Türk savunma sanayiinin uluslararası alandaki etkisi, son yıllarda kademeli olarak artarak ön plana çıkmaktadır. Özellikle 2019 yılında patlak veren İkinci Libya İç Savaşı, Karabağ Savaşı ve Afrika kıtasının farklı noktalarındaki çatışma bölgeleri, Türk savunma sanayiinin kapasitesini göstermesi bakımından önemliydi. Bununla beraber Afrika kıtasında, terörle mücadele noktasında ilgili ülkelerin silahlı kuvvetlerine sağlanan katkılar, kâğıt üstündeki başarıları pratikte göstermeye başladı.
Bu noktada Afrika kıtasındaki ülkeler, 2010’lu yıllarda derinleşen güvenlik krizleri ve artan devlet dışı silahlı aktör (DDSA) tehdidiyle birlikte Türk savunma sanayiine yönelik ilgisini artıran ülkelerin başında geliyor. Sömürge döneminden kalma sınır sorunlarının yarattığı devletler arası gerilimlerin yanında IŞİD ve El-Kaide gibi küresel terör örgütleri ve farklı motivasyona sahip milis yapılanmaların genişleme stratejileri, bir bölgesel iş birliğinden ziyade devletleri kendi içinde bazı önlemler almaya itiyor. Bu önlemler; sınır güvenliğinin artırılması, istihbarat ve saldırı amaçlı keşif ve gözetimlerin yapılması, silahlı kuvvetlerin operasyonel kabiliyetlerinin güçlendirilmesi ve daha bunun gibi pek çok farklı konuyu kapsıyor.
Bu ihtiyaçlara cevaben Türk şirketlerinin geliştirdiği çözümler, ülke bazlı yürütülen terörle mücadele faaliyetlerine fayda sağladığı gibi kıta genelindeki güvenlik ortamının da daha istikrarlı bir hal almasına zemin hazırlıyor.
Nijerya: Keşif ve Gözetleme
Bu kapsamda ilk olarak, Nijerya’nın kuzeyindeki terör gruplarına ve silahlı çetelere karşı (bandit) Nijerya Silahlı Kuvvetlerine sağlanan ekipmanlardan bahsetmek gerekir. Öyle ki STM, Ocak ayında TOGAN insansız hava aracını (İHA) Nijerya’ya ihraç etti. Taktik düzeyde keşif, gözetleme ve istihbarat görevleri için tasarlanmış TOGAN İHA’ları, kamera ve termal görüntüleme cihazı da dahil olmak üzere çeşitli sensörlerle donatıldı. İHA’lar, çevredeki alanın coğrafi özellikleri hakkında bilgi toplama noktasında Nijerya Silahlı Kuvvetlerine önemli esneklik alanı kazandırıyor.
Uzun yıllardır Boko Haram ve IŞİD Batı Afrika Kolu (ISWAP) ile mücadeleye ciddi kaynak ayıran Nijerya için yerel silahlı çetelerin bu faaliyetleri belli zafiyetlerin oluşmasına neden oluyor. Yakın geçmişte bu saldırılar neticesinde hem sivil hem de askeri zayiatlar verildi. Gelinen noktada Asisguard’ın projesi, sonuçları itibarıyla bölgedeki ilk ve tek örnek olması bakımından çevre ülkeler başta olmak üzere kıta geneli için bir örnek teşkil etme potansiyeline sahip.
Somali: Eş-Şebab ile Mücadelede Türk İHA’ları
Doğu Afrika ülkesi Somali’de, Baykar Savunma tarafından hayata geçirilen projeler de Türk savunma sanayiinin Afrika’da başarılı örneklerinden birisidir. Öyle ki Baykar tarafından tedarik edilen TB2 İHA’ları, El-Kaide bağlantılı terör örgütü Eş-Şebab’a karşı aktif bir biçimde kullanıldı ve kullanılmaya devam ediyor. 2022 yılında yaptığı bir konuşmada Somali İçişleri Bakanı Ahmed Macalin Fiqi, Eş-Şebab’a karşı Türk İHA’larının Somali güvenlik güçlerine hava ve askeri keşif sağladığını ifade etmişti. Fiqi, Türk İHA operatörlerinin Eş-Şebab’ın faaliyetlerini izleme ve hedef koordinatların Somalili askeri birimlerle paylaşılmasında etkin bir rol üstlendiğini kaydetti. Bu katkılarının yanında Baykar, İHA’ların efektif bir biçimde kullanılmasında Somali güvenlik birimlerine teknik eğitimler veriyor.
ACLED verilerine göre 2024 yılı içinde Eş-Şebab ve IŞİD bağlantılı gruplardan kaynaklı saldırılar, 2023’ün aynı dönemine oranla ciddi bir artış eğiliminde. Bununla beraber Somali ordusunun gerek pratikte gerekse teoride halen Eş-Şebab ile mücadelede belli dezavantajlara sahip olduğu söylenebilir. Öyle ki son 5 yıllık dönemde Eş-Şebab toplumsal taban ve militan sayısını genişleterek sofistike silah kullanımını ve ekonomik kapasitesini artırdı. Buna ek olarak görev süresi Ekim 2024’te sona erecek olan BM Somali Yardım Misyonu’nun (UNSOM) görev süresini uzatmayacağını açıklaması, olası riskleri artırıyor.
