas olarak Rusya’ya odaklı şekilde ve Çin’e daha az dikkat ederek geliştirildiğini belirtmişti. Raporun devamında, büyük bir nükleer çatışma ihtimali düşük olmaya devam etse de hem Rusya hem de Çin ile konvansiyonel askeri çatışma riskinin yükseldiği ve dolayısıyla ABD topraklarına nükleer bir saldırı olasılığının arttığı değerlendirilmişti. Komisyon, Yeni START anlaşması kapsamında nükleer yük taşıyamayacak hale getirilen denizaltı balistik füze rampaları ile B-52 bombardıman uçaklarının yeniden dönüştürülmesine yönelik planlar yapılması ve B-21 bombardıman uçağı sayısının artırılması gibi çeşitli önerilerde bulunmuştu.
Süreç içerisinde ABD ile Rusya’nın peşi sıra yaptıkları açıklamalar uluslararası yapının bir tür yeni nükleer silahlanma yarışına doğru gittiği yönünde endişeleri beraberinde getiriyor. Zira konvansiyonel çatışmaların karmaşıklaşması, büyümesi ve şiddetlenmesi herhangi iki nükleer gücün karşı karşıya gelme olasılığını artırıyor.
Küresel güvenlik endişeleri nükleer teknolojisini tekrardan öne çıkarıyor!
ABD’nin nükleer test hamlesi, Rusya Parlamentosunun alt kanadı Duma’nın nükleer testlerin yasağına yönelik attığı adıma karşılık gelmişe benziyor. Geçtiğimiz günlerde Rusya Parlamentonun alt kanadı Duma, Rusya’nın Kapsamlı Nükleer Deneme Yasağı Antlaşması (The Comprehensive Nuclear-Test-Ban Treaty, CTBT) onayının iptal edilmesine ilişkin yasa tasarısını kabul etmişti. Duma’dan çıkan bu tasarı, Rusya Parlamentosunun üst kanadı Federasyon Konseyi’nde kabul edildikten sonra, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in imzası ile yasallık kazanabilecek.
ABD yönetimi ise bu gelişmeye kısa bir müddet sonra Nevada’daki nükleer test sahasında yüksek patlayıcılı bir deney yaparak karşılık verdi. Bloomberg’in ABD Enerji Bakanlığı’na dayandırdığı habere göre geçen çarşamba günkü testte, diğer ülkelerdeki atom patlamalarının tespit edilmesine yardımcı olabilecek “yeni tahmine dayalı patlama modellerini doğrulamak” için kimyasallar ve radyoizotoplar kullanıldığı belirtiliyor.
Ulusal Nükleer Güvenlik İdaresi, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Ofisi Yönetici Yardımcısı Corey Hinderstein yaptığı açıklamada, “Bu deneyler, ABD’nin nükleer silahların yayılmasını önleme hedeflerini destekleyecek yeni teknoloji geliştirme çabalarımızı ilerletiyor” dedi. Hinderstein açıklamalarının devamında, “Yeraltı nükleer patlayıcı testlerinin tespitini geliştirerek küresel nükleer tehditlerin azaltılmasına yardımcı olacaklar” ifadelerini kullandı.
1996 yılında kabul edilen Kapsamlı Nükleer Deneme Yasağı Antlaşması, hiçbir zaman tam olarak yürürlüğe girmemiş olmasına rağmen dünyanın herhangi bir yerindeki tüm nükleer patlamaları yasaklaması bakımından önem arz ediyor. ABD’nin yanı sıra Çin, Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore, İsrail, İran ve Mısır da ilgili anlaşmayı henüz tamamen onaylamayan ülkeler arasında yer alıyor.
Geçen haftalarda ABD Kongresi tarafından görevlendirilen bir komisyon, ülkenin nükleer duruşuna ilişkin rapor yayınlamıştı. Raporda hem Çin’in hem de Rusya’nın nükleer varlığına işaret edilerek ABD nükleer envanteriyle alakalı önermelerde bulunulmuştu. Komisyon, Pentagon ve Enerji Bakanlığı’nın modernizasyon hedeflerinin gerisinde kaldığını ve bu durumun bakanlıkların ek nükleer varlıklar geliştirme yetkinliğinin sorgulanmasına neden olduğunu ifade etti.
ABD Kongresi tarafından ülkenin nükleer kapasitesini incelemek adına kurulan Stratejik Duruş Komisyonu, yayınladığı raporda mevcut modernizasyon programlarının 2010 güvenlik ortamı altında esas olarak Rusya’ya odaklı şekilde ve Çin’e daha az dikkat ederek geliştirildiğini belirtmişti. Raporun devamında, büyük bir nükleer çatışma ihtimali düşük olmaya devam etse de hem Rusya hem de Çin ile konvansiyonel askeri çatışma riskinin yükseldiği ve dolayısıyla ABD topraklarına nükleer bir saldırı olasılığının arttığı değerlendirilmişti. Komisyon, Yeni START anlaşması kapsamında nükleer yük taşıyamayacak hale getirilen denizaltı balistik füze rampaları ile B-52 bombardıman uçaklarının yeniden dönüştürülmesine yönelik planlar yapılması ve B-21 bombardıman uçağı sayısının artırılması gibi çeşitli önerilerde bulunmuştu.
