Son yıllarda gerek imza attığı insansız hava platformlarıyla gerek bu araçlar için oluşturduğu farklı stratejilerle öne çıkan Türkiye, sahip olduğu kabiliyetleri daha da ileri taşımak için var gücüyle çalışıyor.
Ülkemizin bugüne kadar ürettiği en değerli insansız hava araçlarından biri olan ANKA-3 pek çok özelliğiyle son derece zorlu görevleri üstlenebilecek bir platform. Geçtiğimiz günlerde ANKA-3’ün mimarları yeni bir açıklama yaptı ve söz konusu hava aracının ‘tanker uçak’ olarak da kullanılabileceğini söyledi.
TRT HABER’den Sertaç Aksan’ın haberine göre; TUSAŞ tarafından geliştirilen ANKA-3 İnsansız Savaş Uçağı, farklı görevleri de yerine getirebilecek. Derin taarruz uçağı olarak tasarlanan ANKA-3’ün bir diğer görevi ise tanker uçak görevi olacak.
Tanker uçaklar ne işe yarıyor?
ANKA-3’ün tanker uçak olarak kullanılabilmesinin neden önemli olduğunu anlamak için en genel haliyle de olsa ‘tanker uçak’ kavramının ne ifade ettiğine kısaca değinmek gerekiyor.
Bilindiği üzere savaş uçakları, yüksek süratlere çıktıkları için yakıt sarfiyatları çok fazla oluyor. Türkiye’nin muharip hava gücünde en çok kullandığı F-16 örneğinden ilerleyecek olursak, nispeten ‘küçük’ sayılabilecek bu uçakların yakıt tanklarının hacimleri de dar.
Yakıt seviyesi menzili etkileyen en önemli faktörlerden biri. İşte bu noktada yakıt ikmal uçaklarının devreye girdiğini söyleyebiliriz. Tanker uçaklar barış döneminde ihtiyaç duyulan bölgede, savaş dönemindeyse genellikle cephe hattının gerisinde hedef uçağa yaklaşıyor ve sahip oldukları sistemlerle yakıt transferi yapıyor. Böylece savaş uçağı sahip olduğu menzil değerlerinin çok daha uzağında başarıyla görev icra edebiliyor.
Radar kesit alanları çok büyük
Türk Hava Kuvvetleri’nin elinde ikmal için KC-135R tanker uçakları bulunuyor. Bu uçakların bugüne kadar gerek tatbikatlarda gerek sınır ötesi harekatlarda savaş uçaklarına yakıt ikmali yaptığı biliniyor.
Ancak neredeyse bir yolcu uçağı büyüklüğünde olan mevcut yakıt ikmal uçaklarının radar kesit alanı da çok büyük oluyor. Bu durum onları basit ve açık birer hedef haline getirdiği için ikmal işlerinin neredeyse tamamı ‘cephe hattının gerisinde’ daha net bir ifadeyle ‘güvenli bölgede’ tamamlanıyor.
Bu bilgiler ışığında ANKA-3’ün ‘ikmal uçağı olarak kullanılabilmesi’ daha da anlamlı oluyor. ANKA-3 görüntüsünden de anlaşıldığı üzere özel bir hava aracı. Sahip olduğu tasarımsal özellikler onun görünürlüğünü en aza indiriyor. ANKA-3’ün radar kesit alanı çok düşük. Bu sayede, savaş uçaklarına cephe hattının gerisi gibi aslında son derece riskli yerlerde dahi ikmal yapılabilmesinin önü açılıyor.
Dünyada tanker İHA yapımında çalışan ülke sayısı çok az
TUSAŞ imzalı ANKA-3 sadece Türkiye için bir ‘ilk’ olma özelliğini taşımıyor. Açık kaynaklardan elde edilen bilgilere göre dünyada bir insansız hava aracını ‘tanker uçak’ olarak kullanmak için çalışmalarını sürdüren ülke sayısı çok çok az.
Söz konusu ülkelerin ortaya koyduğu projelerin neredeyse tamamında ABD teknolojisi dikkat çekse de Türkiye, TUSAŞ mühendisleri sayesinde yerli/milli imkanlarla insansız bir havacını ‘ikmal yapabilecek noktaya’ getirmeyi planlıyor.
