Prof. Dr. İsmail Demir, yerli ve milli savunma sanayiindeki son durumunu Gazete Analize anlattı.
Savunma Sanayi; Yerli ve milli bir savunma sanayii idealini hayata geçirmek üzere “İstiklal ve İstikbalimiz İçin” sloganı projelerini yürüten Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi kuruluşu son zamanların yıldızı parlayan dünyaya net mesajlar verdiği yerli ve milli savunmamız ile bizi heyecanlandıran kurum. Demir gençlere çok önem verdiğini söylerken her fırsatta gençler ile tüm şehirlerde buluşuyoruz.’diyor, icat çıkaran gençliğe verdiği değeride ortaya koyuyor.
Türkiye’nin her alanda önemli atılımlar gerçekleştirdiği özellikle son 20 yıla yaklaşan bir sürede savunma sanayiinde nasıl bir dönüşüm yaşandı, nerden nereye gelindi?
Harp sanayii olarak aslında bizim Hunlar’ın çift kavisli yayları ürettiği M.Ö. 3. Yüzyıla kadar giden çok eski bir geçmişimiz var. Çakabey’in ilk Türk donanmasını kurmasından Fatih’in Şahi Topuna, Osmanlı’nın son dönemindeki girişimlerden, Cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki uçak, silah ve mühimmat fabrikalarına kadar, arada sayamayacağımız bir çok gelişme aslında bizim savunma sanayiinde millet olarak köklü bir mazimiz olduğunu gösteriyor. Ancak 1950 ve 60’lı yıllardaki engellemelerle geriye giden savunma sanayiimiz Kıbrıs Barış Harekatında karşılaştığı ambargolardan sonra yurt dışına bağımlılığı azaltmak için kurulan milli şirketleriyle yeniden doğuş mücadelesini başlatmıştır. Rahmetli Turgut Özal’ın Savunma Sanayii Müsteşarlığı’nı kurması da bu yolculukta çok önemli bir kilometretaşı olmuştur. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlık görevini üstlenmesiyle birlikte, artık bu alanda tamamen “yerli ve milli” üretime odaklanan bir dönem başlamıştır.
2002 yılında sadece 62 savunma projesi yürütülürken, bugün bu sayı 700’e yaklaşmıştı. Sadece son 5 yılda yaklaşık 350 yeni proje başlatıldı. 2002 yılında yaklaşık 5,5 Milyar Dolar bütçeli savunma projeleri yürütülürken geldiğimiz noktada yaklaşık 11 katlık bir artış ile 60 Milyar Dolarlık proje hacmine ulaşıldı. İhale süreci devam eden projeler de göz önüne alındığında 75 Milyar Doların üzerinde bir büyüklüğe ulaşacağımızı öngörüyoruz. Aynı yıllarda firma sayımız 56’dan bugün 1500’e yaklaşmıştır. 2002 yılında 1 milyar dolar olan ciro rakamı, 2019 yılında yaklaşık 11 kat artışla 10.8 milyar dolara yükseldi. 2002 yılında yalnızca 248 milyon dolar olan savunma ve havacılık ihracatı, 2019 yılı itibariyle 3 milyar doları geçti. Neredeyse yok düzeyinde olan Ar-Ge harcaması 2019 yılında 1.5 milyar doları geçti. Bugün dünyanın en büyük savunma şirketleri listesinde 5 firmamız bulunuyor.
Son yıllarda bitirilen projeler, yapılan işlerden en önemlileri neler oldu?
Bugün savunma sanayimiz özgün ürünleri, ihracatı, ana yüklenicileri, alt yüklenicileri, KOBİ’leri, araştırma kuruluşları ve üniversiteleri ile ülkemizin en önemli sektörlerinden biri haline gelmiştir.
Operasyonlarda yerli SİHA ve İHA’larımız Bayraktar TB2 ve ANKA’larımız ile hava sahasında üstünlük sağlanıyor. Daha birçok milli araç ve teçhizat ile güvenlik güçlerimiz herhangi bir kısıtlama olmadan hedefine başarıyla ilerleyebiliyor. Bütün bunları yerli mühimmatlarımızla yapıyoruz.
