Türkiye, AKKA’dan çekildi!
5 Nisan 2024 tarihinde Resmi Gazete’de yer alan duyuruya göre, Türkiye Cumhuriyeti, Avrupa Konvansiyonel Silahlı Kuvvetler Antlaşması’ndan (AKKA) ayrılma kararı aldı. Bu tarihi adım, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzası taşıyan 8300 numaralı kararname ile resmileşti. Resmi Gazete’de yayımlanan 8300 numaralı kararnamede şu ifadelere yer verildi:
“19/11/1990 tarihinde Paris’te imzalanan ve 1/7/1992 tarihli ve 92/3250 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan “Avrupa’da Konvansiyonel Silahlı Kuvvetler Hakkında Antlaşma”nın Türkiye Cumhuriyeti ile Antlaşmanın tarafı diğer devletler arasında 8/4/2024 tarihinden itibaren uygulanmasının durdurulmasına, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3 üncü maddesi gereğince karar verilmiştir.”
Bu gelişmelerin sonucunda Türkiye, artık istediği kadar silah ve mühimmat üretip, bunlara dair ihraç ve ithalat bilgisini uluslararası kamuoyuyla paylaşmayacak.
Rusya çekilmiş NATO askıya almıştı
AKKA antlaşmasının uyarlanmış hali olan Avrupa’da Konvansiyonel Silahlı Kuvvetler Antlaşması’nı 1999 yılında İstanbul’daki AGİT Zirvesinde başta Rusya olmak üzere bazı ülkeler imzalamıştı. Rusya Kasım 2023’te resmi olarak AKKA’dan çekildiğini açıklamış ve bunun üzerine ABD ve örgüt olarak NATO da yükümlülüklerini askıya aldığını duyurmuştu.
Türkiye ise anlaşmadan çekilmemiş ve ABD’nin kararından üzüntü duyduğunu açıklayarak tarafları antlaşmaya dönmeye çağırmıştı. Fakat son dönemde artan gerginliklerin ardından Türkiye de kendi güvenliğini önceleyerek antlaşmadan çekildi.
İlgili Cumhurbaşkanı Kararı, Resmi Gazete’nin 5 Nisan günlü sayısında, 8 Nisan gününden geçerli olmak üzere yayımlandı.
Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması (AKKA)
19 Kasım 1990’da Paris’te imzalanan ve Temmuz 1992’de yürürlüğe giren Avrupa Konvansiyonel Kuvvetler Antlaşması (AKKA), soğuk savaşın sona ermesinin ardından Avrupa’da askeri dengeleri yeniden şekillendiren kritik bir adımdı. NATO ülkeleri ile Varşova Paktı üyesi ülkeler arasında gerçekleşen bu tarihi anlaşma, Avrupa’da konvansiyonel silahların kontrol altına alınmasını ve askeri şeffaflığın artırılmasını amaçlamaktaydı.
Antlaşma, zırhlı muharebe araçları, muharebe tankları, savaş uçakları, toplar ve saldırı helikopterleri olmak üzere beş temel konvansiyonel silah kategorisinde belirlenen sınırlamaları içermekte ve bu sınırlamalar, anlaşmaya taraf olan ülkeler arasında askeri güçlerin dengelenmesini ve böylece Avrupa kıtasında bir güvenlik ve istikrar ortamının oluşturulmasını hedeflemekteydi.
Antlaşmaya taraf olan ülkeler, anlaşmanın uygulanması ve belirlenen hedeflerine ulaşmasından sonra da güvenlik ve istikrarın temini için birlikte çalışmayı ve her türlü çabayı göstereceklerini taahhüt etmişlerdir. Antlaşmanın 2. maddesi beş kategoride belirlenen silahların neler olduğunu açıkça ifade etmektedir. Anlaşmanın 3, 4, ve 5. bölümlerinde tarafların tabi olacağı sınırlamalar rakamlarla ifade edilirken ilerleyen bölümlerde de indirimlerin kapsamı ve nasıl yapılacağını açıklayan ifadeler bulunmaktadır.
Antlaşma, coğrafi olarak Avrupa’nın Atlantik kıyılarından başlayıp Sovyetler Birliği’nin Ural Dağları’na kadar olan bölümü kapsamaktadır.
