Nisan 2023’ten beri başkent Hartum başta olmak üzere Sudan’ın birçok noktasında ordu ile paramiliter gruplar arasındaki çatışmalar gün geçtikçe şiddetlenerek artıyor. Bir tarafta darbe ile yönetimi ele geçiren Abdülfettah el-Burhan’ın kontrolündeki Sudan Silahlı Kuvvetleri (SSK/ordu) diğer tarafta ise orduyla Darfur başta olmak birçok noktada askeri iş birliği yapmış ve soykırımla suçlanan Hızlı Destek Kuvvetleri’nin (HDK) başında Hemedti olarak bilinen Muhammed Hamdan bulunuyor. Her iki ismin de Sudan’a istikrar getirmekten çok iktidar ve güç kavgası içerisinde olduğu aşikâr. Bu süreç sıradan Sudanlıların çatışmanın arasında kalmasına ve güvensiz bir ortamda sınırlı bir yaşama sahip olmasına neden oluyor. Sudanlı yerel halktan elde edilenlere göre, ülkenin gittiği yerin pek de iç açıcı olmadığı rahatlıkla söylenebilir.
Sudan’daki iç savaşın patlak vermesinden beri ülkedeki durum, SSK’nın tesis etmeye çalıştığı egemenliğe doğrudan meydan okuyor. Bu anlamda ordu birimleri, Dagalo kontrolündeki paramiliter HDK’nın başkent Hartum’un büyük kısmını kontrol etmesini engelleyemedi. Dahası Sudan’ın batısı, Darfur’un büyük bir kısmı ve Kordofan’ın güneyinde HDK ve paramiliter gruplar tarafından kontrol ediliyor. Her ne kadar söz konusu mücadele devam ediyor olsa da Hartum ve birçok noktada ordunun henüz egemenlik tesis edememiş olması HDK ile ordu arasındaki güç mücadelesinin devam ettiğini ortaya koyuyor. Öte yandan son günlerde askeri bir hareketliliğin olduğu tartışmalar gündeme getirilse de ordunun mevcut koşullar altında HDK’nın kontrolünü kısa sürede sonlandırması uzak bir senaryo olarak değerlendirilebilir. Nitekim HDK’nın başta Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) olmak üzere farklı aktörden aldığı maddi desteğe rağmen ordu siyasi ve ekonomik meydan okumalarla boğuşuyor. Askeri personel eksikliği, silah ve askeri teçhizata erişim gibi zorluklar ordunun HDK’ya karşı operasyonel etkinliğini zedeliyor. Buna karşı HDK Çad, Uganda, Libya gibi noktalar üzerinden gerek silah gerekse savaşçı devşirebiliyor. Söz konusu durum Sudan’daki savaşın sadece ordu ile HDK arasında cereyan etmediğini; aynı zamanda savaşta dış aktörlerin de ciddi biçimde etkin olduğunu ortaya koyuyor.
Körfez’in Rolü
Sudan’daki geçiş ve dönüşüm sürecinin güvenlik problemleri ve siyasi istikrarsızlıkları beraberinde getirmesi kırılgan ekonomiyi de olumsuz etkiledi. Söz konusu durum finansal açıdan güçlü olan bölge ülkelerinin Sudan’da etkin olmasını mümkün kıldı. Bu anlamda Körfez bölgesindeki 3 aktörün aktif bir siyaset izlediği görülüyor. Bu aktörlerin başında Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) geliyor. BAE’nin Çad, Uganda, Libya üzerinden HDK’yı desteklediği birçok uluslararası kurum tarafından raporlandı. Sudan’daki geçiş sürecinde sekülerleşme ve İsrail ile normalleşme meselelerini gündeme getiren BAE, HDK’nın lideri Dagalo’nun uluslararası kabul sürecinde de aktif. Bu anlamda Dagalo’nun Uganda, Cibuti, Etiyopya, Kenya, Ruanda başta olmak üzere birçok ziyaretinin BAE tarafından orkestra edildiği ifade ediliyor. BAE siyasal vizyonuna paralel olarak Sudan’da demokratik bir sürecin tatbikini kesintiye uğratarak bölgesel dönüşüm sürecinde otoriter statükonun devamlılığını önceliyor.
