30 Mayıs 2020 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri Kennedy Uzay Merkezi’nden, ülke tarihinde ilk kez ABD Havacılık ve Uzay Ajansı (NASA) ile girişimci Elon Musk’a ait özel bir ticari şirket Space X ortaklığında tasarlanan, ilk Falcon-9 uzay roketinin iki astronotla Uluslararası Uzay İstasyonu’na gönderilmesi başarıyla gerçekleşti.
Bu yolculuk, özel şirket tasarımı bir uzay roketiyle ilk deneme seyahatinin yapılması ve 2011’den sonra ilk defa ABD hükümetinin kendi topraklarından, mürettebatlı alçak yörünge uçuşunun gerçekleştirilmesi açısından tarihi bir öneme sahip. Uzayın yeni geleceğini şekillendirmesi, bir başka ifadeyle özel şirketlere dış uzay çalışmalarına katılma imkânı vermesinin yanı sıra ABD’nin önderliğinde ilk insanlı ticari uzay uçuşu girişimi olmasından dolayı da büyük önem taşıyor. Bu uçuş, bürokratik, devletçi “Eski Uzay” dan, dinamik, devlet dışı aktörlerden özel şirketlerin de yer aldığı “Yeni Uzay” ortamına geçişin başlangıcı oldu.
Ticari uzay kavramının ortaya çıkışı
Literatürde ticari uzay kavramı, dünya alçak yörüngesine ve dış uzaya ekipman kullanılarak ticari değeri olan mal ve hizmetlerin sağlanması şeklinde ortaya çıktı. Bu kavram, uzay endüstrisinin devlet kurumları dışında özel firmalar tarafından imalat kısmında roket, ekipman, kapsül gibi uzay uçuşlarının ihtiyaçlarını karşılama, ulaşım/taşımacılık/kargo gönderimi ve turizm, uydu geliştirme, uzayda inşaat faaliyetleri kapsamında üs kurma ve otel yapma, uzay madenciliği, üniversiteler ve araştırma enstitüleri tarafından uzay ve uzay teknolojileri geliştirme araştırmaları yapmak, İsveç/İsrail ortaklı Space Pharma gibi ilaç endüstrisi için yerçekimsiz ortamdan faydalanarak yörüngede uydu merkezli bir laboratuvarda yeni hücre çalışmaları yapmak, protein kristalleştirme faaliyetleri gibi geniş alandaki iş alanlarını da kapsıyor. Uydulardan elde edilen bilgiler, “Büyük Veri (Big data)” kavramının önem kazandığı günümüzde hayati önem taşıyor. Bu uydular, uzaya dayalı bilgi toplamanın ve internet sağlamanın vazgeçilmezi haline gelmiş durumda. Yakın zamanda dünyanın etrafındaki uzay çöplerini temizlemek, hurdaları imha etmek ve yeniden kullanabilir hale getirmek için atık uzay temizleme faaliyetleri de hayata geçirilebilir. Uzay sanayii diğer iş alanlarından ayrı olarak kendine has birtakım özelliklere sahip. Maliyetleri diğer iş kollarına nazaran daha yüksek ve son teknoloji içeren, dünya genelinde devlet kontrolünde, bilim dünyasıyla işbirliği gerektiren, sürekli teste dayalı, yüksek riskleri olan bir sektör.
Ticari uzay alanında, özel şirketlerin yatırımları 1962 yılında, telefon iletişimi için uzaya gönderilen Telstar1 uydusuyla başladı. Uydu geliştirmeden sonra özel sektör birçok insanlı ve insansız uzay görevlerinde ülkeler tarafından görevlendirilmiştir. Asteroit madenciliği iki Amerikan şirketi Planetary Resources ve Deep Space Industries tarafından yürütülüyor. Kargo gönderme işlevini de üstlenen özel şirket yatırımları, son dönemde mekik üretim tasarımlarına ağırlık verdiler. Yeniden kullanılabilen uzay mekiği tasarımlarında iki tip düşünülmüştür. Bunlar uzay mekiği gibi yere inen roket uçaklar ve yere dikey iniş yaparak geri dönen yeniden kullanılabilir (Space X) tarzı roketlerdir. Kolay, hızlı ve güvenli bir şekilde uzaya insan ve malzeme ulaşımını sağlamak, sivil ticari şirketlerin uzay mekiği projelerinde birincil hedef olarak belirlenmiştir. Space X bunu başararak, özel şirketler için ticari uzay faaliyetlerini başlattı. Ticari uzay alanında şirketler için piyasa, “düşük yörünge” alanı öncelik olarak belirlenmiş durumda.
