Ukrayna ve Moldova AB yolunda!
Avrupa Birliği’nin (AB) 27 üye ülkesinin temsilcileri, 15 Haziran Cuma günü yapılacak üyelik müzakereleri için bir anlaşma prensibine ulaştı.
AB’nin dönem başkanı Belçika, görev süresinin sona ereceği 30 Haziran’a kadar Ukrayna ve Moldova ile yapılacak ilk hükümetlerarası konferansların 25 Haziran’da gerçekleştirileceğini duyurdu.
Daha önce Ukrayna’nın AB üyeliği konusunda çekimser bir tutum sergileyen ve veto tehdidi savuran Macaristan, büyükelçilerin Cuma akşamı gerçekleştirdiği toplantıda herhangi bir itirazda bulunmadı.
1 Temmuz itibarıyla AB Dönem Başkanlığı’nı devralacak olan Macaristan, yıl sonuna kadar Viktor Orban liderliğindeki Birliğin siyasi ajandasını şekillendirme gücüne sahip olacak.
Bu sebeple AB Komisyonu da, “Orban riskini” minimize etmek amacıyla, Belçika’nın başkanlık süresince Ukrayna ile tam üyelik görüşmelerine başlamayı planlıyordu. Komisyon, geçtiğimiz hafta Ukrayna ve Moldova’nın AB’ye tam üyelik için gerekli şartları tamamladığını duyurdu.
Komisyona göre, söz konusu iki aday ülke Brüksel’in belirlediği kriterleri karşılamak için büyük bir çaba sarf etti.
AB Komisyonun değerlendirmelerine göre, Ukrayna yolsuzlukla mücadelede önemli adımlar attı, siyasi lobiciliği sınırlandırdı ve Macaristan’ın tepkisine neden olan azınlık dillerinin daha iyi korunmasını sağladı. Moldova ise yolsuzlukla mücadele ve hukuki reformlar alanında önemli gelişmeler kaydetti.
Belçika, 25 Haziran’da Lüksemburg’da düzenlenecek olan Avrupa Birliği Genel İşler Konseyi sırasında Ukrayna ve Moldova ile iki hükümetlerarası konferans gerçekleştirecek, böylece her iki ülkenin AB üyelik süreci resmi olarak başlamış olacak.
Avrupa Birliği üyeliği uzun bir süreç
Avrupa Birliği üyelik süreci, bir aday ülkenin fiilen üye olabilmesi için uzun yıllar sürebilir; bu süreç bazen on yıla kadar uzayabilir. Şu anda müzakerelerin başlaması konusunda genel bir mutabakat sağlanmış olsa da, müzakere süreci boyunca üye ülkelerin veto kullanma ihtimali sürekli bir tehdit olarak kalabilir.
Ukrayna ve Moldova’nın tam üyelik sürecine geçmeden önce, her bir AB üyesinin yeniden onay vermesi gereken bir dizi adımı tamamlaması gerekmektedir. Üyelik süreci, her bir konunun detaylı bir şekilde ele alınmasını ve müzakere edilmesini gerektirir.
AB’nin genişlemesi konusunda, özellikle aşırı sağ partilerden gelen tepkiler nedeniyle bazı zorluklar yaşanmaktadır. Son olarak geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Avrupa Parlamentosu seçimlerine “aşırı sağ” partiler damga vurmuşken, sağcı politikaların yükseldiği Avrupa kıtasında neler olacağı ise bir merak konusu halini aldı.
AB’ye en son olarak 2013 yılında Hırvatistan tam üye olarak katılmıştı. Ancak o zamanda da özellikle aşırı sağ partiler, birliğin genişlemesine sıcak bakmıyordu.
Ukrayna’nın AB üyelik süreci neden hızlandırıldı?
Özellikle yolsuzluk meseleleri nedeniyle Ukrayna’nın Avrupa Birliği ile ilişkileri kıta kamuoyunda zaman zaman tereddütler uyandırmıştı.
