Birçok yönüyle tarihi bir seçim olarak kayıtlara geçecek ABD’deki 3 Kasım 2020 başkanlık seçimlerinde Amerikalı Müslümanlar, genel nüfusa kıyasla oranlarının az olmasına rağmen kritik eyaletlerde seçimlerin kaderini değiştirebilecek azınlık olarak öne çıkıyor.
Ülkedeki Müslüman toplumuna yönelik birçok ankete ve seçim analistine göre, Amerikalı Müslüman seçmenler şimdiye kadar hiçbir seçimde bu yılki kadar sonuçlara etki yapma şansını yakalamadı.
Seçimlerin kaderini belirleyecek “salıncak eyalet” (swing states) olarak adlandırılan kritik eyaletler Michigan, Arizona, Georgia, Pensilvanya ve Kuzey Carolina’da yaşayan Müslüman nüfus, sayıları az olsa da başa baş geçebilecek seçim yarışını belirleyebilecek anahtar konumda bulunuyor.
ABD’deki Müslüman seçmenin genel durumuna bakış
Pew Araştırma Merkezinin 2017’de yaptığı çalışmaya göre, ABD’de 3,45 milyon civarında Müslüman yaşıyor, bu oran ABD nüfusunun yaklaşık yüzde 1,1’ine denk geliyor. Pew’ın projeksiyonuna göre 2040 civarında, Müslüman nüfusun Yahudi nüfusu geçerek Hristiyanlardan sonra ülkedeki ikinci büyük dini grup olacağı öngörülüyor.
Müslüman nüfusun ülke geneline kıyasla oranı şu an kayda değer büyüklükte değil ancak Müslüman nüfusun daha çok büyük şehirlerde ve kritik eyaletlerde yoğunlaşması, onları çekişmeli geçen seçimlerin sonucunu etkileyebilecek bir azınlık haline getiriyor.
Örneğin salıncak eyaletlerden Michigan’da yaklaşık 270 bin Müslüman bulunuyor. Bu, eyalet nüfusuna oranla yüzde 2,75’e denk gelse de at başı giden ön ve genel seçimlerde sandıklarda dengeyi kolaylıkla değiştirecek bir potansiyeli taşıyor.
2016 ön seçimlerinde Michigan’daki Müslümanların oyları, Demokrat aday adaylarından Hillary Clinton’a karşı Bernie Sanders’ı sandıktan zaferle çıkarmıştı. Aynı yıl başkanlık seçiminde ise Cumhuriyetçi aday Donald Trump, 10 binden biraz fazla oyla yani yüzde 0,23 gibi ufak bir farkla rakibi Clinton’a karşı Michigan eyaletini kazanmıştı.
Müslüman seçmenler, özellikle Trump’ın Beyaz Saray’a gelmesiyle kendilerine karşı yürüttüğü politikalardan sonra daha da bilinçlenerek seçimlerde “azınlık” olarak kendilerinin sandıkta dengeleri değiştirebilecek konumda olduğunu anladı.
Şimdiye kadar nüfus oranlarına bakarak oylarının hiçbir şeyi değiştirmeyeceğine inanan Müslüman kesim, artık bu duruşunu değiştirerek yerel, eyalet ve ulusal düzeyde seçme ve seçilme yoluyla siyasi alanda daha fazla katılım göstermeye çalışıyor.
Müslümanların siyasi tercihinde 11 Eylül kırılması
11 Eylül 2001 saldırılarının akabinde Müslüman kesimin “terörizm” ile özdeşleştirilmesi ve bu bağlamda Afganistan ve Irak başta olmak üzere İslam ülkelerine yönelik başlatılan savaşlar ABD’deki Müslüman nüfusun siyasete bakışını ve partilere yönelik tercihini ciddi şekilde etkiledi.
11 Eylül öncesi Müslümanların yüzde 80’i dini ve ahlaki nedenlerden dolayı Cumhuriyetçi Partiye yakın dururken, 11 Eylül sonrası artan İslam karşıtlığı ve ırkçı yaklaşımlardan sonra Demokrat Partiye yöneldi.
2000 yılı başkanlık seçimlerinde Demokrat aday Al Gore’a karşı Müslümanların yüzde 70’i George W. Bush’a oy verirken, 4 yıl sonraki başkanlık seçimlerinde ise Bush’a oy verenlerin oranı yüzde 4’e kadar düştü.
