Libya’da 444.Tugay Komutanı Mahmud Hamza’nın Abdulrauf Kara liderliğindeki Özel Caydırıcı Güç (SDF – Rada) tarafından Trablus’ta bulunan Mitiga Havalimanında gözaltına alınmasının ardından Libya’nın başkenti Trablus’ta yoğun çatışmalar yaşanmıştır. Yerel kaynaklara göre, çatışmalarda 55 kişi hayatını kaybederken 146 kişi yaralanmıştır. Bu tablodan hareketle 14 Ağustos gecesi başlayan ve 2 gün devam eden çatışmaların şu ana kadar Trablus’ta yaşanmış en şiddetli silahlı mücadele olduğu söylenebilir.
#Trablus’taki 444. Tugay ve Radaa güçleri arasındaki çatışmalar kentin güneyinde yoğunlaştı.
444. Tugay Ain Zara ve Trablus Üniversitesi etrafındaki önemli kazanılmlar sağlıyor.
Radaa güçleri 444. Tugay Komutanı Mahmut Hamza’yı henüz serbest bırakmadı. Müzakereler başarısız.… pic.twitter.com/HF9eECyn2l
— Taha Yasin (@tahaa_yasin) August 15, 2023
Kısa sürede Trablus’un Ayn Zara ve Hallah bölgesine yayılan ve sivil alanlara sirayet eden çatışmalar, Hamza’nın serbest bırakılmasıyla birlikte bastırılmış, Hamza, çatışmalarda tarafsız bir grup olarak kabul edilen ‘Gheniwa’ lakaplı Abdulgani Kikli liderliğindeki İstikrarı Destekleme Birimi’ne (SSA) teslim edilmiştir. Buna ek olarak çatışmalar süresince BM Libya Destek Misyonu (UNSMIL) ve Libya’da büyükelçiliği bulunan batılı ülkeler tarafından takip edilmiş, pek çoğu tarafları istikrar ve seçimlerin gerçekleşmesi yolunda kazanımları korumak adına çatışmaları durdurmaya davet etmiştir.
Çatışma Dinamikleri: Arka Planı ve Etkileri
Tutuklanmasıyla birlikte çatışmaların fitilini ateşleyen Mahmud Hamza, doğudaki milis güçlerin lideri Halife Hafter’in 2019 yılında başlattığı darbe girişiminin bastırılmasında önemli rol üstlenmiş askeri komutanlardan birisidir. Hamza, 2020 yılına kadar SDF’nin özel kuvvetler olarak adlandırılan birliğin komutanı olarak görev yapmış, 2020 yılında kendisine bağlı birliklerle SDF’den ayrılarak tüm araç ve mühimmatıyla beraber Libya ordusuna katılmış ve 444.Tugay olarak isim değişikliğine gitmiştir. Savunma Bakanlığı’na bağlı olarak son dönemde Trablus çevresinde ve Fizan eyaletinde yürüttüğü terörle ve kaçakçılıkla mücadele operasyonlarıyla öne çıkan 444.Tugay, Trablus’ta oluşan yeni güvenlik bürokrasisi içinde hızla güç ve nüfuz alanı kazanmıştır. Trablus’ta milis gruplardan teşekkül eden güvenlik dengesi içinde bir değişime ön ayak olan 444.Tugay, başkent ve çevresinde askeri statükonun belirleyicisi konumundaki Rada’nın tepkisini çekmiş olabilir. Bununla beraber geçtiğimiz yıl içinde Eski İçişleri Bakanı Fethi Başağa, rakip olarak gördüğü Milli Birlik Hükümeti’ni (MBH) görevden indirmek amacıyla belli aralıklarla iki kez Trablus’a girme girişiminde bulunmuştur. Bu girişimlerin ardından ülkenin batısındaki bazı gruplar tasfiye olurken bazıları alan kontrolünü ve merkez ağırlığını güçlendirmiştir. Hiç kuşkusuz çatışmalar ve sonuçları itibarıyla, belli ölçüde tarafsızlığını koruyan Rada ve 444.Tugay’ın kazanan iki grup olduğu söylenebilir. Bununla birlikte MBH Başbakanı Abdulhamid Dibeybe’nin silahlı milis gruplar arası denge gözeterek göreceli istikrarı sağlama üzerine kurulu stratejisi, farklı alanlarda bu gruplara sağlanan imtiyazlar neticesinde bir güç paylaşımını ortaya çıkarmıştır. Ancak arka planda bu iki grup arasındaki rekabetin ilerlediği ve günümüzde şiddetli çatışmalara dönüştüğü gözlemlenmektedir. Öyle ki 444.Tugaya zaman içinde Başbakan Dibeybe tarafından Trablus’taki önde gelen bazı gruplara nazaran daha fazla kaynak aktarılmıştır. Bu noktada İçişleri Bakanı olarak atanan Emad Trabelsi, SSA Lideri Abdulgani Kikli ve Mahmud Hamza arasında kurulan ittifak, başkentte önceki yıllarda Rada liderliğinde kurulmuş olan güvenlik statükosunu tehdit eder boyutlara ulaşmıştır. Öte yandan bazı yerel kaynaklara göre Hamza’nın tutuklanmasının arka planında Kikli’nin Hafter’in oğlu Saddam Hafter ile Amman ve Kahire’de yapacağı toplantılara Hamza’yı da davet etmesi vardır. Öyle ki Hamza’nın Mısrata’ya hareket etmek üzere Mitiga’ya gittiği ve ardından bu Kikli’nin daveti üzerine bu toplantılara katılacağı belirtilmektedir.
