[wpcc-iframe allow=”encrypted-media” allowtransparency=”true” frameborder=”no” height=”152″ scrolling=”no” src=”https://open.spotify.com/embed-podcast/episode/6xQYD63xZ5XtcKkrkwY7qO” width=”100%”]
Ermenilerin 1992 yılının 25 Şubat’ını 26 Şubat’a bağlayan gece, Azerbaycan Türklerine yönelik gerçekleştirdikleri katliamın arkasında pek çok sebep yatmaktadır. Bu sebeplerin başında gelen “Büyük Ermenistan” fikri, Rusya’nın “kolonizasyon” faaliyeti olarak değerlendirerek Güney Kafkasya’ya gönderdiği Ermeniler için utanç verici bir kıyım gerçekleştirmelerini sağlayacak kadar tutkulu bir “hayal”dir. Devletlerin, temelinde realist veya idealist yaklaşımlar bulunan politikalar üzerinden planlarını şekillendirdikleri düşünüldüğünde, Ermenistan’ın Hocalı Katliamı’nı gerçekleştirirken temel aldığı zihniyeti, genel kabul gören bir yaklaşımla açıklamak oldukça güçtür. Büyük Ermenistan fikrinden yola çıkmak suretiyle bir yaklaşım belirlemek icap ederse -özellikle Ermenistan’ın “devletleşme” geçmişi göz önünde bulundurulduğunda- bu vahşetin temellerinde, bir yönetimin asla düşmemesi gereken bir zafiyetin varlığından yani “hayalperest” yaklaşımdan bahsedilebilir.
Ermenilerin Güney Kafkasya bölgesindeki varlığı çok eski bir tarihe dayanmamaktadır. Seleflerinin “fütuhat” siyasetini esas alarak politikalarını sürdüren Çar I. Nikola döneminde Rusya’nın İran’a karşı kazandığı zafer sonucunda, İran’ın Kafkas bölgesindeki faaliyetlerine son verildi. 1828’de İran ve Rusya arasında imzalanan Türkmençay Anlaşması ile Aras Nehri’nin kuzeyindeki bütün bölgeler Rusya hakimiyetine girdi. 1829 imzalanan Edirne Anlaşması ile Osmanlı’nın da bölgedeki faaliyetleri engellendi. Türkler ve İranlılar karşısında daha avantajlı bir konumda olmak isteyen Ermeniler, Rus hamiliğini gönüllü olarak benimsedi. Nitekim bugün Azerbaycan bölgesindeki Ermenilerin göç ettirilmesi de bu tarihe dayanmaktadır. Rusya, Türkiye ve İran’da bulunan Ermenilerin bölgeye göç ettirilmesini sağlamıştır. Rus yazar Nikolay Sharov’un eserinde bu durum, Rusların “kolonileşme” sürecinin başlangıcı olarak ele alınır. Koloni kurulması niyetiyle bölgeye göç ettirilen Ermenilerin “Büyük Ermenistan” hayalleriyle, masum canları katledecek kadar ileri gitmesi ise tarihin ibret verici hadiselerinden biridir.
Dağlık Karabağ bölgesi Sovyet yönetimi tarafından Azerbaycan’a verilmişti. Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Ermenistan burada hak iddia etti ve Ermeniler, 1991’in son günlerinde Hocalı’yı ablukaya aldı. Ermenilerin Hocalı bölgesini seçmesi tesadüf değildi. Kaynaklarda Hocalı-Gebedey olarak belirtilen bu coğrafya, müdafaası kolay tepeler üzerine kurulmuş bir kasabadır. Dağlık Karabağ için ciddi bir stratejik öneme sahip olan bu şehir, Karabağ dağ silsilesinde Ağdam-Şuşa, Eskeran-Hankendi yollarının üzerinde yer almaktadır. Yine bölgedeki demir yolları buradan geçmektedir. Bölgenin tek havaalanının burada olmasının da ayrıca önem arz etmesinin yanı sıra Azerbaycan, İran ve Ermenistan üçgeninde yer alan kritik konumuna da değinmek gerekir.
Katliamın üstü örtülmeye çalışıldı
Hocalı’yı ablukaya alan Ermeniler aylarca saldırılar düzenledi. Ardından 1992 yılında 25 Şubat günü, tarih sayfalarına “katliam” olarak geçecek olan o saldırı gerçekleştirildi. Tek bir gecede Ermeniler öyle bir katliam yaptı ki ne Ermeni lobisi ne de onları maşa olarak kullanan menfaatçilerin gücü, yaşanan vahşetin uluslararası boyutta bilinmesine engel olabildi. Söz konusu güçler tarafından, medya aracılığıyla Ermeniler “topraklarını kurtarmaya çalışan mazlum halk”; Azerbaycan Türkleri ise “işgalci” olarak gösterilmeye çalışılsa da dürüstlüğe tamamen sırt çevirmemiş olan insanların varlığı, masum ölümlerin dünyaya duyurulmasına yardımcı oldu.
Bazı devletlerin yaşanan vahşetin üstünü kapatmaya çalıştığı, o devletlerin yönetimindeki gazeteciler tarafından teyit edildi. Buna örnek olarak Fransız gazeteci Jan İv Yunet’in açıklamaları tarihe geçti. Yunet, “Buraya gelmeden önce Azerbaycan hakkında çok az bilgim vardı. Fransa’nın gazete ve dergilerinde Azerbaycan işgalci, Ermenistan ise kendi topraklarını kurtarmaya çalışan bir ülke olarak gösteriliyor.” ifadelerini kullanmıştı.