Şubat ayında Baykar Firmasına bir ziyaret gerçekleştiren Somali Savunma Bakanı Abdülkadir Muhammed Nur, ziyaret sonrasında X üzerinden yaptığı paylaşımda “Bütün dünyada kendini saygıyla söz ettiren, dosta güven düşmana korku veren, Türk savunma sanayiinin göz bebeği Baykar’ı ziyaret ettim” ifadelerini kullandı. Bilindiği gibi Eylül 2017’de Türkiye’nin en büyük denizaşırı askeri tesisi olarak TURKSOM Askeri Eğitim Üssü Mogadişu’da açılmıştı. İki ülke arasındaki güçlü ilişkileri de göz önünde bulundurarak Baykar ve farklı firmaların da Somali’deki angajmanlarını ve iş birliklerini artırması beklenebilir.
Tunus: İç Güvenlik’te Türk Savunma Sanayii
Nijerya ve Somali örneklerinin yanında Türk şirket FNSS tarafından Tunus silahlı birliklerine ve kolluk kuvvetlerine tedarik edilen zırhlı araç ve diğer ekipmanlar, Türk savunma sanayiinin kıtadaki ayak izlerini göstermesi bakımından önemli. FNSS tarafından Tunus ordusu ve polisine tedarik edilen araçlar, Tunus’un iç güvenlik ve sınır operasyonlarında Tunuslu silahlı birliklere önemli ölçüde operasyonel esneklik sağlıyor. Bu araçların bakım ve eğitim hizmetleri de Türk firma tarafından üstleniliyor. Öte yandan 2020 yılında 5 firma, Tunus’a yaklaşık 150 milyon dolarlık bir ihracat gerçekleştirildi. TUSAŞ tarafından üretilen ANKA-SİHA’ları, BMC’nin Kirpi’leri, Nurol Makine’nın Ejder Yalçın zırhlı araçları ve ASELSAN’ın elektro-optik sistemleri Tunus’a ihraç edilen savunma sanayii ürünleri arasında.
Tunus için 2015 yılı, ülkenin terörle mücadele stratejisinin belirlenmesinde kritik bir yıl oldu. Bardo Ulusal Müzesi ve Sousse’deki bir tatil köyüne gerçekleştirilen saldırılarda 60 kişi hayatını kaybetti. Libya krizinin ve Sahel’deki istikrarsızlıkların bir sonucu olarak terörle mücadele doktrininde bir dönüşüme giden Kuzey Afrika ülkesi, istihbarat paylaşımı, sınır güvenliğinin artırılması, terörün finansmanı, lojistik desteğin engellenmesi ve radikalleşmeye karşı atılan adımlar noktasında çok yönlü bir stratejiyi gündemine aldı. Bununla birlikte 2011’den bu yana 7.000 kadar Tunuslunun çeşitli terör örgütlerine katılmak maksadıyla Suriye, Irak ve Libya’ya geçiş yapması, alınan tedbirlerin sıkılaştırılmasına yol açtı. Mevcut tabloda, IŞİD ve El-Kaide bağlantılı hücrelerin halen ülke içinde belli bir yapılanma içinde olduğu ifade edilebilirken bu grupların yoğunluklu olarak Chambi Dağları bölgesinde konumlandığını söylemek mümkün olacaktır. Bundan hareketle hem sınır güvenliği hem de iç güvenlik Tunus için öncelikli alt başlıklar haline geldi.
Bölgesel Güvenlik İhtiyaçları Doğrultusunda İleriye Dönük Beklentiler
Afrika kıtasındaki güvenlik tehditleri, terörizm, silahlı çetelerden kaynaklı şiddet eylemleri ve kaçakçılık gibi pek çok farklı dinamiği içinde barındırıyor. Bu bağlamda Türk savunma sanayii şirketlerinin gelişen kapasitesi ve uluslararası pazarlardaki artan payıyla bu tehditlerin bertaraf edilmesinde kilit rol üstlenmeye aday olduğu söylenebilir. İleri teknoloji ekipmanlar ve bunun da ötesinde sağlanan tecrübe ve teknoloji paylaşımı, kıtada Türk şirketlerini rakiplerinden ayıran en temel unsurlar olarak ön plana çıkıyor. Eğitimler aracılığıyla yerel güvenlik güçlerinin kapasite ve kabiliyetlerinin geliştirmesini hedefleyen Türk şirketler için sürdürülebilir olmak öncelikli hedefler arasında.
Diğer taraftan Türk savunma sanayii şirketlerinin Afrika’daki varlığını genişletmesi, bölgesel güvenlik iş birliklerinin güçlendirilmesi ve yeni pazarların keşfedilmesi açısından da kritik öneme sahiptir. Uzun vadeli stratejik hedefler arasında; yerel üretim kapasitelerinin artırılması, teknoloji transferi ve yerel iş gücünün dayanıklı hale getirilerek profesyonelleştirilmesi bulunuyor. Sonuç olarak bu tür projeler bir taraftan Türkiye’nin uluslararası alandaki prestijini artırma diğer taraftan ise Afrika ülkelerinin güvenlik politikalarına destek olarak ekonomik gelişimine katkı sağlama potansiyeline sahiptir.