Şam’ın yaklaşık 30 kilometre kuzeyinde, Sednaya kasabasında bulunan bu askeri cezaevi, Hafız Esad döneminde 1987 yılında inşa edildi. Başlangıçta askeri mahkûmlar için bir cezaevi olarak tasarlanan hapishane, 2011’de başlayan iç savaşın ardından, rejim karşıtlarını bastırmak için kullanılan bir işkence ve ölüm merkezi haline dönüştü.
Sednaya Hapishanesi, Suriye iç savaşında rejimin muhalefeti susturmak için kullandığı en önemli araçlardan biri haline geldi. Rejim, hapishaneyi yalnızca siyasi mahkûmları değil, herhangi bir siyasi bağlantısı olmayan bireyleri bile keyfi olarak tutuklamak için kullandı. Burada tutulan kişiler arasında rejim karşıtı aktivistler, gazeteciler, avukatlar, öğrenciler ve hatta sıradan vatandaşlar bulunuyordu.
Bu insanlar, genellikle sahte suçlamalarla gözaltına alınıyor, yargılama yapılmadan infaz ediliyor veya insanlık dışı işkencelere maruz bırakılıyordu. Sednaya, rejimin “zorla kaybetme” ve sindirme politikalarının en somut örneklerinden biriydi.
Sednaya’da neler yaşandı?
Sednaya Hapishanesi, Suriye iç savaşının karanlık yüzlerinden birini temsil eden bir mekân olarak, burada yaşanan korkunç insan hakları ihlalleriyle adını duyurdu. Rejim karşıtı siyasi mahkûmlar, aktivistler, gazeteciler ve sıradan vatandaşlar, yıllarca süren işkence ve sistematik zulme maruz kaldı. Ancak Sednaya’daki zulmün en korkunç yönü, sadece işkenceler değil, aynı zamanda bu işkencelerin sürekliliği ve dehşet verici boyutlarıydı.
Uluslararası insan hakları örgütlerinin raporlarına göre, burada tutulan binlerce insan, temel insan haklarından mahrum bırakıldı, ölümle tehdit edildi ve çoğu zaman hayatta kalmayı başaramadı.
-
Sistematik işkence ve Açlık
Sednaya Hapishanesi’nde tutuklu olanların çoğu, ağır fiziksel işkencelere maruz kaldı. Mahkûmlar, düzenli olarak dövülmek, elektrik şoku almak ve çeşitli acı verici pozisyonlarda uzun süre tutulmak gibi uygulamalara tabi tutuldu.
Mahkûmların büyük bir kısmı, işkencelerin psikolojik etkilerinin yanı sıra, sürekli fiziksel travmalarla yaşamaya devam etti. Eski mahkûmların tanıklıklarına göre, hapishanede “zorla itiraf” yaptırmak amacıyla uygulanan bu tür işkenceler, rejimin en önemli baskı araçlarından biriydi.
Sednaya’da yaşanan açlık, bir başka dehşet verici durumdu. Mahkûmlara, hayatta kalmalarını sağlamak için yetersiz ve çoğu zaman bozulmuş yiyecekler verildi. Ailelerinden gelen yardımlar ise çoğu zaman engellendi ya da mahkûmlar sadece açlıkla terbiye ediliyordu.
Bu uygulamalar, mahkûmların hem fiziksel hem de psikolojik açıdan tükenmesine yol açtı. Sednaya’nın karanlık hücrelerinde, çoğu zaman birkaç kişinin bulunduğu dar odalarda kalan mahkûmlar, yeterli hava alacak alan bile bulamıyor, temizlenmeyen ve pis ortamda yaşamaya zorlanıyordu.
-
İnfazlar, Toplu Ölümler ve Cinsel Şiddet
Sednaya Hapishanesi, muhaliflerin ve “rejim düşmanlarının” yargısız infazlarla öldürüldüğü bir mekân haline geldi. Mahkûmlar, suçsuz yere uzun süre tutuklu kaldıktan sonra çoğunlukla idam edilirdi. Mahkûmların cesetleri, rejim tarafından gizlenmek için ailelerine teslim edilmezdi.
Hayatta kalan mahkûmlar, cesetlerin çoğu zaman “tuz odalarına” konulduğunu ve burada çürümemesi için özel önlemler alındığını bildirdi. Bu yöntem, hapishanedeki işkenceleri gizlemek ve öldürülen mahkûmların sayısını saklamak için kullanılıyordu. Uluslararası insan hakları örgütleri, bu tür uygulamaları insanlık dışı olarak tanımladı ve kitle infazlarının bu hapishanede yaygın olduğunu belirtti.
Sednaya’da cinsel şiddet, mahkûmların karşılaştığı en korkunç uygulamalardan biriydi. Özellikle kadın mahkûmlar, cinsel saldırılara uğradı, gayrı meşru doğumlar yapmaya zorlandı.
Daha önce Suriye’deki iç savaş sırasında rejim ordusunda görev yapan ve “Sezar” kod adıyla tanınan Askeri Polis bünyesindeki bir adli memurun ortaya çıkardığı fotoğraflar, dünya kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştı.
Görevi sırasında askeri hastanelere getirilen cesetleri kayıt altına almakla sorumlu olan Sezar, Mayıs 2011 ile Ağustos 2013 tarihleri arasında çektiği fotoğraflarla, Suriye rejiminin işlediği savaş suçlarını gözler önüne serdi. Yaklaşık 55 bin kareden oluşan bu fotoğraflar, yaşları 20 ila 40 arasında değişen ve işkenceyle öldürüldüğü tespit edilen 11 bin kişiye ait olduğu düşünülen cesetleri içeriyordu.
