Almanya Şansölyesi Olaf Scholz, Alman parlamentosunda yapılan güven oylamasını kaybetti. Ancak bu kayıp, Scholz’un stratejik bir hamlesinin parçası olarak değerlendiriliyor.
Analistler, Scholz’un geçen hafta güven oylaması çağrısı yaparken tam da bu sonucu hedeflediğini belirtiyor.
Amacı: Erken seçimler yoluyla parlamentoya geri dönmek ve daha güçlü bir hükümet kurmak.
Alman parlamentosunda güven oylamasının sonuçları ve koalisyonun çöküşü
Pazartesi günü gerçekleşen kritik oylamada 394 milletvekili “hayır” oyu kullanırken, 207 milletvekili “evet” dedi ve 116 milletvekili ise çekimser kaldı. Güven oylamasının başarılı olması için 367 “evet” oyu gerekiyordu. Ancak Scholz’un, bu oylamada başarısız olmayı stratejik bir adım olarak planladığı düşünülüyor.
Alman Anayasası’na göre, güven oylamasını kaybeden bir hükümetin ardından Cumhurbaşkanı Parlamentoyu fesheder ve ülkede erken seçim kararı alınır.
Bu doğrultuda, Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’in parlamentoyu feshedeceği ve Şubat 2024’te erken seçimlerin yapılacağı açıklandı.
Scholz öncülüğündeki koalisyon, Scholz’un Sosyal Demokrat Partisi (SPD), Hür Demokrat Parti (FDP) ve Yeşiller’den oluşuyordu. Ancak bu üç partinin farklı politik öncelikleri ve ekonomik krizlere karşı çözüm yollarındaki görüş ayrılıkları koalisyonu zayıflattı. Zaten bu üç partili “Trafik Işığı Koalisyonu” (Ampelkoalition) uzun süredir siyasi krizlerle boğuşuyordu.
Almanya’daki siyasi krizin fitili Kasım ayında ateşlendi
Scholz, koalisyon ortağı FDP’nin lideri ve Maliye Bakanı Christian Lindner’i görevden aldı. Bu hamle, Scholz’un Lindner’e olan güvenini kaybettiğini açıkça ortaya koydu. Şansölye, Lindner’in Almanya’nın ekonomik durgunluğunu aşmak için yeterince hızlı ve etkili adımlar atamadığını savundu.
Lindner ise Scholz’u koalisyonu yönetme konusunda başarısız olmakla suçladı ve hükümetten çekildi. FDP’nin ayrılmasıyla, Scholz’un hükümeti azınlık durumuna düştü ve karar alma süreçleri daha da zorlaştı.
Yeşiller Partisi de Scholz’un liderlik tarzına yönelik eleştirilerini artırdı. Ekonomi Bakanı ve Yeşiller Partisi’nin önde gelen ismi Robert Habeck, Scholz’un kararlarını kamuoyu önünde sorgulayarak koalisyondaki çatlakları daha da belirgin hale getirdi.
Almanya’nın siyasi tarihinde güven oylamaları
Almanya’da güven oylamaları nadir görülen ancak büyük siyasi kriz dönemlerinde başvurulan bir anayasal mekanizma. Scholz’un Pazartesi günü yaptığı bu hamle, Alman siyasetindeki altıncı güven oylaması olarak kayıtlara geçti.
Güven oylamaları, Alman şansölyeler için çift taraflı bir kılıç gibidir. Oylamayı kazanmak, koalisyonun sağlamlaşmasını sağlayabilirken, kaybetmek ise otomatik olarak erken seçimlere yol açar. Ancak kaybetmek bazen stratejik bir hamle olarak kullanılabilir.
Bu mekanizmaya en dikkat çeken örneklerden biri, 1972 yılında Willy Brandt tarafından kullanılmıştı. Brandt, Ostpolitik olarak bilinen Doğu Avrupa ile yakınlaşma politikasına koalisyon ortaklarının karşı çıkması üzerine güven oylamasına gitti. Planladığı gibi oylamayı kaybeden Brandt, ardından yapılan erken seçimlerde büyük bir zafer kazanarak siyasi meşruiyetini güçlendirdi.