Mekikler insan ve malzeme transferi yaparak, Ay’da inşa edilecek, 2024’te bitmesi planlanan yapıları gerçekleştirecekler. NASA’nın Artemis projesi kapsamında Ay’a insan inişini sağlayacak üç Amerikan firması, Blue Origin of Kent, Dynetics ve SpaceX görevlendirildi. Space X, Ay’a gidecek insanlı roketi tasarladıktan sonra Mars için de yeni bir roket tasarımını yapacak. İnsanlar getirildikten sonra, Ay’da 3D yazıcı sistemiyle yapılar inşa edilmesi planlanıyor. Böylece turizm ve madencilik gibi diğer ticari uzay faaliyetlerinin gerçekleşmesinin de önü açılacak. Ay’da bir üs kurulduktan sonra, 2030’da Mars projesi hayata geçirilecek. Bir zincir gibi her halka tamamlandıkça diğer halkalar inşa edilecek ve insanlığın uzayın derinliğine ve diğer gezegenlerine dağılma, kolonileşme projeleri gerçekleşecek.
Mekik tasarlamak oldukça detaylı ve bilgi yoğun teknoloji gerektiriyor. Uzayın yapısının radyasyon içermesi, kalkış ve dünyaya dönüş aşamasında uzay kapsülünün ısıya dayanıklı olması, roket sistemlerinin mekiği uzaya gönderebilme ve yörüngeye yerleşmesini sağlayabilme, dönüşte dünyada kara ve denize geri dönebilme özelliğinde imal edilmiş olması, güneş panelleriyle enerji sağlamak gibi dikkatli ve detaylı bir tasarım gerektiriyor. Genelde tasarlanan mekiklerin yörüngeye oturamaması, kalkış esnasında yakıt tankının patlaması, roketlerin çalışmaması gibi riskler tüm faaliyetleri sonuçsuz bırakıyor. Süreçlerin birinde gerçekleşebilecek bir hata tüm çalışmayı sonlandırabilmekte; para ve zaman kaybına neden olabilmektedir. İlaveten uzay teknolojisi bir bütün olarak düşünülse bile, çok disiplinli bir alan olarak, yapay zekâ, bileşim teknolojisi, iletişim teknolojisi, nano teknoloji, roket teknolojisi gibi çok çeşitli bilimsel çalışmaları bünyesinde birleştiriyor. ABD örneğinde olduğu gibi hükümetin uzay alanında geçmiş çalışmaları ve deneyiminin olması, sivil özel girişimcilere bu alanda rehberlik yapmasında ve onları yönlendirmesinde rol oynuyor. Nitekim ABD ordusunun yeni oluşturduğu Uzay Komutanlığı’nın görev tanımı içerisinde, uzay ticari faaliyetlerinin güvenli şekilde gerçekleştirilmesi de yer alıyor.
ABD’de ticari uzay çalışmaları
ABD hükümeti 2011 yılında, iş dünyasını dış uzay çalışmalarına dahil etme kararı alarak, NASA “Ticari Mürettebat Geliştirme Programını” hayata geçirdi. Bu program dış uzayda dünya alçak yörüngesine uçulmasını ve Uluslararası Uzay İstasyonu’na, özel şirketlerin ürettiği mekikler aracılığıyla astronot ve malzeme taşımayı amaçlıyor. NASA bu programla mekik uçuşlarını sona erdirerek, uzay uçuşlarını özel şirketlere devretti.