Suudi Arabistan da Sudan’daki geçiş sürecinde etkin bir diğer Körfez ülkesi konumunda yer alıyor. BAE ile Mısır gibi 2011 sonrası demokratik dönüşüm geçiren ülkelerde benzer politikalar güden Suudi Arabistan, Sudan dosyasında ‘müttefiki’ ile farklı blokları destekliyor. Bu anlamda Suudi Arabistan, BAE’nin desteklediği HDK’nın karşısında yer alan ve uluslararası toplum nazarında daha makul ve meşru görülen ordunun yanında duruyor. Suudi Arabistan da BAE gibi demokratikleşme yerine statükoyu tercih ederken Sudan dosyasında farklı önceliklere sahip. Söz konusu durum BAE-Suudi Arabistan arasındaki rekabetin Sudan’da da cereyan ettiğini gösteriyor.
Riyad yönetimi, Sudan siyasetinde göç riski ve istikrarsızlık atmosferinden doğrudan tehdit algılıyor. Kızıldeniz üzerinden komşu olduğu Sudan’daki çatışma ikliminin devam etmesi, Suudi Arabistan’ın arzu etmediği göç dalgalarının artmasına ve dolayısıyla Suudi Arabistan’ın modernizasyon planlamalarını yeniden düzenlemesini gerektirebilir. Ayrıca NEOM gibi mega projelerin tesisi ve işlevselleştirilmesi gibi noktalar açısından da Sudan’ın istikrarlı bir sürece şahitlik etmesi gerekiyor. HDK gibi silahlı grupların oluşturduğu tehdidin ortadan kaldırılması ve istikrarın tesisi adına Suudi Arabistan HDK ile ordu arasındaki müzakerelere ev sahipliği yaptı. Her ne kadar somut bir sonuç elde edilmemiş olsa da 11 Mayıs 2023’te gerçekleşen Cidde görüşmeleri Sudan’daki savaşın seyri açısından Suudi Arabistan’ın önemli bir girişimi olarak değerlendirilebilir.
Hem Katar hem Sudan aktif olan Körfez ülkeleri arasında zikredilebilir. Daha çok insani yardım ve finansal destek bağlamında Sudan’a angaje olan Katar, BAE ve Suudi Arabistan’a kıyasla daha düşük yoğunlukta bir siyaset güdüyor. Son olarak İran’ın da son günlerde Sudan ordusu ile yakınlaştığı görülüyor. Ordu, HDK’ya karşı askeri destek arayışını İran’dan temin etmeye çalışıyor. Bu anlamda Muhacir-6 gibi silahlı insansız hava araçlarının İran tarafından orduya temin edildiği ve İran radarındaki savaşçıların ordu saflarında savaştığı birçok rapora konu ediliyor. Sudan Dışişleri Bakanı Ali el-Sadık’ın şubat ayındaki Tahran ziyaretinde İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile görüşmesi ve İran Teknoloji ve İnovasyon Merkezi’ni ziyaret etmesi iki aktör arasında siyasi ve askeri yakınlaşmasının olduğunu doğruluyor. 2016’da Tahran’da Suudi Arabistan büyük elçiliğinin yakılması sonrası İran ile diplomatik ilişkileri kesen Sudan’ın bu hamlesi, ordunun Riyad-Tahran arasında denge siyaseti güttüğünü gösteriyor. Dolayısıyla ordunun tahakkümü altındaki Sudan’ın Suudi Arabistan yörüngesinden yavaşça uzaklaştığı, Riyad’dan göreceli özerk politikalar güdebileceği tahmin edilebilir. HDK’nın Hartum’dan sonraki iki büyük şehir olan Nyala ve Vad Medeni gibi stratejik cephelerde ilerlemesi ordunun askeri destek bağlamında İran ve diğer dış aktörlerle yakınlaşmasını mümkün kılıyor. Söz konusu durum İran’ın vekalet ağını genişletip Sudan’ı dış aktörlerin etkisine açık hale getiriyor.