Terörle mücadelede en önemli unsurlardan biri de Atak helikopteri oldu. Ayrıca, kahraman Mehmetçiğimizin sahada en çok ihtiyacı ne yönde ise o alanda yoğunlaşmaya ve bu alanda çalışmaları hızlandırmaya özen gösteriyoruz. Son dönemde de hep birlikte gördük ki Hava Savunma Sistemleri açısından mevcut sistemlerin geliştirilmesine ve Yerli Hava Savunma Sistemine ihtiyacımız var. Bu yüzden Yerli Hava Savunma Sistemleri geliştiriyoruz. Orta ve yüksek irtifa füzeleri ile uçakları aşarak gelen tehditleri alçak irtifada tespit, teşhis ve tahrip ederek kara birliklerinin hava savunmasını sağlamak için KORKUT Alçak İrtifa Hava Savunma Sistemimiz geliştirildi ve seri üretime geçildi. Askeri üs, liman, tesis ve birliklerin hava tehditlerinden korunması amacıyla hava araçlarına, seyir füzelerine, havadan karaya atılan füzelere ve insansız hava araçlarına karşı alçak irtifa için Hisar-A ve orta irtifa için Hisar-O hava savunma sistemleri geliştirildi.
Ülkemizin jeopolitik konumu dolayısı ile kurumumuz öncülüğünde denizlerde de yerli ve milli imkânlarla projeler yürütülmektedir. Yüzde yüz yerli tasarım, ilk milli savaş gemimiz olan MİLGEM projesinde TCG Heybeliada, TCG Büyükada, TCG Burgazada ve TCG Kınalıada Deniz Kuvvetlerimizin hizmetine sunuldu.
Bunlar son yıllarda geliştirilen ve başarı sağlayan proje ve ürünlerimizden sadece birkaçı. Birçok projemiz üzerinde de çalışmalarımız sürüyor.
Bundan sonraki çalışmalar nelerdir? Yakın vadede devreye girecek sistem ve ürünler hakkında bilgi alabilir miyiz?
Önümüzdeki sadece birkaç yıl, üzerinde çalıştığımız çok önemli projelerin de sonuçlandığı bir dönem olacak. Atak helikopterimizde Faz-2 versiyonunu bu yıl içinde ilk kez teslim edeceğiz. Akıncı TİHA ve Anadolu Çok Maksatlı Amfibi Hücum Gemimiz bu yıl sonunda hizmete girecek. Türkiye’nin ilk deniz füzesi Atmaca’yı bu yıl envantere alacağız. Milli Muharip Uçağımızı 2023’te hangardan çıkaracağız. Yüksek İrtifa Hava Savunma Füze Sistemimiz Siper 2023’te hazır olacak.
Tank, hafif zırhlı araç, helikopter, insansız hava aracı ve füze sistemlerinin motor ve güç aktarma sistemlerinin geliştirilip üretilmesi amacıyla başlattığımız projelerimizi inşallah önümüzdeki dönemde nihayetlendireceğiz. Bu projeler sayesinde yerli ve milli platformlarda bu alandaki yurt dışına bağımlılık giderilmiş olacak.
Geleceğin silah sistemleri olan lazer ve elektromanyetik silahlardaki çalışmalarımızda önemli mesafe kat edeceğiz. İnsansız kara ve deniz araçları, milli denizaltı, yapay zeka, robotik gibi çeşitli alanlarda başlattığımız çalışmalarımızın da hızlandığını göreceğiz.
Özellikle Suriye’de savunmamıza SİHA’lar damgasını vurdu. Dünya’dan gelen tepkiler neler? İhracat planlanıyor mu?