Müslüman seçmenin Demokrat Partiye yönelimi 2008 seçimlerinde Barack Obama ile daha da arttı. Müslümanlar 2016 seçimlerinde Trump’a karşı Hillary Clinton’a yüzde 82 destek çıktı. Trump’ın iktidarı sırasında yapılan 2018 ara seçimlerinde Cumhuriyetçi Partiye Müslümanların desteği yüzde 10’larda kaldı.
2018’deki Kongre ara seçimlerinde ilk kez iki Müslüman kadının, Minnesota’dan Somali kökenli başörtülü İlhan Omar ile Michigan’dan Filistin kökenli Rashide Tlaib’in Demokrat Partiden Kongre’ye girmesi hem Müslümanlara öz güven verdi, hem de diğer siyasetçilerin Müslüman kesimin oy potansiyelinin farkına varmasını sağladı.
Özellikle Demokrat Parti adayı siyasetçiler kenarda kalmış bu seçmen kitlesine ulaşmak için Müslüman toplumun etkinliklerinde ve camilerinde boy göstermeye başladı. Demokrat başkan aday adayı Bernie Sanders’ın ön seçimler sırasında ilk kez bir camide Müslüman toplum ile buluşması ülkede ses getiren en önemli olaylardan biri oldu.
Salıncak eyaletlerde Müslüman oyların ağırlığı
California Üniversitesi bünyesinde bulunan ABD Göçmen Politika Merkezi (USIPC) tarafından bu yaz yapılan bir anket, ABD’deki başkanlık seçimlerinde kritik eyalet konumunda bulunan Arizona ve George’daki Müslüman seçmenlerin olası gücü konusunda ortaya genel bir çerçeve çizdi.
Özellikle yerel bazda yapılan seçimlerde bazen yüzlerce fark oyun bile büyük etki yaptığına dikkat çeken USIPC’den Tom K. Wong, “Müslüman seçmenler, nüfusun diğer alt gruplarında olduğu gibi, Kasım 2020 başkanlık seçim sonuçları ve Amerikan siyaseti için giderek daha önemli hale geliyor.” ifadesini kullandı.
Anket sonuçlarına göre Arizona ve Georgia eyaletlerinin her birinde 60 bine yakın Müslüman yaşıyor ve bu oran, özellikle ABD Başkanı Cumhuriyetçi Trump ile Demokrat rakibi Joe Biden arasında başa baş geçebilecek bir seçimde dengeleri çok rahat değiştirebilecek bir gücü içinde barındırıyor.
Çünkü Amerikan seçim sisteminde, “bir fazla oy alan bütün eyaleti alır” kuralı gereği, eyalette en fazla oyu alan tüm eyaletin seçici kurul delegesini kendi hanesine katıyor.
Diğer kritik eyalet Florida’da da 150 bin kayıtlı Müslüman seçmen yaşıyor. 2000 yılındaki başkanlık seçimlerinde eyalette, Demokrat aday Al Gore ile Cumhuriyetçi aday George Bush arasındaki oy farkının sadece 537 çıktığı dikkate alınırsa Müslüman seçmenin önemi daha iyi anlaşılıyor.
Seçimin en kritik eyaletlerinden Pensilvanya’da da yaklaşık 128 bin Müslüman seçmen yaşıyor. 2016 seçimlerinde Trump, Demokrat rakibi Hillary Clinton’a karşı bu eyalette sadece 44 bin fazla oy alarak eyaletteki 20 delegenin tamamını kazandı.
15 delegelik Kuzey Carolina’da da yerel kaynaklara göre, yaklaşık 30 bin Müslüman seçmen bulunuyor.
İki parti arasında kendini arayan Müslüman seçmenler
ABD’deki Müslümanlar, ülkede neredeyse her gün karşılaştıkları ırkçılık, ayrımcılık, göçmenlik sorunu ve dini özgürlük gibi konularda insani ve vatandaşlık haklarını tanıyan bir başkanı Beyaz Saray’da görmek istiyor.
Yasaklardan nefret suçlarına kadar kendilerini hedef alınmış bir azınlık olarak gören Müslüman seçmenler, bu seçimlerde Amerikan toplumunun bir parçası olduğunu göstermek için sandığa yükleniyor.
Sosyal Politika ve Anlayış Enstitüsünün (ISPU) bu yaz başkanlık ön seçimleri sürecinde yaptığı araştırmaya göre oy kullanmaya haiz Müslüman seçmenlerin yüzde 78’i seçmen kaydını yaptırdı. Bu oran 2016 seçimlerinde yüzde 60 civarındaydı.