Mevcut gelişmeler ışığında kara, deniz ve hava fark etmeksizin harp sahasının yeni oyuncularının ‘insansız’ olacağı bir sır değil. İnsansız savaş uçaklarının öne çıkmaya başladığı bu süreçte onlara eşlik edecek tanker uçakların da insansız olması ve ANKA-3 gibi düşük radar izine sahip olmaları neredeyse zorunlu.
Sadece insansız savaş uçakları için değil 4.5 ya da 5. nesil olarak adlandırılan son derece gelişmiş savaş uçakları için de radar kesit alanı düşük olan insansız tanker uçakları çok değerli.
ANKA-3’ün sofistike kabiliyetlerinin yanı sıra yakın gelecekte kazanması muhtemel ‘ikmal’ özelliğini de düşündüğümüzde Türkiye’nin dünyanın dört bir yanına ihraç edebileceği çok gelişmiş bir hava aracı ürettiğini söylemek yanlış olmaz.
“ANKA-3 bir ürün ailesi olacak”
TUSAŞ Sistem Mühendisliği Müdürü Nevzat Polat geçtiğimiz günlerde Defence Turk’e özel açıklamalarda bulunmuştu.
ANKA-3’ün uçak gemilerine iniş ve kalkışına yönelik çalışmalar hakkında açıklamalarda bulunan Polat, şu ifadelere yer verdi:
“Bu özellik de en başta düşündüğümüz bir durum. Ancak bu tarz tasarımlarda bazı kısıtlayıcı unsurlar var. Uçak gemisinden iniş ve kalkış için farklı özelliklerde uçak tasarlamak gerekiyor. Çünkü çok kısa sürede iniş ve kalkış yeteneğine sahip olmanız lazım. Motorunuzun uçağa göre çok daha kabiliyetli olması gerekiyor. İHA’larda pilot olmadığı için uçak gemisine indirebilmek de önemli bir kabiliyet.
Bunlar bizim çalıştığımız platform türevleri. ANKA-3 dediğimizde bir uçaktan bahsetmiyoruz. Bunun bir ailesi var. Bunun daha alt sınıfları olacak veya daha ağır sistemleri olacak. Aynı tipte ölçeklenmiş modellerimiz de var. Bu uçağın daha alt sikletini hayata geçirmek üzere arkadaşlarımız şu anda çalışıyorlar. Aynı zamanda daha yükseği için de çalışıyoruz.”
ANKA-3 İnsansız Savaş Uçağı
ANKA-3 MİUS’un görev tanımlarında hava-yer, SEAD-DEAD (Hava Savunnma Sistemlerinin Bastırılması-Yok Edilmesi), İGK (İstihbarat-Keşif-Gözlem) ve Elektronik Harp gibi görevler yer alıyor.
ANKA-3’e ilişkin görsellerde iç silah istasyonlarının yanında muadillerinden farklı olarak dış silah istasyonları da opsiyon olarak yer alıyor.
Dış silah istasyonlarında TEBER-82 ve TEBER-81 güdüm kitli genel maksat bombaları göze çarpıyor.
7 ton sınıfında olacak ANKA-3’te ilk etapta AI-322 veya muadili bir turbofan motorun kullanılacağı değerlendiriliyor.
Son yıllarda gerek imza attığı insansız hava platformlarıyla gerek bu araçlar için oluşturduğu farklı stratejilerle öne çıkan Türkiye, sahip olduğu kabiliyetleri daha da ileri taşımak için var gücüyle çalışıyor.
Ülkemizin bugüne kadar ürettiği en değerli insansız hava araçlarından biri olan ANKA-3 pek çok özelliğiyle son derece zorlu görevleri üstlenebilecek bir platform. Geçtiğimiz günlerde ANKA-3’ün mimarları yeni bir açıklama yaptı ve söz konusu hava aracının ‘tanker uçak’ olarak da kullanılabileceğini söyledi.
TRT HABER’den Sertaç Aksan’ın haberine göre; TUSAŞ tarafından geliştirilen ANKA-3 İnsansız Savaş Uçağı, farklı görevleri de yerine getirebilecek. Derin taarruz uçağı olarak tasarlanan ANKA-3’ün bir diğer görevi ise tanker uçak görevi olacak.
Tanker uçaklar ne işe yarıyor?