Sizin de vurguladığınız gibi, artık ülkemize yönelik terör tehditlerinin bertaraf edilmesi ve bölgeye istikrarın getirilmesi noktasında yürütülen harekâtlarda kahraman Mehmetçiğimiz milli imkânlarla yapılan araç ve silahları kullanıyor. Yerli SİHA ve İHA’larımız Bayraktar TB2 ve ANKA’larımız ile hava sahasında üstünlük sağlanıyor. Özellikle son operasyonda bu üstünlüğü çok açık ve net şekilde sadece biz değil, bütün dünya gördü. Bu elbette başta İHA-SİHA’larımız olmak üzere Türk savunma sanayii ürünlerine olan ilgiyi artırıyor. Zaten İHA’larımızın bazı ülkelere ihracatı gerçekleşti. Bundan sonra da yeni ihracat haberleri bekliyoruz.
Bugün gururla belirtebiliriz ki, ülkemizde savunma ve havacılık sanayi, artık sadece kendi ihtiyaçlarımıza odaklanmanın ötesinde, yurtdışı pazarlara da açılma ve yayılma olgunluğuna ulaşıyor. Bu gelişimi anlamanın en iyi yolu savunma sanayii alanındaki ihracat-ithalat dengesinin tarihsel gelişiminin incelenmesidir. Türkiye savunma sanayinde tüm dünyada 2000-2004 döneminde ihracatta 31. , ithalatta 8. Sırada iken, 2014-2018 döneminde ihracatta 14., ithalatta 13. Konumuna gelebilmiştir. Başka bir ifadeyle ithalat ve ihracat arasındaki makas kapanmıştır. Öte yandan, geçtiğimiz 6 yılda Türkiye’nin toplam ihracatı %10 artarken, Savunma ve Havacılık Sanayi ihracatı %60 artış göstermiştir. Ancak bu alanda da daha yapılacak çok iş ve alınacak çok mesafe var. İnşallah sektörümüzün bütün paydaşlarıyla çok daha iyi seviyelere geleceğimize inanıyoruz. 2023’te 10.2 milyar dolar savunma sanayii ihracatı hedefliyoruz.
AR-GE Çalışmaları nasıl yürütülüyor?
Kritik teknolojilerin yerlileştirilmesi ve stratejik gördüğümüz sürpriz etkisi yaratacak ileri teknoloji alanlarında teknolojinin milli olarak geliştirilmesi amacı ile Ar-Ge çalışmalarımıza çok önem veriyoruz. ARGE konusunda savunma sanayii ekosistemimizde 17 ilde 33 üniversite, 9 enstitü ve 54 firmada toplam 2000’i aşkın ARGE personeli çalışıyor. Son 4 yılda 5 AR-GE paneli düzenledik, 16 AR-GE geniş alan çağrısına çıktık. Şu anda 107 AR-GE projesi yürütüyoruz. Sadece 2019’da 17 yeni AR-GE projesi başlattık. Yürüttüğümüz AR-GE projelerinin bütçesi 2 milyar TL. Çok önemli gördüğümüz bir diğer çalışmamız kısaca OTAĞ diye adlandırdığımız Odak Teknoloji Ağlarımız. Üniversiteler, kamu kurum ve kuruluşları ve TSK temsilcileriyle bir araya gelip belli bir teknoloji alanında potansiyelimizi ve yapılabilecekleri çalıştaylarla masaya yatırıyoruz. Son 3 yılda 7 teknoloji alanında OTAĞ çalışması gerçekleştirdik. 2002’de ülkemizin savunma sanayii AR-GE harcaması 50 milyon dolarken, bugün 1,5 milyar doları geçti. Bütün bunlarla ülkemiz savunma sanayiinin sadece platform üretiminde değil, alt bileşen ve kritik teknoloji alanlarında da tam bağımsızlığını hedefliyoruz.
Genç mucitler ile iletişiminiz nasıl? Bu alana meraklı gençlerin sektöre kazandırılması için neler yapıyorsunuz?