Hocalı Katliamı’nın uluslararası basındaki yansımaları yalnızca bu yönde olmadı. Örneğin Times gazetesinde yer alan Hocalı haberinde yaşanan korkunç geceden geriye kalanlara şahitlik eden gazeteciler, “Biz uçarak Dağlık Karabağ’ın karlı tepelerine yaklaşınca, tüm bölgede serilmiş cesetler gördük. Belliydi ki bu, soykırım sırasında kurşunlanmış kaçkınlardı.” ifadelerine yer verdi.
Hamilikten suç ortaklığına: Rusya
Ermeniler katliam suçlarını işlerken yalnız değildi. Yıllar önce gönül rahatlığıyla “hamiliğini” kabul ettikleri Ruslar, Hocalı Katliamı sırasında Ermenilerin suç ortağı oldu. Katliamın gerçekleştirildiği gece 366. Rus Motorize ve Zırhlı Birlikleri ile Hava Kuvvetleri’ne bağlı uçak ve helikopterler, katliam öncülerine fiilen destek oldu. Bu durum her şeye rağmen Rusya’yı gözeterek politika izleyen Azerbaycan Cumhurbaşkanı Ayaz Muttalibov’un yön değiştirmesine sebep olsa da yaşanan kara geceyi unutmayan halkın öfkesi dinmesi ve istifa etmek durumunda kaldı.
Azerbaycan’ın Zaferi
Başta Hocalı Katliamı olmak üzere Ermenilerin saldırgan faaliyetleri hiçbir zaman unutulmadı. 27 Eylül 2020 tarihinde Azerbaycan’a saldıran Ermenistan’ın, yaşanan savaş boyunca sivilleri katletmekten çekinmemesi, değişmeyen katliam ruhunun göstergesi oldu. Ancak ne Azerbaycan 1992’deki Azerbaycan’dı ne de savaş süresince yanında yer alan ve zafer kutlamasında da Azerbaycan’ı yalnız bırakmayan Türkiye, kınamalar ve sözlü tepkilerle yetinecekti.
Cephede Azerbaycan ve Türkiye askerlerinin kenetlenerek sergilediği mücadeleye göklerden eşlik eden Türk İHA’ları, dünyanın gündeminde uzun süre yer etti. Azerbaycan’ın Ermenistan tarafından işgal edilen bölgeleri bir bir geri alışı, aynı zamanda Hocalı’da katledilen masum canlara bir asker selamıydı.
90’larda yaşanan mücadele sırasında bölgede bulunarak olaylara şahitlik eden gazeteci Yunus Şen’in cephedeki askerlerin psikolojisini aktardığı cümlelerini hatırlayacak olursak: “Karabağ’da Ermenilerden 75 m uzaklıktaydık. Kurşunlar başımızın üstünden geçiyordu, sesten dolayı anons geçemiyorduk. Azerbaycan askeri bize bakarak ‘Kardeş ses duyduğunda korkma, eğer duymazsan o zaman kork.’ dedi ve gülümsedi.” şeklinde bahsetmişti.
2020 Dağlık Karabağ Zaferi ile Azerbaycan askerlerinin yüzünde zafer tebessümleri yer etti. Azerbaycan yaşanan mücadelede 2 bin 783 şehit verdi. Dünden bugüne Azerbaycan, topraklarını muhafaza etmek için gerek mücadele ederken gerekse ansızın beliren hain saldırılarla çok sayıda can kaybı kaydetti. Ancak meselenin temelindeki anlayış hiçbir zaman değişmedi:
“Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır,
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”
Kaynakça
Fırat Karabayram, Rusya Federasyonu’nun Güney Kafkasya Politikası, Lalezar Kitabevi, Ankara, 2007.
Akdes Nimet Kurat, Rusya Tarihi, TTK, Ankara, 2020.
Sadık Müfit Bilge, Osmanlı Çağı’nda Kafkasya, Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2012.
Emin Arif Şıhaliyev, “Ermenilerin Kimliği ve Büyük Ermenistan Efsanesi”, Ankara Üniversitesi Osmanlı Tarihi Araştırma ve Uygulama Merkezi Dergisi, 2005.
Rövşen Alizade, “Hocalı Soykırımı: Yankıları ve Etkileri”, 25. Yılında Hocalı Soykırımı Uluslararası Sempozyumu, Şubat, 2017. ( http://iibf.giresun.edu.tr/Files/ckFiles/iibf-giresun-edu-tr/Hocal%C4%B1%201/e-kitap_1._hocali_sempozyumu-pdf.pdf )
Salih Uçak, “Tarih, Ders Almayanlar İçin Tekerrürden İbarettir”, 25. Yılında Hocalı Soykırımı Uluslararası Sempozyumu, Şubat, 2017. ( http://iibf.giresun.edu.tr/Files/ckFiles/iibf-giresun-edu-tr/Hocal%C4%B1%201/e-kitap_1._hocali_sempozyumu-pdf.pdf )
https://www.nytimes.com/1992/03/07/world/angry-azerbaijanis-impel-chief-to-quit.html
https://www.nytimes.com/1992/03/03/world/massacre-by-armenians-being-reported.html
Yazar : Medine Yokuş