Rusya- Ukrayna Safları
Sudan savaşının dış boyutlarından birisi de Rusya ve Ukrayna arasında cereyan eden savaş. The Kyiv Post’un şubat ayında yayımladığı habere göre Ukrayna Askeri İstihbarat Direktörlüğü’ne bağlı Timur isimli Ukraynalı özel kuvvetler Sudan’daki savaşta aktif rol oynuyor. Haberin içeriğindeki videoda Ukraynalı özel kuvvetler, Rusya saflarında savaşan Wagner mensubu paralı savaşçıların bir kısmını yakalayıp sorguladığı görülüyor. Orta Afrika Cumhuriyeti üzerinden geldiklerini iddia eden Wagner savaşçılarının 100 civarında olduğu ve yerel hükümeti devirme amacıyla Sudan’a konuşlandırıldıkları ifade ediliyor. Buna karşılık Ukrayna özel kuvvetleri Rusya’nın paralı askerleri devşirdiği Sudan’da askeri ve istihbari olarak var olması iki noktayı açığa çıkarıyor. Bunlardan birincisi, Ukrayna’nın -Batı desteğiyle veya Batısız- stratejik hamlelerini rasyonelleştirdiği. Ukrayna, Wagner’e katılan savaşçıları Sudan gibi sembolik bir noktaya derdest ederek Rusya’ya çok güçlü bir mesaj veriyor. İkinci olarak Sudan’daki savaşın, sadece yerel bir çatışmadan ziyade dış aktörlerin de doğrudan etkili olduğu bir aşamaya evirildiği görülüyor. Ukrayna özel kuvvetlerinin Sudan’daki varlığı, ekonomik kazanç, askeri deneyim ve jeopolitik çıkarlar için önem taşıyor. Fakat Sudan’daki çatışma ortamı, Ukrayna’ya fırsatlar sunarken, eleştiriler insan hakları ihlalleri ve olumsuz etkiler üzerine odaklanıyor.
Rusya’nın da Sudan’daki savaşta aktif bir siyaset güttüğü iddia edilebilir. ABD başta olmak üzere birçok Batılı aktörün Sudan’daki düşük angajman siyasetini fırsat olarak gören Rusya, Sudan’da HDK ve Dagalo üzerinden bir süreç yürütüyor. Moskova yönetimi, Wagner ile iş birliği yürüten HDK’nın kontrol ettiği bölgelerdeki yer altı kaynaklarını doğrudan ve dolaylı olarak kullanarak Ukrayna savaşını finanse ediyor. Bu süreç Batı merkezli ambargolara karşı Rusya’yı güçlendiriyor. Dolayısıyla Rusya’nın Sudan politikası, bölgedeki stratejik çıkarlarını koruma ve genişletme amacına dayanıyor. Rusya’nın Sudan’daki varlığının ana hedefleri arasında, askeri ve ekonomik alanda etkisini artırmak, bölgedeki dengeyi değiştirmek ve siyasi nüfuzunu güçlendirmek yer alıyor.
Sonuç
Sudan’daki iç savaş, 2023’ten bu yana artan şiddetle devam ediyor. Sudan Silahlı Kuvvetleri (SSK) ile Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) arasındaki çatışmalar, ülkedeki istikrarsızlığı derinleştiriyor. HDK’nın kontrolüne geçen bölgeler, ordunun egemenlik çabalarını sınırlıyor. BAE, Suudi Arabistan ve Katar gibi Körfez ülkeleri, Sudan’daki geçiş sürecini etkileyen önemli dış aktörler arasında yer alıyor. Özellikle BAE’nin HDK’yı desteklemesi, Sudan’ın siyasi ve ekonomik istikrarını etkileyen bir faktör olarak öne çıkıyor. Ukrayna özel kuvvetlerinin Sudan’daki varlığı, jeopolitik çıkarlar ve askeri deneyim için önem taşıyor. Ayrıca, Rusya’nın Sudan’daki savaşa dolaylı olarak müdahale ettiği iddia ediliyor, bu da bölgedeki çatışmaların daha karmaşık hale gelmesine neden oluyor.