ANKA-3’ün tanker uçak olarak kullanılabilmesinin neden önemli olduğunu anlamak için en genel haliyle de olsa ‘tanker uçak’ kavramının ne ifade ettiğine kısaca değinmek gerekiyor.
Bilindiği üzere savaş uçakları, yüksek süratlere çıktıkları için yakıt sarfiyatları çok fazla oluyor. Türkiye’nin muharip hava gücünde en çok kullandığı F-16 örneğinden ilerleyecek olursak, nispeten ‘küçük’ sayılabilecek bu uçakların yakıt tanklarının hacimleri de dar.
Yakıt seviyesi menzili etkileyen en önemli faktörlerden biri. İşte bu noktada yakıt ikmal uçaklarının devreye girdiğini söyleyebiliriz. Tanker uçaklar barış döneminde ihtiyaç duyulan bölgede, savaş dönemindeyse genellikle cephe hattının gerisinde hedef uçağa yaklaşıyor ve sahip oldukları sistemlerle yakıt transferi yapıyor. Böylece savaş uçağı sahip olduğu menzil değerlerinin çok daha uzağında başarıyla görev icra edebiliyor.
Radar kesit alanları çok büyük
Türk Hava Kuvvetleri’nin elinde ikmal için KC-135R tanker uçakları bulunuyor. Bu uçakların bugüne kadar gerek tatbikatlarda gerek sınır ötesi harekatlarda savaş uçaklarına yakıt ikmali yaptığı biliniyor.
Ancak neredeyse bir yolcu uçağı büyüklüğünde olan mevcut yakıt ikmal uçaklarının radar kesit alanı da çok büyük oluyor. Bu durum onları basit ve açık birer hedef haline getirdiği için ikmal işlerinin neredeyse tamamı ‘cephe hattının gerisinde’ daha net bir ifadeyle ‘güvenli bölgede’ tamamlanıyor.
Bu bilgiler ışığında ANKA-3’ün ‘ikmal uçağı olarak kullanılabilmesi’ daha da anlamlı oluyor. ANKA-3 görüntüsünden de anlaşıldığı üzere özel bir hava aracı. Sahip olduğu tasarımsal özellikler onun görünürlüğünü en aza indiriyor. ANKA-3’ün radar kesit alanı çok düşük. Bu sayede, savaş uçaklarına cephe hattının gerisi gibi aslında son derece riskli yerlerde dahi ikmal yapılabilmesinin önü açılıyor.
Dünyada tanker İHA yapımında çalışan ülke sayısı çok az
TUSAŞ imzalı ANKA-3 sadece Türkiye için bir ‘ilk’ olma özelliğini taşımıyor. Açık kaynaklardan elde edilen bilgilere göre dünyada bir insansız hava aracını ‘tanker uçak’ olarak kullanmak için çalışmalarını sürdüren ülke sayısı çok çok az.
Söz konusu ülkelerin ortaya koyduğu projelerin neredeyse tamamında ABD teknolojisi dikkat çekse de Türkiye, TUSAŞ mühendisleri sayesinde yerli/milli imkanlarla insansız bir havacını ‘ikmal yapabilecek noktaya’ getirmeyi planlıyor.
Mevcut gelişmeler ışığında kara, deniz ve hava fark etmeksizin harp sahasının yeni oyuncularının ‘insansız’ olacağı bir sır değil. İnsansız savaş uçaklarının öne çıkmaya başladığı bu süreçte onlara eşlik edecek tanker uçakların da insansız olması ve ANKA-3 gibi düşük radar izine sahip olmaları neredeyse zorunlu.
Sadece insansız savaş uçakları için değil 4.5 ya da 5. nesil olarak adlandırılan son derece gelişmiş savaş uçakları için de radar kesit alanı düşük olan insansız tanker uçakları çok değerli.
ANKA-3’ün sofistike kabiliyetlerinin yanı sıra yakın gelecekte kazanması muhtemel ‘ikmal’ özelliğini de düşündüğümüzde Türkiye’nin dünyanın dört bir yanına ihraç edebileceği çok gelişmiş bir hava aracı ürettiğini söylemek yanlış olmaz.
“ANKA-3 bir ürün ailesi olacak”
TUSAŞ Sistem Mühendisliği Müdürü Nevzat Polat geçtiğimiz günlerde Defence Turk’e özel açıklamalarda bulunmuştu.