Çatışmaların yoğun yaşandığı Ayn Zara bölgesinin 444.Tugay’a bağlı birlikler tarafından kontrol edildiği gözlemlenmiştir. 444.Tugay’a nazaran daha geniş silah/ekipman rezervi ve sosyal tabana sahip olmasına rağmen bu son gelişmeler Rada’nın bölgesel rekabet içinde önemli ölçüde itibar kaybetmesi ve gruba yönelik desteğin azalması oldukça mümkündür. Açık kaynaklara yansıdığı kadarıyla Rada’nın çatışmalarda yaşadığı kaybın en başat nedeni, 444.Tugay’a göre saha ve çatışma tecrübesi noktasında yaşadığı eksiklik ve operasyonel kabiliyet bakımından 444.Tugay’ın gerisinde olmasıdır. Nitekim bu gelişmelerin ardından her ne kadar Rada’nın belli ölçüde silah, personel ve buna bağlı olarak güç kaybedeceği ifade edilse de Rada’nın yeni ittifaklara odaklanarak bir karşı saldırı girişimine hazırlanacağını söylemek mümkündür.
Libya’da Milis Grup Olgusu ve Milli Uzlaşı Süreci
2011’de devrilen ülkenin 42 yıllık lideri Muammer Kaddafi sonrası oluşan güç boşluğunda güvenlik sağlayıcı konumuna gelen milis gruplar, Kaddafi rejiminin mirası olarak ortaya çıkan zayıf ordu ve kolluk kuvvetlerinin bir sonucu olarak görülebilir. Bu anlamda 2011 sonrası meşruiyeti zayıf ve halk tabanlı seçimler sonucu göreve gelmeyen siyasi figürlerin rakip saldırılara karşı kendi varlıklarını korumalarında farklı ideolojik ve toplumsal tabana sahio bu gruplar bir araç olarak kullanılmıştır. Ancak zaman içinde değişen güç dengeleri ve siyasi çıkmaz, bu grupların daha fazla imtiyaz ve finansal edinim kazanmalarına ön ayak olmuştur. Bu doğrultuda silahlı grupların Libya’daki dönüşüm sürecini üç farklı evrede ele almak mümkündür. Sırasıyla ülkenin batısındaki ve doğusundaki gruplar güçlerini konsolide etmiş, kurumsallaşmış ve politize olarak ülke siyasetinde belirleyici aktör olmanın bir adım ötesine giderek önemli kurumlarda görev almaya başlamışlardır. Halife Hafter’in 2014 yılında başlattığı ilk darbe girişimi, bu kırılmanın ve silahlı gruplar arası kutuplaşmanın ilk sac ayağı olmuştur. Bu tarihten itibaren İçişleri, Savunma Bakanlığı, Başkanlık Konseyi ve İstihbarat birimlerine eklemlenen bu silahlı gruplar, görev ve sorumluluk noktasında alan kontrolüne sahip oldukları bölgelerde finansal edinimler elde ederek denetim mekanizmasının yokluğunda giderek güç devşirmişlerdir. Diğer taraftan 2011 öncesi çatışma tecrübesi olmayan bu gruplar, profesyonelleşmiş, kendi içlerinde kurumsal bir kimlik kazanmışlardır.
Libya’daki silahlı grupların siyasi ve askeri alandaki güç konsolidasyonunun ileriye dönük kronik sorunları ortaya çıkarması oldukça olasıdır. Öyle ki silahlı gruplardan birisinin kısa vadede güç dengesini bozacak şekilde güçlenmesi ya da siyasi kurumlarda etki alanını genişletmesi diğer bloğun tepkisiyle karşılaşarak arka planda kalan grubun kaygılarını artırabilir ve çatışmaları tetikleyebilir. Bununla birlikte silahlı grupların ülke siyasetinde bu denli etkili olması, batılı aktörlerin Libya’daki kriz ortamını seçimler yoluyla çözme girişimlerinin altının boş olduğunu göstermektedir. Çünkü seçimlerin gerçekleşmesi ya da sonuçları itibarıyla demokratik bir mekanizma haline dönüşmesi, mevcut atmosfer içinde yalnızca bu silahlı grupların rızasıyla mümkün hale gelebilecektir. Diğer taraftan planlanan seçimlerin bu grupların gölgesi altında gerçekleşmesi kuvvetle muhtemeldir. Başka bir perspektiften seçimlerin gerçekleşmesi, bu grupların desteklediği adayların adaylıklarının kabul edilmesi ya da seçim sonrası oluşacak kurumlarda desteklediği figürlerin yer alması taahhüdüyle mümkün görünmektedir. Ancak böyle bir ortamda Libya’daki kronik sorunların devam edeceği ve klanlar arası rekabetin farklı bir boyuta evirilebileceği söylenebilir.
Yazar: Fuat Emir Şefkatli
Editör : SavunmaTR Haber Merkezi