Buna karşın, 2005 yılında Gerhard Schröder’in kaybettiği güven oylaması sonrası yapılan seçimler, SPD için büyük bir yenilgiyle sonuçlandı ve Angela Merkel’in 16 yıl sürecek iktidar dönemini başlattı. Scholz’un bu hamlesinin başarılı olup olmayacağı, Şubat ayında yapılacak seçimlerde belli olacak.
Alman koalisyon krizi ve Alman kamuoyundaki tepkiler
Scholz’un üç yıl önce kurduğu Trafik Işığı Koalisyonu, Almanya’nın son yıllarda karşı karşıya kaldığı zorlu krizlere çözüm bulmakta yetersiz kaldı. COVID-19 pandemisi, Ukrayna’daki savaş, enerji krizleri ve artan göçmen sayısı gibi sorunlar hükümete yönelik güveni sarstı. Kamuoyu yoklamaları, Scholz ve koalisyon ortaklarının onay oranlarının düştüğünü ortaya koyuyor.
Özellikle Almanya’nın ekonomik sorunlarına çözüm üretememesi ve enerji fiyatlarındaki artış, seçmenlerin koalisyona olan güvenini zayıflattı. FDP ve Yeşiller’in farklı politik yaklaşımları ise hükümetin etkili kararlar almasını engelledi. Scholz’un genellikle temkinli ve yavaş karar alma tarzı da kamuoyunda eleştiriliyor.
Şubat seçimleri öncesi Almanya’da siyasi durum
Erken seçimlerin yaklaşmasıyla birlikte Almanya’da siyasi tansiyon yükseliyor. Kamuoyu yoklamalarına göre, Scholz’un Sosyal Demokrat Partisi (SPD) seçimlerde ciddi bir mücadeleyle karşı karşıya kalacak. Hristiyan Demokrat Birlik (CDU) lideri Friedrich Merz’in partisi şu anda anketlerde önde görünüyor.
Ancak erken seçimlerin en dikkat çeken riski, sağ popülist Almanya için Alternatif (AfD) partisinin güç kazanması. AfD, kamuoyunda artan değişim arzusunu kullanarak oy oranlarını artırıyor. Geleneksel partiler, AfD ile koalisyon yapmayacaklarını açıkça belirtse de, seçim sonuçları bu durumu zorlayabilir.
Şansölye Scholz’un kumarı: Kaybederek kazanmak
Scholz şimdi seçmenlere parlamentodaki sandalyelerin yeni bir dağılımını oluşturma ve yeni bir koalisyon hükümeti kurma şansı veriyor: mutlak bir çoğunluğu elinde tutan ve dolayısıyla daha iyi yönetebilen bir koalisyon.
Analistler, Scholz’un erken seçimleri kazanma şansının düşük ama imkânsız olmadığını söylüyor. Şubat seçimlerine giderken şu anda net bir lider yok ama muhafazakâr eski iş insanı ve CDU parti lideri Friedrich Merz şu anda çoğu ankette önde gidiyor.
Bu anketler, Hristiyan Demokrat Birlik partisinin kış seçim sezonuna güçlü bir liderlikle girdiğini gösteriyor. Güven oylaması öncesinde, Merz pazartesi gününü “bir rahatlama günü” olarak nitelendirdi.
Erken seçimlere doğru atılan bu adımın potansiyel olarak istenmeyen bir sonucu, Almanya’nın mevcut siyasi işlevsizliklerinden bıkmış olan seçmenlerin sağcı bir parti olan Almanya için Alternatif’e (AfD) yönelebileceği olabilir.
Almanya’nın köklü partileri, AfD ile bir koalisyona girmeyeceklerini söylemiş olsa da, seçmenler değişim isterse, analistler bu senaryonun göz önünde bulundurulmak zorunda kalabileceğini belirtiyor.