Antlaşmanın ek protokolleri, indirime tabi olacak silahların envanterini çıkarırken, imha veya görev dışı bırakma süreçlerinin nasıl yürütüleceğini ve devletlerin tabi olacakları usulleri açıklamaktadır. AKKA Antlaşması’nın her iki taraf için toplam olarak getirdiği rakamsal sınırlamalar, muharebe tankları için 40000, zırhlı muharebe araçları için 60000, toplar için 40000, savaş uçakları için 13600 ve taarruz helikopterleri için de 4000’dir. Deniz üzerindeki tüm donanma unsurları bu antlaşma kapsamı dışında bırakılmıştır. Öte yandan, kuvvet indirimi sürecinde bahsi geçen askeri ekipmanın satılması yasaklanmış, yok edilmesi veya barışçıl amaçlarla kullanılabilecek hale getirilmesi karara bağlanmıştı.
AKKA Antlaşması sadece rakamsal sınırlamalar üzerinde durmamış ve Antlaşmanın uygulanacağı birbirine geçen dört bölge belirlemiş ve bu sayede taraf ülkelerin kuvvet indirimleri neticesinde yapacakları kaydırmaların belli bir alanda toplanmasının önüne geçmek hedeflenmişti. 1996 yılında AKKA Anlaşması’nın kanat bölgeleri üzerinde düzenlemeler yapılarak Rusya’nın arttırım talepleri karşılanmış fakat yakın çevresinde yaşanan istikrasızlıklar ve silahlı çatışmaların yanı sıra NATO’nun coğrafi alanını genişletmeye başlaması, Rus tarafında konvansiyonel üstünlüğün yeniden tesis edilmesinin gerekliliğini göstermiştir. Bu sebeple Rusya’nın şikâyet ve taleplerini dikkate alan NATO ülkeleri 1996 ile 1999 arasında AKKA’nın yenilenmesi görüşmelerini sürdürmüşlerdir.
İstanbul Zirvesi’nde NATO üyelerinin karşı çıktığı üç önemli konu bulunmaktaydı. Bunlar Rusya’nın kanat bölgelerinde belirlenen sınırların üzerinde sayılarda güç bulundurması, Rus Silahlı Kuvvetlerinin Gürcistan topraklarında Gürcü hükümetinin onayladığı rakamların üstündeki mevcudiyetleri ve Rusya’nın Moldova’daki askeri mevcudiyeti konularıydı. NATO bu konularda çok diretmiş ve Rusya, İstanbul Zirvesi’ndeki taahhütlerine uyana kadar revize Antlaşmayı onaylamayacağını bildirmişti. Daha sonra Rusya, NATO genişlemesinden kaynaklanan güvenlik endişelerini gerekçe göstererek, AKKA yükümlülüklerini, tek taraflı bir kararla 2007’de askıya almış ve Kasım 2023’te antlaşmadan çekildiğini açıklamıştı. Bu durum NATO tarafından tepkiyle karşılanırken NATO da antlaşmayı askıya aldığını duyurmuştu. Hadiselerin sonucunda ise yeni bir konvansiyonel silahlanma döneminin başlangıcına zemin oluştu.
AKKA’nın önemli bir özelliği de, karşılıklı şeffaflık ve güven inşası mekanizmalarını içermesiydi. Anlaşma kapsamında, üye ülkeler belirlenen silah stoklarını ve askeri faaliyetlerini düzenli olarak birbirleriyle paylaşmak zorundaydı. Bu durum, anlaşmazlıkların önlenmesi ve yanlış anlamalara yol açabilecek askeri hareketlerin azaltılması açısından hayati öneme sahipti.
AKKA, Avrupa’da güvenlik ve istikrarın sağlanmasında önemli bir kilometre taşı olarak kabul edilir. Anlaşmanın getirdiği karşılıklı anlayış ve iş birliği kültürü, kıtada uzun süreli barışın temellerinden biri olmuştur. Anlaşmanın imzalanması ve uygulanması, Avrupa’daki askeri dengeyi sadece fiziksel olarak değil, aynı zamanda politik ve psikolojik olarak da yeniden şekillendirmiştir.