Fotoğraflardaki detaylar, rejimin askeri tesislerde tutulan mahkûmlara nasıl insanlık dışı muamelelerde bulunduğunu açık bir şekilde gösterdi. Cesetlerde bulunan derin yara izleri, yanıklar, kırıklar ve açlıktan ileri derecede zayıflamış bedenler, rejimin sistematik olarak işkence yaptığını ve açlık gibi yöntemlerle mahkûmları öldürdüğünü ortaya koydu.
Bu fotoğraflar, gelecekte de Suriye rejiminin sadece bir iç savaş yürütmekle kalmadığını, aynı zamanda insanlık onurunu hiçe sayan suçlar işlediğini belgeleyen somut deliller arasında yer alacak.
Sezar adlı eski rejim mensubu, canını tehlikeye atarak bu görüntüleri kayıt altına alıp yurtdışına kaçırmayı başarmıştı. 2014 yılında ilk kez Anadolu Ajansı (AA) tarafından yayımlanan bu fotoğraflar, uluslararası kamuoyunda büyük bir şok etkisi yarattı.
Suriye İnsan Hakları Ağı tarafından paylaşılan verilere göre(SNHR) göre, Mart 2011 ile Aralık 2024 arasındaki Suriye iç savaşı sırasında 136 bin 614 kişi Suriye cezaevlerinde tutuldu. Bu kişiler arasında 3 bin 698 çocuk ve 8 bin 504 kadın vardı.
Esad rejimi ile birlikte Sednaya vahşetinin de sonu geldi
Sednaya Hapishanesi’nden serbest bırakılmalar son derece nadir gerçekleşti ve genellikle uluslararası baskıların bir sonucu olarak yapıldı. 2023 ve 2024 yıllarında, sınırlı sayıda mahkûmun serbest bırakıldığı bildirildi. Ancak bu süreçlerde rejim, mahkûmların ailelerinden fidye talep etti ve serbest bırakma süreçlerini keyfi olarak yönetti.
Sednaya Hapishanesi, sıkı bir rejim kontrolü altında olduğundan dolayı bağımsız gözlemcilerin erişimine tamamen kapalı kaldı. Ancak, uluslararası insan hakları örgütleri, hayatta kalan mahkûmların tanıklıklarına dayanarak burada yaşananları belgeledi.
Avrupa ülkelerinde, evrensel yargı yetkisi kapsamında açılan davalar ve uluslararası kuruluşların baskıları, hapishanedeki suçları gündemde tutmak için en etkili araçlar oldu. İnsan hakları savunucuları, rejimin bu hapishanedeki uygulamalarını durdurmak ve sorumluları yargı önüne çıkarmak için yoğun çaba gösterdi.
Esad rejiminin çökmesiyle birlikte muhalifler hapishaneye ulaştı ve mahkûmların kurtarılması için süreç başladı. Yakınlarını bulmaya çalışan binlerce kişi cezaevine akın etti.
Esad rejimine karşı uluslararası tepkiler ve yargı süreçleri işliyor
Sednaya Hapishanesi’ndeki uygulamalar, uluslararası insan hakları örgütleri tarafından geniş kapsamlı raporlarla belgelendi. Birleşmiş Milletler, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Suriye İnsan Hakları Gözlemevi gibi kuruluşlar, bu hapishanedeki işkenceleri ve yargısız infazları sistematik insan hakları ihlalleri olarak tanımladı.
Avrupa ülkelerinde açılan savaş suçları davaları, Sednaya Hapishanesi’ndeki suçlarla doğrudan bağlantılı olan rejim yetkililerinin yargılanmasını hedef aldı. Ancak, Suriye rejiminin uluslararası hukuka hesap verme süreçlerine katılmaması, bu davaların ilerlemesini büyük ölçüde zorlaştırdı.
Bunu hangi insanın midesi, hangi insanın vicdanı, hangi insanın azabı kaldırır? İdam ettikleri insanlar o kadar çok fazlaydı ki gömmek yerine cesetleri press makinasıyla ezerek kurtuluyorlar. Bu dünyada inşallah yaşattığınızı yaşamadan ölmezsiniz.https://t.co/RoJtR9zdzG
— Barracuda (@BarracudaVol1) December 8, 2024
Rejimin çökmesiyle beraber hapishane görünümlü işkence merkezindeki rezaletin korkunç boyutta olduğu dünya kamuoyuna servis edildi.
Sednaya Hapishanesi’nin karanlık geçmişi, sadece Suriye’deki muhalifleri hedef almakla kalmayıp, aynı zamanda dünyanın gözleri önünde işlenen suçların da bir sembolü haline geldi. Uluslararası insan hakları örgütleri, bu hapishanede yaşananlar hakkında yürütülen soruşturmalara ve davalara dair sürekli baskılar yaparak, rejimin işlediği suçların hesabını sormaya çalışıyor.
Esad rejimine ait insanlık suçlarının sembolü
Sednaya Hapishanesi, Esad rejiminin baskı mekanizmasının en çarpıcı örneği olarak hafızalarda yer alacak. İnsanlık dışı uygulamalarla dolu bu hapishane, sadece Suriye’de değil, dünya genelinde rejim kaynaklı insan hakları ihlallerinin sembolü haline gelmiş durumdadır.
Sednaya’da yaşananlar, savaş suçları ve insanlık suçlarının boyutlarını gösterirken, bu hapishanede hayatını kaybeden ve işkence gören binlerce insanın yaşadığı trajedinin unutulmaması için uluslararası toplumun daha fazla baskı yapması gerektiğini ortaya koyuyor. Sednaya, adaletin sağlanması ve benzer ihlallerin önlenmesi için bir uyarı niteliği taşıyor.