Savunma Sanayii ve Stratejik İletişim: Türkiye Örneğinin İstisnailiği

Savunma sanayii, devletler açısından 2 temel boyutta işlevselliğe sahip olan bir alanı temsil etmektedir. Bu işlevlerden ilki, devletlerin objektif tehdit algılamaları ve güvenlik vizyonları doğrultusunda inşa edilen askeri güvenlik yapısı ve askeri teknoloji etkileşiminde gözlemlenmektedir. Buna göre savunma sanayii ilk olarak devletlerin, algılanan tehditlere karşı koyma ve ihtiyaçlar bağlamında başvurduğu ana kaynak niteliğine sahiptir. Söz konusu yönelim, her bir devletin, sübjektif tehdit tanımlamaları doğrultusunda, kendine yetebilen bir savunma kapasitesine ulaşma güdüsü düzleminde gelişmekte; bu alanda ihtiyaçların karşılanmasına gereksinim duyulmaktadır.

İkinci olarak savunma sanayii devletlerarasında siyasi-askeri ittifaklar ve ticari ilişkiler düzeylerinde etki ve işlev göstermektedir. Bu bağlamda, siyasi veya askeri ittifak içerisinde bulunan devletlerarasında savunma sanayiinde iş birliği ve etkileşim gözlemlenmekte; ittifak içinde yer alan devletlerin askeri kapasiteleri bu süreçte gelişim göstermektedir. Bununla birlikte, ittifak ilişkilerinin ötesinde, savunma sanayii devletler açısından ticari ilişki alanı olarak da işlev gösterebilmekte; bu durum karşılıklı ekonomik çıkarları geliştirebilmekte ve bunun sonucunda siyasi ve askeri yakınlık tesis edilebilmektedir.

Söz konusu iki temel boyut ve işlevsellik alanı arasında konumlanan stratejik iletişim faaliyetleri ise savunma sanayiinin devletler açısından sahip olduğu bir diğer boyutuna işaret etmektedir. Yapısında, kitleleri etkileme ve yönlendirme, imaj ve itibar yönetimi, markalama ve marka yönetimi gibi farklı öğeleri ve yaklaşımları barındıran stratejik iletişim faaliyetleri savunma sanayii bağlamında, özellikle askeri teknoloji kapasitesi ve bu alandaki üretim, devletlerin iç kamuoyu ve uluslararası alana yönelik başarı ve caydırıcılık anlatıları geliştirmesini sağlamaktadır. Bunun sonucunda devletler açısından, etkileşim içerisinde olan farklı motivasyonlar ortaya çıkmaktadır. Buna göre, savunma sanayii bağlamında stratejik iletişim faaliyetleri;

· Ülke içerisinde, devlet kurumlarına ve hükümetlere, askeri kapasiteye ve güce yönelik güven, destek ve prestij sağlarken, ülke dışında ise caydırıcılık imajını inşa edebilmekte veya pekiştirebilmektedir

· Ülkenin askeri kapasitesi doğrultusunda siyasi-askeri ittifaklarının şekillenmesine etki edebilmektedir.

· Marka ve itibar yönetimi bağlamında savunma sanayii firmalarının uluslararası alanda daha fazla yer bulmasına ve bu çerçevede ticari kazanımların artırılmasına fırsat oluşturabilmektedir.

· Ülkenin askeri kapasitesi ve gücüne, caydırıcılık imajına, kurumların itibarlarına yönelik yıkıcı ve zedeleyici faaliyetlere (dezenformasyon, yıpratma, imaj ve itibarı sarsma vb.) karşı tedbirler geliştirilmesini kolaylaştırmaktadır.