Program kapsamında, hangi şirketin nasıl başarılı olabileceğini görebilme açısından bir ihale açıldı. Seçilen altı şirketten, ürün tasarımları geliştirmeleri istendi; içlerinden üçünün projeleri kabul gördü ve bunlarla anlaşma yapıldı. NASA tarafından desteklenmesi kabul edilen bu şirketler, Elon Musk tarafından 2002 yılında kurulan uzay taşımacılığı firması Space X, yılların deneyimli havacılık şirketi Boeing ve Türk girişimciler Fatih Özmen ve eşi Eren Özmen’e ait olan Sierra Nevada Corporation’dır. 2017 yılında Sierra Nevada Corporation şirketi, Dream Chaser uzay uçağıyla ilk atmosferik serbest uçuş denemesini başarıyla gerçekleştirdi. Boeing ve Space X de geliştirdikleri roketleri öncelikle insansız uzaya göndererek deneme yaptılar. 2019’da Space X firmasının “Dragon Crew” mekiği başarılı şekilde uluslararası uzay istasyonuna bağlanıp dünyaya dönerken, Boeing “CST-100 Starliner” uzaya çıksa da yörüngeye bağlanamadığından dünyaya geri döndü. Öte yandan çalışmalara başlayan üç firma içerisinde, Elon Musk daha hızlı hareket eden ve başarıyı gerçekleştiren girişimci oldu. Yenilikçi bir yaklaşımla, fırlatıldıktan sonra denizdeki platforma başarıyla dönen yeniden kullanılabilir roketler ve 3D yazıcı sistemi kullanılarak hızlı şekilde basılmış dragon mekiğinin parçaları üretildi. Dokunmatik ekranla kolay şekilde yönetilebilen mekik, eski tasarım mekiklere göre daha pratik. Yörüngeye hızla çıkabilen ve yapısında bulunan dokuz roketten dolayı Falcon-9 adını alan Space X uzay roketi tasarımı, bu şirkete yenilikçi bilimsel teknoloji kullanması dolayısıyla en gelişmiş uzay şirketi ünvanını kazandırdı. Boeing firmasının da yakın zamanda insanlı uzay mekiği denemesi yapması bekleniyor.
Space X ve Boeing firmalarının astronotlu sivil uzay uçuşu projeleri, ABD devletinin uzay politikalarına hizmet amaçlı kabul edildi. 2011’den itibaren Rus yapımı Soyuz uzay aracı ile Uluslararası Uzay İstasyonu’na götürülen astronotlar ve malzemeler nedeniyle ABD hükümeti Rus hükümetine belirli miktar bir para ödemekteydi. Uluslararası politik alanda farklı bölgelerde Rusya ile karşı karşıya gelebildiklerinden, ABD hem bu bağımlılığı ortadan kaldırmak hem de Çin’in uzay atılımlarına karşılık uzayda çalışmalarının sürdürülebilirliğini sağlamak için gelecek Ay ve Mars projeleri kapsamında daha fazla sivil girişimcinin desteklenmesini bir devlet politikası olarak belirledi. Uzayda kendi kendine yeterli olmak, küresel bir aktör için birincil öncelikli stratejidir. Devlet yapılarının niteliğinden dolayı daha hızlı uzay faaliyetleri geliştirebilen Rusya ile Çin’e karşılık, liberal sistemdeki ABD’de NASA çoğu zaman bütçesinin daraltılmasıyla karşılaşarak faaliyetlerini yavaşlatmak durumunda kaldı. Bu nedenle sivil girişimci ve şirketlerin uzay çalışmalarına dâhil edilmesi, düşük maliyet -kısa zaman- bilimsel gelişmenin artırılması açısından bir kazanım olarak görülüyor. Şirketlerin açısından ise her şeyden önce ulusal ve uluslararası alanda prestij kazanma, tarihe, insanlığa ve bilimsel gelişmelere yön veren girişimcilik öyküleri, devlet ihalesinden alınan parasal destek, uzay turizmi ve madencilik alanındaki faaliyetler yüksek kazanç sayılabilir.