Öte yandan ABD’deki Müslüman toplumu, aslında ülkenin iki büyük partisinin değer yargıları ve politikaları arasında kendi kimliğini ve istikametini belirlemeye çalışıyor.
Müslümanlar, uzun yıllardır kürtaj, LGBT gibi konularda dini, ailevi ve kültürel değerler bakımından kendilerini Cumhuriyetçi Partiye daha yakın hissederken, ırkçılık, göçmenlik sorunu, silahlanma gibi sosyal hususlarda ise Demokrat Partinin düşüncelerini savunuyor.
Ekonomik alanda Cumhuriyetçilerin yaklaşımını, özelde ise Trump’ın daha iyi iş çıkaracağını düşünen Müslümanlar, diğer yandan sosyal alanda Cumhuriyetçiler tarafından kendilerini dışlanmış hissediyor.
Müslüman seçmenin tercihi Biden
Ülkenin en geniş Müslüman sivil toplum organizasyonlarından Amerika-İslam İlişkileri Konseyi (CAIR) tarafından yapılan ankete göre, ABD’de yaşayan Müslüman kesimin yüzde 71’i 3 Kasım’da Demokrat başkan adayı Biden’a oy vermeyi düşünüyor.
Trump ile rakibi Biden’ın 29 Eylül’de Ohio’da yaptığı ilk seçim tartışmasının akabinde Müslüman seçmenler üzerinde gerçekleştirilen CAIR anketinde Trump’a oy vereceğini belirtenler ise yüzde 18 civarında.
Kayıtlı Müslüman seçmenlerin yüzde 89’unun bu seçimlerde oy kullanmaya niyeti olduğu kaydedilirken, yüzde 11’i ise sandığa gitme konusunda hala kararsız.
Trump’ın 4 yıllık karnesinde, 2017’de göreve gelir gelmez 7 Müslüman ülkeye uyguladığı ABD’ye giriş yasağı, 2018’de Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyarak ABD Büyükelçiliğini buraya taşıması, Müslümanları da kapsayan göçmen karşıtı ve ırkçı söylemleri Müslüman kesimin verdiği en kırık notlar arasında yer alıyor.
Öte yandan ise Trump’ın ABD askerini Afganistan, Irak ve Suriye’den çekmeye çalışması, ülkedeki ekonomiyi düzlüğe çıkarmak adına başlattığı gümrük savaşları ve başkanlığı boyunca siyasal olarak doğru görünmeyen açık sözlü tavırları ile hala Müslüman kesimin bir kısmının oyunu cezbediyor.
Biden da Müslüman seçmen pastasından payını büyütmek için belki de ilk defa bu kesime karşı bu kadar aktif yakınlık gösteriyor.
Bu bağlamda Biden, 20 Temmuz’da ABD’deki Müslüman toplumun siyasi hakları konusunda faaliyet gösteren sivil toplum kuruluşu Angaje olmuş Müslüman Amerikalıları Güçlendirme Hareketinin (Emgage) konuğu oldu.
“Bir milyon Müslüman oyu zirvesi” başlığıyla düzenlenen çevrim içi programında Biden, Trump’ın Müslümanlara yönelik seyahat yasağını eleştirerek göreve gelir gelmez ilk iş olarak bunu kaldıracağı sözünü verdi.
Ancak Müslümanlar için en köklü sorunlardan biri olan Filistin meselesinde Biden’ın tutumunun da Trump’tan farklı olmayacağı biliniyor.
Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını gölgesinde seçime gidilen ülkedeki başkanlık tartışmalarında dış politika neredeyse hiç öne çıkmadı. Bu da Biden’ın göreve gelmesi durumunda Orta Doğu’da nasıl bir çizgi izleyeceği konusunda Müslüman seçmeni endişelendiriyor.
Yine de Müslüman toplumu, “İslam bizden nefret ediyor” söylemleri ile ülkedeki Müslüman karşıtı bağnaz kesimin nefret söylemlerini ve hareketlerini cesaretlendiren Trump’a karşı “ehvenişer” olarak Biden’ın siyasi ve soysal zeminde dini ve etnik ayrımcılığı azaltacak daha makul bir ton tutturacağını umuyor.
Özetle ülke genelinde anketlerde Biden’ın önde görünmesine rağmen, toplumun dokusunda oluşan siyasi çatlak ve kutuplaşma endişelerinin sandıkta her tür sürprize yol açabileceği bilinciyle başkanlık seçimlerinin nasıl sonuçlanacağını Amerika’daki Müslüman kesim de merakla bekliyor.
Editör : SavunmaTR Haber Merkezi