Süreç içerisinde ABD ile Rusya’nın peşi sıra yaptıkları açıklamalar uluslararası yapının bir tür yeni nükleer silahlanma yarışına doğru gittiği yönünde endişeleri beraberinde getiriyor. Zira konvansiyonel çatışmaların karmaşıklaşması, büyümesi ve şiddetlenmesi herhangi iki nükleer gücün karşı karşıya gelme olasılığını artırıyor.
Küresel güvenlik endişeleri nükleer teknolojisini tekrardan öne çıkarıyor!
ABD’nin nükleer test hamlesi, Rusya Parlamentosunun alt kanadı Duma’nın nükleer testlerin yasağına yönelik attığı adıma karşılık gelmişe benziyor. Geçtiğimiz günlerde Rusya Parlamentonun alt kanadı Duma, Rusya’nın Kapsamlı Nükleer Deneme Yasağı Antlaşması (The Comprehensive Nuclear-Test-Ban Treaty, CTBT) onayının iptal edilmesine ilişkin yasa tasarısını kabul etmişti. Duma’dan çıkan bu tasarı, Rusya Parlamentosunun üst kanadı Federasyon Konseyi’nde kabul edildikten sonra, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in imzası ile yasallık kazanabilecek.
ABD yönetimi ise bu gelişmeye kısa bir müddet sonra Nevada’daki nükleer test sahasında yüksek patlayıcılı bir deney yaparak karşılık verdi. Bloomberg’in ABD Enerji Bakanlığı’na dayandırdığı habere göre geçen çarşamba günkü testte, diğer ülkelerdeki atom patlamalarının tespit edilmesine yardımcı olabilecek “yeni tahmine dayalı patlama modellerini doğrulamak” için kimyasallar ve radyoizotoplar kullanıldığı belirtiliyor.
Ulusal Nükleer Güvenlik İdaresi, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Ofisi Yönetici Yardımcısı Corey Hinderstein yaptığı açıklamada, “Bu deneyler, ABD’nin nükleer silahların yayılmasını önleme hedeflerini destekleyecek yeni teknoloji geliştirme çabalarımızı ilerletiyor” dedi. Hinderstein açıklamalarının devamında, “Yeraltı nükleer patlayıcı testlerinin tespitini geliştirerek küresel nükleer tehditlerin azaltılmasına yardımcı olacaklar” ifadelerini kullandı.
1996 yılında kabul edilen Kapsamlı Nükleer Deneme Yasağı Antlaşması, hiçbir zaman tam olarak yürürlüğe girmemiş olmasına rağmen dünyanın herhangi bir yerindeki tüm nükleer patlamaları yasaklaması bakımından önem arz ediyor. ABD’nin yanı sıra Çin, Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore, İsrail, İran ve Mısır da ilgili anlaşmayı henüz tamamen onaylamayan ülkeler arasında yer alıyor.
Geçen haftalarda ABD Kongresi tarafından görevlendirilen bir komisyon, ülkenin nükleer duruşuna ilişkin rapor yayınlamıştı. Raporda hem Çin’in hem de Rusya’nın nükleer varlığına işaret edilerek ABD nükleer envanteriyle alakalı önermelerde bulunulmuştu. Komisyon, Pentagon ve Enerji Bakanlığı’nın modernizasyon hedeflerinin gerisinde kaldığını ve bu durumun bakanlıkların ek nükleer varlıklar geliştirme yetkinliğinin sorgulanmasına neden olduğunu ifade etti.
ABD Kongresi tarafından ülkenin nükleer kapasitesini incelemek adına kurulan Stratejik Duruş Komisyonu, yayınladığı raporda mevcut modernizasyon programlarının 2010 güvenlik ortamı altında esas olarak Rusya’ya odaklı şekilde ve Çin’e daha az dikkat ederek geliştirildiğini belirtmişti. Raporun devamında, büyük bir nükleer çatışma ihtimali düşük olmaya devam etse de hem Rusya hem de Çin ile konvansiyonel askeri çatışma riskinin yükseldiği ve dolayısıyla ABD topraklarına nükleer bir saldırı olasılığının arttığı değerlendirilmişti. Komisyon, Yeni START anlaşması kapsamında nükleer yük taşıyamayacak hale getirilen denizaltı balistik füze rampaları ile B-52 bombardıman uçaklarının yeniden dönüştürülmesine yönelik planlar yapılması ve B-21 bombardıman uçağı sayısının artırılması gibi çeşitli önerilerde bulunmuştu.