NASA 3 Ekim 2019’da düşük yörüngede inşa edilecek ticari bir uzay istasyonu projesini de başlattı. ABD’yi Rusların da denetiminde olan Uluslararası Uzay İstasyonu’ndan ayıracak yeni istasyon, özel firmaların da uzayda rahatlıkla ticari faaliyetlerini sürdüreceği bir alan ve Ay ile Mars yolculuklarını yapılabileceği bir kalkış platformu olarak da planlanmakta. Dünyada üretip uzaya götürmek yerine, “Made in Space” üretimi 3-D yazıcı ile mümkün hale geldi. Bu çerçevede uzayda dünyadan bağımsız kendi kendine yaşam sürdürebilecek bir ekosistem oluşturulması ve bunun inşasında yeni istasyon ve teknolojilerin kullanılması düşünülüyor. Bu istasyonlarda istihdam konusunda insan odaklı bir personel yaklaşımından çok, yarı otonom yapay zekâ sistemine bağlı robotların yer alması da planlanıyor. Şirketler bazında Bigelow Aerospace yörüngede bir uzay istasyonu kurmak isterken, Axiom Space firması yerçekimsiz ortamda bilimsel araştırma yapma imkanı sağlayacak yeni bir tesis inşa etmeyi planlıyor.
Boeing ve Space X firmalarını takiben, Amazon şirketinin kurucusu Jeff Bezos yönetimindeki Blue Origin firmasının ürettiği “New Shepard 3” roketi ve İngiliz iş adamı Richard Branson’ın Virgin Galactic şirketinin tasarladığı “Uzay Gemisi 2” roket uçak uzaya gönderilmeyi beklemekte. Jeff Bezos Ay’da bir köy kurmayı planlarken, Richard Branson alçak yörüngeye insan seyahati yapabilecek uzay turizmini hedefliyor. Elon Musk’ın Mars projesi de hızla geliştirilmeye devam ediyor. Devletler arasındaki uzay yarışı, bu şekilde dünya zenginleri arasında uzay rekabetine dönüşen sürece girerken bu durum “milyonerlerin uzay yarışı” olarak da adlandırılıyor.
Uzay mekiği projelerinde Türkler
Türkiye Uzay Ajansı’nın faaliyete geçmesiyle, bu alandaki çalışmalara ağırlık veren ülkemizin uzay yolculuğunda hızlı bir başlangıç yapmasını sağlayacak kişilerin yurt dışındaki Türkler olacağı görülüyor. İlk başarı öyküsü, ABD’de NASA tarafından, Ticari Mürettebat Geliştirme Programı kapsamında anlaşma yapılan ve desteklenen üçüncü firma Eren-Fatih Özmen’e ait Sierra Nivada Corporation’dır. İlk atmosfer denemesini 2017’de başarıyla gerçekleştiren, NASA destekli alçak yörünge uçuşu yapan Dream Cheaser, uzay istasyonundaki ekibe malzeme ve 7 astronot taşıyacak bir uçak şeklinde tasarlandı. En önemli özelliği diğer uzay mekiklerinden farklı olarak, her ticari havalimanına inebilecek pist iniş kabiliyetine sahip tek uzay aracı olmasıdır. Şirket aynı zamanda NASA’nın birçok Ay ve Mars projelerine dahil oldu. 2021’de şirketin uzay aracı, kargo modülüyle Kennedy Uzay merkezinden test edilecek.
Diğer bir proje Almanya’da Bülent Altan tarafından kurulan Isar Aerospace şirketinin, 2021’de uzaya göndermeyi planladığı “Spectrum” roketidir. Space X’in eski çekirdek kadrosu içerisinde yer alan Bülent Altan, Elon Musk’ın uzaya füze gönderme ve geri döndürme başarısının arkasındaki kişi olarak biliniyor. 2021 yılında başarıyla sonuçlanması beklenen roket deneyinde, Türkiye’den yeni girişimcilerin de bu alana yatırımı teşvik edeceği düşünülüyor.
İlk başarılı girişimci olarak ticari uzay mekik uçuşlarını başlatan Elon Musk’ın ardından birçok firma ve şirket bunun devamını getirecektir. İçlerinde Türk kökenli firma sahiplerinin de olması ülkemiz açısından büyük bir başarı olarak görülürken, yüksek kârlı uzay ticaretinin dünyada yeni bir ekonomik rekabet alanı olarak yerleşeceğini gösteriyor. Yeni uzay ekonomisi, dijital ekonomi gibi yeni fırsat alanları oluştururken aynı zamanda uzayın insanlık için bilinmezliğini minimuma indirecek yeni bir dönemin de başlangıcını oluşturacak.
Editör : SavunmaTR Haber Merkezi