ANKA-3’ün uçak gemilerine iniş ve kalkışına yönelik çalışmalar hakkında açıklamalarda bulunan Polat, şu ifadelere yer verdi:
“Bu özellik de en başta düşündüğümüz bir durum. Ancak bu tarz tasarımlarda bazı kısıtlayıcı unsurlar var. Uçak gemisinden iniş ve kalkış için farklı özelliklerde uçak tasarlamak gerekiyor. Çünkü çok kısa sürede iniş ve kalkış yeteneğine sahip olmanız lazım. Motorunuzun uçağa göre çok daha kabiliyetli olması gerekiyor. İHA’larda pilot olmadığı için uçak gemisine indirebilmek de önemli bir kabiliyet.
Bunlar bizim çalıştığımız platform türevleri. ANKA-3 dediğimizde bir uçaktan bahsetmiyoruz. Bunun bir ailesi var. Bunun daha alt sınıfları olacak veya daha ağır sistemleri olacak. Aynı tipte ölçeklenmiş modellerimiz de var. Bu uçağın daha alt sikletini hayata geçirmek üzere arkadaşlarımız şu anda çalışıyorlar. Aynı zamanda daha yükseği için de çalışıyoruz.”
ANKA-3 İnsansız Savaş Uçağı
ANKA-3 MİUS’un görev tanımlarında hava-yer, SEAD-DEAD (Hava Savunnma Sistemlerinin Bastırılması-Yok Edilmesi), İGK (İstihbarat-Keşif-Gözlem) ve Elektronik Harp gibi görevler yer alıyor.
ANKA-3’e ilişkin görsellerde iç silah istasyonlarının yanında muadillerinden farklı olarak dış silah istasyonları da opsiyon olarak yer alıyor.
Dış silah istasyonlarında TEBER-82 ve TEBER-81 güdüm kitli genel maksat bombaları göze çarpıyor.
7 ton sınıfında olacak ANKA-3’te ilk etapta AI-322 veya muadili bir turbofan motorun kullanılacağı değerlendiriliyor.
Son yıllarda gerek imza attığı insansız hava platformlarıyla gerek bu araçlar için oluşturduğu farklı stratejilerle öne çıkan Türkiye, sahip olduğu kabiliyetleri daha da ileri taşımak için var gücüyle çalışıyor.
Ülkemizin bugüne kadar ürettiği en değerli insansız hava araçlarından biri olan ANKA-3 pek çok özelliğiyle son derece zorlu görevleri üstlenebilecek bir platform. Geçtiğimiz günlerde ANKA-3’ün mimarları yeni bir açıklama yaptı ve söz konusu hava aracının ‘tanker uçak’ olarak da kullanılabileceğini söyledi.
TRT HABER’den Sertaç Aksan’ın haberine göre; TUSAŞ tarafından geliştirilen ANKA-3 İnsansız Savaş Uçağı, farklı görevleri de yerine getirebilecek. Derin taarruz uçağı olarak tasarlanan ANKA-3’ün bir diğer görevi ise tanker uçak görevi olacak.
Tanker uçaklar ne işe yarıyor?
ANKA-3’ün tanker uçak olarak kullanılabilmesinin neden önemli olduğunu anlamak için en genel haliyle de olsa ‘tanker uçak’ kavramının ne ifade ettiğine kısaca değinmek gerekiyor.
Bilindiği üzere savaş uçakları, yüksek süratlere çıktıkları için yakıt sarfiyatları çok fazla oluyor. Türkiye’nin muharip hava gücünde en çok kullandığı F-16 örneğinden ilerleyecek olursak, nispeten ‘küçük’ sayılabilecek bu uçakların yakıt tanklarının hacimleri de dar.
Yakıt seviyesi menzili etkileyen en önemli faktörlerden biri. İşte bu noktada yakıt ikmal uçaklarının devreye girdiğini söyleyebiliriz. Tanker uçaklar barış döneminde ihtiyaç duyulan bölgede, savaş dönemindeyse genellikle cephe hattının gerisinde hedef uçağa yaklaşıyor ve sahip oldukları sistemlerle yakıt transferi yapıyor. Böylece savaş uçağı sahip olduğu menzil değerlerinin çok daha uzağında başarıyla görev icra edebiliyor.