Stratejik iletişim faaliyetlerinin, devletler açısından taşıdığı söz konusu işlevlerin belirleniminde ilgili ülkenin stratejik kültürü ve güvenlik kültürünün başat etkisinin mevcut olduğunu söylemek mümkündür. Bu çerçevede, ilgili ülkenin subjektif iç ve dış tehdit algılamaları, siyasal rejim tipi, sivil-asker ilişkileri ve diğer sosyo-politik dinamikleri, savunma sanayii eksenli stratejik iletişim faaliyetlerinin ana hatlarını ve eksenini büyük ölçüde biçimlendirmektedir. Örneğin, otoriter-totaliter bir siyasal rejime, daimi ve mutlak bir varoluşsal iç ve dış tehdit algısına sahip olan ülkelerde, iç ve dış kamuoyuna yönelik olarak caydırıcılık imajının tesis edilmesi birincil öncelik olarak belirlenebilirken, demokratik bir rejime sahip ve mutlak varoluşsal tehdit algısından uzak ülkelerde ise siyasi-askeri ittifaklar ve ticari kazanım hedefleri bu bağlamda ön plana çıkarılabilmektedir. Bu noktada ilk örnekte, stratejik iletişim faaliyetleri ile ulaşılmak istenen ana hedefler, iç kamuoyunun iç ve dış tehdit tanımlamalarına iknası, rejim güvenliğinin sağlanması, dış tehdit olarak tanımlanan ülkelere karşı caydırıcılık tesis edilmesi ve bu ülkelerden kaynaklandığı iddia edilen dezenformasyon ve propaganda faaliyetlerine karşı konulması olarak kendisini göstermektedir.

Buna karşın, ikinci örnekte ise stratejik iletişim faaliyetleri, iç kamuoyunun devlete ve savunma kapasitesine yönelik güveninin artırılması,  uluslararası düzeyde savunma sanayii bağlamında marka değeri ve itibarın geliştirilmesinin öncelendiği bir yapı görülmektedir. Türkiye, savunma sanayii ve stratejik iletişim faaliyetleri bağlamında değerlendirildiğinde, son yıllarda bu alanda istisnai bir örnek ve model olarak kendisini göstermektedir. Bölgesinde demokrasi, güvenlik ve istikrar bağlamında rol model niteliğine sahip olan Türkiye, savunma sanayii alanında gösterdiği atılımlarla birlikte uluslararası alanda da bu niteliğini geliştirmeye ve pekiştirmeye başlamıştır. Türkiye’nin, yerli savunma sanayiini stratejik iletişim faaliyetlerinin farklı boyutları çerçevesinde en efektif biçimde işlevselleştirmesi bu noktada ciddi bir etki yaratmıştır.

Bu çerçevede, savunma sanayii ve stratejik iletişim etkileşimi bağlamında Türkiye ilk olarak öznel savunma kapasitesi ihtiyaçlarının bizatihi kendi imkanları ile karşılanmasına yönelik adımları iç kamuoyu ile istikrarlı biçimde paylaşmakta ve bu durum iç kamuoyunda ülkenin savunma kapasitesine yönelik güveni artırmakta ve pekiştirmektedir. Bu noktada özellikle terörle mücadele operasyonları bağlamında yerli savunma sanayii araçlarının etkin biçimde kullanımı stratejik iletişimde iç kamuoyunun yanı sıra bölgesel ve uluslararası kamuoyunda da ciddi bir algısal etki yaratmıştır. Diğer yandan, Türk savunma sanayii şirketlerinin ve ürünlerinin uluslararası alanda ulaştığı itibar düzeyi ve marka değeri Türkiye’nin stratejik iletişim faaliyetlerini imaj ve itibar yönetimi çerçevesinde de sürdürmesini gerekli kılmıştır. Özellikle, Türk savunma sanayii ürünlerinin, farklı bölgelerde yer alan ülkeler tarafından subjektif ve objektif tehdit algılamalarına karşı etkin savunma araçları olarak benimsenmeye başlanması; belirli çatışma alanlarında bu araçların gösterdiği etkin performans bu gerekliliğin otonom bir biçimde kendisini doğrulamasına ve bu doğrultuda olumlu imaj ve itibar üretmesine zemin hazırlamıştır. Bu durum aynı zamanda Türkiye’nin uluslararası alanda, savunma kapasitesi ile caydırıcılığını artıran ve pekiştiren bir faktör olarak da kendisini göstermiştir. Son olarak Türkiye, savunma sanayii odaklı stratejik iletişim faaliyetlerinde, iç ve dış kaynaklı olmak üzere, ülkenin savunma kapasitesi, imaj ve itibarına yönelik zedeleyici dezenformasyon ve yıpratma faaliyetlerine karşı koyma yönünde de yoğun bir çaba ortaya koymaktadır. Söz konusu öğelerden oluşan bu stratejik iletişim konsepti Türkiye’yi bu alanda istisnai bir konuma yerleştirmektedir.