2016 yılında Hollanda’da yapılan Ukrayna ile AB Ortaklık Anlaşması referandumunda %61 oranında hayır oyu çıkmıştı. Bu dönemde Hollanda’nın en büyük partisinin lideri olan aşırı sağcı Geert Wilders başta olmak üzere muhalifler, Ukrayna’nın “Rusya ile yaşadığı sorunlar ve yolsuzlukla dolu istikrarsızlık durumu nedeniyle Avrupa’ya yeni sorunlar getireceği” iddiasıyla anlaşmaya karşı çıkmıştı.
Ancak, Rusya – Ukrayna savaşının patlak vermesi Avrupa’daki algıyı ve kıta politikalarını önemli ölçüde değiştirdi. Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy, 28 Şubat 2022’de Avrupa Birliği’ne tam üyelik için resmi başvuruda bulundu ve AB Konseyi, rekor bir kısa sürede, 23 Haziran 2022’de Ukrayna’nın başvurusunu kabul ederek aday ülke statüsü verdi. Avrupa Birliği liderleri, 14 Aralık 2023’te Brüksel’de yapılan zirvede Ukrayna ve Moldova ile üyelik müzakerelerinin başlatılmasına karar verdiler.
AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, geçen yıl Kiev’e yaptığı ziyaret sırasında, Ukrayna’nın şaşırtıcı bir hızla reformları hayata geçirerek, Brüksel’in istediği koşulların %90’ını yerine getirdiğini belirtti.
AB tarihinde ilk kez savaş durumundaki bir ülke ile müzakerelere başlanması, Vladimir Putin yönetimindeki Moskova’ya net bir siyasi mesaj olarak değerlendirildi.
Brüksel kaynaklarına göre, tam üyelik süreci hızlı bir şekilde tamamlanmayacak. Ancak AB yönetimi, müzakereleri başlatarak Ukrayna’ya “Avrupa ailesinin bir parçasısın ve seni yalnız bırakmayacağız” mesajını vermek istiyor. Aynı şekilde, Moldova’nın üyelik süreci de Putin yönetimine yönelik bir mesaj olarak kabul ediliyor.
Macaristan neden karşı çıkıyordu?
Avrupa Birliği’nin büyük bir kısmı Ukrayna’nın tam üyeliğini desteklerken, Macaristan’ın Viktor Orban yönetimi güçlü bir muhalefet sergilemişti.
Macaristan Başbakanı Orban, Ukrayna’yı “Avrupa’nın en yozlaşmış ülkesi” olarak nitelendirerek müzakerelerin başlamasına karşı çıkmış ve veto tehdidinde bulunmuştu. Bu durumun iki ana nedeni vardı: Orban yönetiminin Rusya’ya olan yakın duruşu ve Ukrayna’daki Macar azınlığın haklarının ihlal edildiği iddiası.
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından topraklarının bir kısmını komşu ülkelere bırakmak zorunda kalan Macaristan, nüfusunun bir bölümünün Ukrayna sınırları içinde kalmasıyla yeni bir demografik yapıya sahip olmuştu. Bundan kaynaklı olarak Macaristan da Ukrayna’nın özellikle ana dil kullanımı gibi konularda Macar azınlığın haklarını göz ardı ettiğini savundu.
Orban hükümeti, Macar azınlığın haklarına ilişkin sorunların çözülmesi sağlanmadıkça Ukrayna’nın üyeliğine onay vermeyeceğini açıklamıştı. AB’nin müdahalesiyle, Ukrayna yönetimi azınlık haklarını iyileştirmek amacıyla bir dizi yasal düzenleme gerçekleştirdi.
Brüksel’deki kaynaklara göre, Avrupa Birliği yönetiminin diplomatik çabaları ve bu yasal düzenlemeler, Orban yönetiminin ikna edilmesinde etkili oldu.