Süreç içerisinde ABD ile Rusya’nın peşi sıra yaptıkları açıklamalar uluslararası yapının bir tür yeni nükleer silahlanma yarışına doğru gittiği yönünde endişeleri beraberinde getiriyor. Zira konvansiyonel çatışmaların karmaşıklaşması, büyümesi ve şiddetlenmesi herhangi iki nükleer gücün karşı karşıya gelme olasılığını artırıyor.
Küresel güvenlik endişeleri nükleer teknolojisini tekrardan öne çıkarıyor!
ABD’nin nükleer test hamlesi, Rusya Parlamentosunun alt kanadı Duma’nın nükleer testlerin yasağına yönelik attığı adıma karşılık gelmişe benziyor. Geçtiğimiz günlerde Rusya Parlamentonun alt kanadı Duma, Rusya’nın Kapsamlı Nükleer Deneme Yasağı Antlaşması (The Comprehensive Nuclear-Test-Ban Treaty, CTBT) onayının iptal edilmesine ilişkin yasa tasarısını kabul etmişti. Duma’dan çıkan bu tasarı, Rusya Parlamentosunun üst kanadı Federasyon Konseyi’nde kabul edildikten sonra, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in imzası ile yasallık kazanabilecek.
ABD yönetimi ise bu gelişmeye kısa bir müddet sonra Nevada’daki nükleer test sahasında yüksek patlayıcılı bir deney yaparak karşılık verdi. Bloomberg’in ABD Enerji Bakanlığı’na dayandırdığı habere göre geçen çarşamba günkü testte, diğer ülkelerdeki atom patlamalarının tespit edilmesine yardımcı olabilecek “yeni tahmine dayalı patlama modellerini doğrulamak” için kimyasallar ve radyoizotoplar kullanıldığı belirtiliyor.
Ulusal Nükleer Güvenlik İdaresi, Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Ofisi Yönetici Yardımcısı Corey Hinderstein yaptığı açıklamada, “Bu deneyler, ABD’nin nükleer silahların yayılmasını önleme hedeflerini destekleyecek yeni teknoloji geliştirme çabalarımızı ilerletiyor” dedi. Hinderstein açıklamalarının devamında, “Yeraltı nükleer patlayıcı testlerinin tespitini geliştirerek küresel nükleer tehditlerin azaltılmasına yardımcı olacaklar” ifadelerini kullandı.
1996 yılında kabul edilen Kapsamlı Nükleer Deneme Yasağı Antlaşması, hiçbir zaman tam olarak yürürlüğe girmemiş olmasına rağmen dünyanın herhangi bir yerindeki tüm nükleer patlamaları yasaklaması bakımından önem arz ediyor. ABD’nin yanı sıra Çin, Hindistan, Pakistan, Kuzey Kore, İsrail, İran ve Mısır da ilgili anlaşmayı henüz tamamen onaylamayan ülkeler arasında yer alıyor.
Geçen haftalarda ABD Kongresi tarafından görevlendirilen bir komisyon, ülkenin nükleer duruşuna ilişkin rapor yayınlamıştı. Raporda hem Çin’in hem de Rusya’nın nükleer varlığına işaret edilerek ABD nükleer envanteriyle alakalı önermelerde bulunulmuştu. Komisyon, Pentagon ve Enerji Bakanlığı’nın modernizasyon hedeflerinin gerisinde kaldığını ve bu durumun bakanlıkların ek nükleer varlıklar geliştirme yetkinliğinin sorgulanmasına neden olduğunu ifade etti.
ABD Kongresi tarafından ülkenin nükleer kapasitesini incelemek adına kurulan Stratejik Duruş Komisyonu, yayınladığı raporda mevcut modernizasyon programlarının 2010 güvenlik ortamı altında esas olarak Rusya’ya odaklı şekilde ve Çin’e daha az dikkat ederek geliştirildiğini belirtmişti. Raporun devamında, büyük bir nükleer çatışma ihtimali düşük olmaya devam etse de hem Rusya hem de Çin ile konvansiyonel askeri çatışma riskinin yükseldiği ve dolayısıyla ABD topraklarına nükleer bir saldırı olasılığının arttığı değerlendirilmişti. Komisyon, Yeni START anlaşması kapsamında nükleer yük taşıyamayacak hale getirilen denizaltı balistik füze rampaları ile B-52 bombardıman uçaklarının yeniden dönüştürülmesine yönelik planlar yapılması ve B-21 bombardıman uçağı sayısının artırılması gibi çeşitli önerilerde bulunmuştu.
Süreç içerisinde ABD ile Rusya’nın peşi sıra yaptıkları açıklamalar uluslararası yapının bir tür yeni nükleer silahlanma yarışına doğru gittiği yönünde endişeleri beraberinde getiriyor. Zira konvansiyonel çatışmaların karmaşıklaşması, büyümesi ve şiddetlenmesi herhangi iki nükleer gücün karşı karşıya gelme olasılığını artırıyor.