Değerlendirme

Stratejik iletişim faaliyetleri ve savunma sanayii ilişkisi bugün itibariyle ciddi bir konsept dönüşümünün izlerini göstermektedir. Özellikle, Soğuk Savaş döneminin koşullarından farklı olarak, askeri teknoloji ve kapasitenin caydırıcılık sunumunu esas alan ve propaganda odaklı olan stratejik iletişim yaklaşımı günümüzde geçerliliğini ve etkisini yitirmeye başlamıştır. Buna karşın, savunma sanayii ve stratejik iletişim ilişkisi gün geçtikçe marka, itibar ve imaj yönetimi odaklı bir konsept çerçevesinde nitelik kazanmaya başlamıştır. Bu bağlamda, ülkelerin sahip oldukları askeri teknoloji ve kapasitenin caydırıcılık ve objektif tehditlere karşı savunma ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik ana yaklaşım etkisini korumakla birlikte öncelikli konumunu farklı unsurlara bırakmaya başlamıştır. Bu noktada, caydırıcılık, askeri teknoloji ve kapasitenin doğrudan sergilenmesi yerine savunma sanayiinin marka değeri ve imajı doğrultusunda ortaya konmaya başlanmıştır. Buna göre ülkelerin objektif tehditlere karşı koyma kapasitelerinin yanında yerli üretim askeri teknolojilerin uluslararası ölçekte yarattığı etkiler; bu çerçevede oluşan marka değeri, itibar ve imaj daha fazla önem kazanmaya başlamıştır. Bu durum Türkiye örneğinde en somut ve istisnai biçimde gözlemlenebilmektedir. Türkiye’nin savunma sanayii ve stratejik iletişim konsepti, yerli üretim askeri teknolojilerin pratikte özne ülke tarafından kullanımı (örneğin terörle mücadele operasyonları) ve farklı ülkeler tarafından çatışma bölgelerinde (örneğin Rusya-Ukrayna savaşı) kullanımını bir arada barındırmaktadır. Bununla birlikte Türk savunma sanayii ürünlerinin marka değerindeki yükseliş de stratejik iletişim bağlamında önemli bir kazanım haline gelmiştir. Caydırıcılık, objektif tehditlere karşı koyma ve savunma ihtiyaçları, farklı ülkelerin envanterlerinde ve çatışma bölgelerinde yerli savunma sanayii ürünlerinin etkilerinin açık biçimde gözlemlenmesi ve bu doğrultuda gelişen imaj Türkiye örneğini istisnai bir konuma taşımaktadır. Bu bağlamda Türkiye’nin savunma sanayii ve stratejik iletişim açısından bir rol model haline gelmeye başladığını değerlendirmek yanlış olmayacaktır. Bununla birlikte, Türkiye’nin savunma sanayii ve stratejik iletişim konsepti bağlamında karşı karşıya kalabileceği en temel meydan okumanın ise dezenformasyon, malenformasyon ve mezenformasyon faaliyetleri olabileceğini öngörmek de mümkündür. Bu noktada Türk savunma sanayiine yönelik olarak bütünsel, Türk savunma sanayii ürünlerine yönelik olarak ise spesifik düzeyde ortaya çıkabilecek olan imaj ve itibar kaybı girişimlerine karşı dirençlilik geliştirilmesi en temel gereklilik olarak kendisini göstermektedir.

Yazar: Çağatay Balcı

Editör : SavunmaTR Editör Birimi

Buy JNews Buy JNews Buy JNews
REKLAM

Benzer Haberler

Hoşgeldiniz

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Şifrenizi Sıfırlayın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi giriniz.