Radar kesit alanları çok büyük
Türk Hava Kuvvetleri’nin elinde ikmal için KC-135R tanker uçakları bulunuyor. Bu uçakların bugüne kadar gerek tatbikatlarda gerek sınır ötesi harekatlarda savaş uçaklarına yakıt ikmali yaptığı biliniyor.
Ancak neredeyse bir yolcu uçağı büyüklüğünde olan mevcut yakıt ikmal uçaklarının radar kesit alanı da çok büyük oluyor. Bu durum onları basit ve açık birer hedef haline getirdiği için ikmal işlerinin neredeyse tamamı ‘cephe hattının gerisinde’ daha net bir ifadeyle ‘güvenli bölgede’ tamamlanıyor.
Bu bilgiler ışığında ANKA-3’ün ‘ikmal uçağı olarak kullanılabilmesi’ daha da anlamlı oluyor. ANKA-3 görüntüsünden de anlaşıldığı üzere özel bir hava aracı. Sahip olduğu tasarımsal özellikler onun görünürlüğünü en aza indiriyor. ANKA-3’ün radar kesit alanı çok düşük. Bu sayede, savaş uçaklarına cephe hattının gerisi gibi aslında son derece riskli yerlerde dahi ikmal yapılabilmesinin önü açılıyor.
Dünyada tanker İHA yapımında çalışan ülke sayısı çok az
TUSAŞ imzalı ANKA-3 sadece Türkiye için bir ‘ilk’ olma özelliğini taşımıyor. Açık kaynaklardan elde edilen bilgilere göre dünyada bir insansız hava aracını ‘tanker uçak’ olarak kullanmak için çalışmalarını sürdüren ülke sayısı çok çok az.
Söz konusu ülkelerin ortaya koyduğu projelerin neredeyse tamamında ABD teknolojisi dikkat çekse de Türkiye, TUSAŞ mühendisleri sayesinde yerli/milli imkanlarla insansız bir havacını ‘ikmal yapabilecek noktaya’ getirmeyi planlıyor.
Mevcut gelişmeler ışığında kara, deniz ve hava fark etmeksizin harp sahasının yeni oyuncularının ‘insansız’ olacağı bir sır değil. İnsansız savaş uçaklarının öne çıkmaya başladığı bu süreçte onlara eşlik edecek tanker uçakların da insansız olması ve ANKA-3 gibi düşük radar izine sahip olmaları neredeyse zorunlu.
Sadece insansız savaş uçakları için değil 4.5 ya da 5. nesil olarak adlandırılan son derece gelişmiş savaş uçakları için de radar kesit alanı düşük olan insansız tanker uçakları çok değerli.
ANKA-3’ün sofistike kabiliyetlerinin yanı sıra yakın gelecekte kazanması muhtemel ‘ikmal’ özelliğini de düşündüğümüzde Türkiye’nin dünyanın dört bir yanına ihraç edebileceği çok gelişmiş bir hava aracı ürettiğini söylemek yanlış olmaz.
“ANKA-3 bir ürün ailesi olacak”
TUSAŞ Sistem Mühendisliği Müdürü Nevzat Polat geçtiğimiz günlerde Defence Turk’e özel açıklamalarda bulunmuştu.
ANKA-3’ün uçak gemilerine iniş ve kalkışına yönelik çalışmalar hakkında açıklamalarda bulunan Polat, şu ifadelere yer verdi:
“Bu özellik de en başta düşündüğümüz bir durum. Ancak bu tarz tasarımlarda bazı kısıtlayıcı unsurlar var. Uçak gemisinden iniş ve kalkış için farklı özelliklerde uçak tasarlamak gerekiyor. Çünkü çok kısa sürede iniş ve kalkış yeteneğine sahip olmanız lazım. Motorunuzun uçağa göre çok daha kabiliyetli olması gerekiyor. İHA’larda pilot olmadığı için uçak gemisine indirebilmek de önemli bir kabiliyet.