Nitelikli insan kaynağı, zaten bizim en çok ihtiyacımız olan alan. Sizin genç mucitler diye ifade ettiğiniz, bu alana meraklı, hevesli gençlerimiz, ülkemiz savunma sanayiinin gelecekteki aktörleri olabilirler. Biz SSB olarak, nitelikli insan gücümüzü oluşturmaya destek olmak için Savunma Sanayii Akademi’yi faaliyete geçirdik. Savunma Sanayii Akademi süreç içerisinde ortaya konan farklı yaklaşımları göz önünde bulundurarak, verilecek eğitimlerle Savunma Sanayii alanında liderleri yetiştirmeyi hedeflemektedir. Burada amaç sadece eğitim vermek değil, aynı zamanda Savunma Sanayii alanındaki eğitimin normlarını da oluşturmaktır. Verilen eğitimlerle ulusal Uzmanlık Sertifikasyon sürecinin de önü açılmıştır. Özel eğitimler için yurt dışına milyonlarca dolar ödememize gerek kalmadan alınan bu eğitimleri ülkemizde yapmak istiyoruz.
Ayrıca gençlerimize yönelik bir platform da oluşturduk. Vizyonergenç’e üye 45.000 gencimiz var. Siteye erişim sayısı 6 milyonu geçmiş durumda. Süreç içesinde bu platforma kardeş coğrafyalardan da gençlerin katılmasının önünü açacağız. Gençlerimizin yeteneklerini ortaya koyabilmemiz son derece önemli. Ayrıca Millî Eğitim Bakanlığımız ile gerçekleştirdiğimiz iş birliği protokolü sektörümüzün ihtiyaç duyduğu bu kapasiteyi inşa edebilmek adına önemli bir adımdır.
Genç kardeşlerimizin fikirlerini ve projelerini hayata geçirmek için büyük bir heyecan ile destek beklediklerini biliyoruz. Bu kapsamda üniversite toplulukları, kulüpleri ve dernekleri ile koordinasyon halinde öğrencilerimizle buluşmayı kendimize bir görev haline getirdik. Başkanlığımızca ortaya konulan Roboik markasının, Vizyoner Genç projesinin, TEKNOFEST gibi desteklediğimiz tüm sivil toplum kuruluşları faaliyetlerinin ülkemiz için farklı bir dünyanın kapılarını açacak bir anahtar olacağının farkındayız. Tabana yayılarak fikri olan herkese ulaşma yaklaşımını, geleceğin dünyasını inşa ederken attığımız adımların en önemlilerinden biri olarak görüyorum.
Yaratıcı gençlere önerileriniz nelerdir?
Lise-üniversite çağındaki gençlerimizin bu alana ne kadar meraklı ve bu konuda ne kadar kabiliyetli olduklarını bizim de paydaşı olduğumuz TEKNOFEST’lerde görüyoruz. Bunlar aslında bize sonradan gelen hevesler değil. Zamanında Lagari Hasan Çelebi nasıl roketle havalandıysa, Ceveri nasıl dünyanın ilk robotunu yaptıysa, bugün de gençlerimiz aynı his ve coşkuyla yeniliklerin peşindeler.
Ülke olarak savunma sanayii alanında iyi bir durumdayız. Bu alanda iyi bir duruşumuz iyi bir yürüyüşümüz var. Ancak daha da ileri gitmek için İyi bir yürüyüşümüzün olması yeterli değil, koşmalıyız. Koşmak için de enerji lazım ve bu enerji de gençlerimizde var.
Türkiye’nin en büyük gücü nedir denildiğinde, iyi eğitilmiş, genç ve dinamik nüfus olarak bu soruyu cevaplayabiliriz. Bu alanda gençlere ve eğitime yatırım yapmak, olabildiğince insanımızı bu alandaki işlerle, tecrübe ile ve teknoloji ile buluşturmak çok önemli.
Her zaman söylüyoruz: Eğer bir şey insan yapısı ise biz daha iyisini yaparız. Gençlerimize de hep şunu söylüyoruz: Hayal kurun, herşey hayal etmekle başlar. Ama hayalperest olmayın. Hayallere ulaşmak için gerekli çaba, organizasyon, altyapıyı yapamazsak o sadece hayalperestlikle kalır.
Editör : SavunmaTR Haber Merkezi