Arap coğrafyasında İslami hareketleri dağıtmak ve onları bölgeden çıkarmak isteyen bir tutuma sahip BAE, İslami dernekler kurulmasına ya da İslami hareketlerle ilişkisi bulunan faaliyetler düzenlenmesine izin vermiyor.
BAE ve Suudi Arabistan başta olmak üzere bazı Körfez ülkeleri de Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) gibi siyasi yönleri bulunan İslami hareketlerin ideolojilerini kendi rejimlerine tehdit olarak algılıyor.
Körfez ülkelerinin bu yöndeki korkuları “Arap Baharı” olarak isimlendirilen halk devrimlerinin ardından daha da gün yüzüne çıktı. BAE bu korkusu nedeniyle Arap devrimleriyle mücadele eden ülke ve güçlerin öncüsü olurken yine Arap coğrafyasındaki karşıt devrimleri yöneten ülke olarak da öne çıktı.
Abu Dabi yönetiminin, Arap devrimlerine açtığı savaşta kullandığı yöntemlerden biri, ayırdığı bütçeyle ve görevlendirdiği medya organları üzerinden İslami hareketleri karalamak ve imajlarını zedelemek.
Bu İslami hareketlerin başında da tarihi geçmişi ve Arap toplumları tarafından gördüğü kabul nedeniyle İhvan geliyor.
Sadece İhvan’a cephe almakla yetinmeyen BAE, Tunus’ta Nahda Hareketi’ni, Filistin’de de Hamas’ı hedef alıyor. BAE, siyasette ve toplumsal alanda barışçıl bir düstura sahip bu hareketlerle, “şiddeti” benimseyen DEAŞ, El-Kaide ve Eş-Şebab gibi terör örgütlerini bir tutuyor.
Abu Dabi yönetiminin, sadece İslami hareketleri değil İslami söylem benimseyen herkesi bu daire içine koyduğunu belirten bazı analistler ise BAE’nin söz konusu tutumuyla “İslam düşmanı” olduğu değerlendirmesinde bulunuyor.
İslami hareketlerin benimsediği geleneksel din anlayışının karşısına yeni bir İslami anlayış koyma çabası içine de giren BAE, bu kapsamda 2016 yılında Rusya Federasyonu’na bağlı Çeçenistan Cumhuriyeti’nin başkenti Grozni’de Ezher Kurumu ve Rusya ile iş birliği içinde bir konferans düzenledi.
Selefiliğin dini hoşgörüden uzak olduğu ve çoğu zaman “tekfirciliğe” kadar gittiği meselesinin de konuşulduğu konferans, Müslüman alimler ve Selefiliği temsil eden Suudi din adamları tarafından tepkiyle karşılandı.
BAE, karşıt devrimlere destek vererek insani krizlerin büyümesine neden oldu
Mısır’da 2012 yılında gerçekleştirilen seçimlerde İhvan’ın başa gelmesiyle devrim karşıtı tavrını netleştiren Abu Dabi yönetimi, bir yıldan az bir süre sonra 3 Temmuz 2013’te yapılan askeri darbeye destek verdi.
BAE’nin Suriye, Yemen ve Libya’ya da yaptığı müdahaleler, buralarda karşıt devrimleri yönetmesi, söz konusu ülkelerde iç savaşların, silahlı çatışmaların çıkmasına neden oldu. Bu ülkelerdeki savaşlar da insani krizlerin büyümesine, siyasi çözüm yollarının tıkanmasına yol açtı.
Abu Dabi yönetimi, 2014 yılında da Yemen ve Libya cephelerini açtı. Yemen’de İhvan’a yakınlığıyla bilinen Islah Partisi’ne karşı ayrılıkçı Güney Geçiş Konseyini (GGK) destekleyen BAE, Libya’da ise uluslararası toplumun tanıdığı Fayiz es-Serrac başkanlığındaki Libya hükümetine karşı ülkedeki gayrimeşru güçlerin lideri Halife Hafter’in yanında yer aldı.
BAE’nin Yemen’de destek verdiği GGK güçleri, daha sonra Islah Partisi yöneticilerine yönelik suikastları gerçekleştirmekle suçlandı; Husileri yenilgiye uğratıp ülkenin birliğini sağlama mücadelesi veren meşru siyasi güce karşı Yemen’in güneyini kuzeyinden ayırma çabası içine girdi.
Ancak BAE’nin Islah Partisi’ni saf dışı etme çabaları başarılı olamadı. Suudi Arabistan tarafından desteklenen meşru hükümet çatısı altında çalışmalarını sürdüren parti, destekçilerini de hükümet güçleriyle birlikte Husilere karşı savaşanlar safına yerleştirdi.
Libya’da ise BAE’nin İslami hareketlerle mücadele için müttefik olarak gördüğü ve desteklediği Hafter, 4 Nisan 2019’da başkent Trablus’a yönelik saldırıları, “Serrac hükümetinin desteklediği terörist grupları temizlemek” amacıyla başlattıklarını açıkladı.
BAE’nin ekonomik sıkıntıları Libya ve Yemen’deki müttefiklerini etkileyecek
Öte yandan uzmanlar, BAE’nin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıların, Libya’da Halife Hafter’e ve Yemen’de GGK’ya verdiği desteği etkileyeceğini belirtiyor. Uzmanlar ayrıca Abu Dabi’nin bu iki ülkedeki müttefiklerinin, BAE politikalarını uygulama konusunda başarısız olduğunu ifade ediyor.
BAE Dışişlerinden Sorumlu Devlet Bakanı Enver Gargaş, 18 Haziran’da ABD merkezli Bloomberg’e yaptığı açıklamada, bu başarısızlığı, “Bazı dostlarımız tek taraflı ve ferdi kararlar aldı. En son Yemen’deki GGK ve Libya’da Hafter’in böyle bir tutum içine girdiğini fark ettik. Bu tek taraflı hesapların çoğunun yanlış olduğu da ortaya çıktı.” ifadeleriyle dile getirdi.
Uzmanlar, içinde bulunduğu ekonomik durum nedeniyle BAE’nin Hafter ve GGK’ya desteğini çekebileceğini ya da en azından bu desteği azaltabileceğini aktarıyor.
Diğer taraftan bazı uzmanlar da BAE’nin, Libya, Yemen ya da başka bir ülkede İslami hareketlere yakın ya da bağlantılı dernek, oluşum ve örgütlerle mücadele eden tarafları destekleyerek siyasette aktif olan İslami hareketlerle mücadelesini sürdüreceğini öngörüyor.
Uzmanlar, BAE’nin, bu İslami hareketlerin fikir ve politikalarıyla mücadele için de konferanslar düzenlemeye, alternatif “dini” kurumlar oluşturmaya devam edeceğini kaydediyor.
Editör : SavunmaTR Haber Merkezi