Bunlar bizim çalıştığımız platform türevleri. ANKA-3 dediğimizde bir uçaktan bahsetmiyoruz. Bunun bir ailesi var. Bunun daha alt sınıfları olacak veya daha ağır sistemleri olacak. Aynı tipte ölçeklenmiş modellerimiz de var. Bu uçağın daha alt sikletini hayata geçirmek üzere arkadaşlarımız şu anda çalışıyorlar. Aynı zamanda daha yükseği için de çalışıyoruz.”
ANKA-3 İnsansız Savaş Uçağı
ANKA-3 MİUS’un görev tanımlarında hava-yer, SEAD-DEAD (Hava Savunnma Sistemlerinin Bastırılması-Yok Edilmesi), İGK (İstihbarat-Keşif-Gözlem) ve Elektronik Harp gibi görevler yer alıyor.
ANKA-3’e ilişkin görsellerde iç silah istasyonlarının yanında muadillerinden farklı olarak dış silah istasyonları da opsiyon olarak yer alıyor.
Dış silah istasyonlarında TEBER-82 ve TEBER-81 güdüm kitli genel maksat bombaları göze çarpıyor.
7 ton sınıfında olacak ANKA-3’te ilk etapta AI-322 veya muadili bir turbofan motorun kullanılacağı değerlendiriliyor.
Son yıllarda gerek imza attığı insansız hava platformlarıyla gerek bu araçlar için oluşturduğu farklı stratejilerle öne çıkan Türkiye, sahip olduğu kabiliyetleri daha da ileri taşımak için var gücüyle çalışıyor.
Ülkemizin bugüne kadar ürettiği en değerli insansız hava araçlarından biri olan ANKA-3 pek çok özelliğiyle son derece zorlu görevleri üstlenebilecek bir platform. Geçtiğimiz günlerde ANKA-3’ün mimarları yeni bir açıklama yaptı ve söz konusu hava aracının ‘tanker uçak’ olarak da kullanılabileceğini söyledi.
TRT HABER’den Sertaç Aksan’ın haberine göre; TUSAŞ tarafından geliştirilen ANKA-3 İnsansız Savaş Uçağı, farklı görevleri de yerine getirebilecek. Derin taarruz uçağı olarak tasarlanan ANKA-3’ün bir diğer görevi ise tanker uçak görevi olacak.
Tanker uçaklar ne işe yarıyor?
ANKA-3’ün tanker uçak olarak kullanılabilmesinin neden önemli olduğunu anlamak için en genel haliyle de olsa ‘tanker uçak’ kavramının ne ifade ettiğine kısaca değinmek gerekiyor.
Bilindiği üzere savaş uçakları, yüksek süratlere çıktıkları için yakıt sarfiyatları çok fazla oluyor. Türkiye’nin muharip hava gücünde en çok kullandığı F-16 örneğinden ilerleyecek olursak, nispeten ‘küçük’ sayılabilecek bu uçakların yakıt tanklarının hacimleri de dar.
Yakıt seviyesi menzili etkileyen en önemli faktörlerden biri. İşte bu noktada yakıt ikmal uçaklarının devreye girdiğini söyleyebiliriz. Tanker uçaklar barış döneminde ihtiyaç duyulan bölgede, savaş dönemindeyse genellikle cephe hattının gerisinde hedef uçağa yaklaşıyor ve sahip oldukları sistemlerle yakıt transferi yapıyor. Böylece savaş uçağı sahip olduğu menzil değerlerinin çok daha uzağında başarıyla görev icra edebiliyor.
Radar kesit alanları çok büyük
Türk Hava Kuvvetleri’nin elinde ikmal için KC-135R tanker uçakları bulunuyor. Bu uçakların bugüne kadar gerek tatbikatlarda gerek sınır ötesi harekatlarda savaş uçaklarına yakıt ikmali yaptığı biliniyor.
Ancak neredeyse bir yolcu uçağı büyüklüğünde olan mevcut yakıt ikmal uçaklarının radar kesit alanı da çok büyük oluyor. Bu durum onları basit ve açık birer hedef haline getirdiği için ikmal işlerinin neredeyse tamamı ‘cephe hattının gerisinde’ daha net bir ifadeyle ‘güvenli bölgede’ tamamlanıyor.
Bu bilgiler ışığında ANKA-3’ün ‘ikmal uçağı olarak kullanılabilmesi’ daha da anlamlı oluyor. ANKA-3 görüntüsünden de anlaşıldığı üzere özel bir hava aracı. Sahip olduğu tasarımsal özellikler onun görünürlüğünü en aza indiriyor. ANKA-3’ün radar kesit alanı çok düşük. Bu sayede, savaş uçaklarına cephe hattının gerisi gibi aslında son derece riskli yerlerde dahi ikmal yapılabilmesinin önü açılıyor.
Dünyada tanker İHA yapımında çalışan ülke sayısı çok az
TUSAŞ imzalı ANKA-3 sadece Türkiye için bir ‘ilk’ olma özelliğini taşımıyor. Açık kaynaklardan elde edilen bilgilere göre dünyada bir insansız hava aracını ‘tanker uçak’ olarak kullanmak için çalışmalarını sürdüren ülke sayısı çok çok az.
Söz konusu ülkelerin ortaya koyduğu projelerin neredeyse tamamında ABD teknolojisi dikkat çekse de Türkiye, TUSAŞ mühendisleri sayesinde yerli/milli imkanlarla insansız bir havacını ‘ikmal yapabilecek noktaya’ getirmeyi planlıyor.
Mevcut gelişmeler ışığında kara, deniz ve hava fark etmeksizin harp sahasının yeni oyuncularının ‘insansız’ olacağı bir sır değil. İnsansız savaş uçaklarının öne çıkmaya başladığı bu süreçte onlara eşlik edecek tanker uçakların da insansız olması ve ANKA-3 gibi düşük radar izine sahip olmaları neredeyse zorunlu.
Sadece insansız savaş uçakları için değil 4.5 ya da 5. nesil olarak adlandırılan son derece gelişmiş savaş uçakları için de radar kesit alanı düşük olan insansız tanker uçakları çok değerli.
ANKA-3’ün sofistike kabiliyetlerinin yanı sıra yakın gelecekte kazanması muhtemel ‘ikmal’ özelliğini de düşündüğümüzde Türkiye’nin dünyanın dört bir yanına ihraç edebileceği çok gelişmiş bir hava aracı ürettiğini söylemek yanlış olmaz.
“ANKA-3 bir ürün ailesi olacak”
TUSAŞ Sistem Mühendisliği Müdürü Nevzat Polat geçtiğimiz günlerde Defence Turk’e özel açıklamalarda bulunmuştu.
ANKA-3’ün uçak gemilerine iniş ve kalkışına yönelik çalışmalar hakkında açıklamalarda bulunan Polat, şu ifadelere yer verdi:
“Bu özellik de en başta düşündüğümüz bir durum. Ancak bu tarz tasarımlarda bazı kısıtlayıcı unsurlar var. Uçak gemisinden iniş ve kalkış için farklı özelliklerde uçak tasarlamak gerekiyor. Çünkü çok kısa sürede iniş ve kalkış yeteneğine sahip olmanız lazım. Motorunuzun uçağa göre çok daha kabiliyetli olması gerekiyor. İHA’larda pilot olmadığı için uçak gemisine indirebilmek de önemli bir kabiliyet.
Bunlar bizim çalıştığımız platform türevleri. ANKA-3 dediğimizde bir uçaktan bahsetmiyoruz. Bunun bir ailesi var. Bunun daha alt sınıfları olacak veya daha ağır sistemleri olacak. Aynı tipte ölçeklenmiş modellerimiz de var. Bu uçağın daha alt sikletini hayata geçirmek üzere arkadaşlarımız şu anda çalışıyorlar. Aynı zamanda daha yükseği için de çalışıyoruz.”
ANKA-3 İnsansız Savaş Uçağı
ANKA-3 MİUS’un görev tanımlarında hava-yer, SEAD-DEAD (Hava Savunnma Sistemlerinin Bastırılması-Yok Edilmesi), İGK (İstihbarat-Keşif-Gözlem) ve Elektronik Harp gibi görevler yer alıyor.
ANKA-3’e ilişkin görsellerde iç silah istasyonlarının yanında muadillerinden farklı olarak dış silah istasyonları da opsiyon olarak yer alıyor.
Dış silah istasyonlarında TEBER-82 ve TEBER-81 güdüm kitli genel maksat bombaları göze çarpıyor.
7 ton sınıfında olacak ANKA-3’te ilk etapta AI-322 veya muadili bir turbofan motorun kullanılacağı değerlendiriliyor.