Ebu Muhammed el-Cevlani, kesin olmamakla birlikte 1975-79 yılları arasındaki bir tarihte Suriye’nin güneyindeki Dera şehrinde doğduğu düşünülüyor.
El-Cevlani’nin gençlik yıllarına dair çok az bilgi vardır. Ancak eğitimine önem verdiği ve ABD’nin 2003 yılında Irak’ı işgal etmesinin ardından radikalleştiği tahmin ediliyor. Bu dönemde, bölge ülkelerinde İslamcı ideolojilere olan eğilim artmış ve siyasi mücadeleye katılma kararı almıştır. Bazı kaynaklar Arapça öğretmeni olduğunu söylerken, bazı kaynaklar da İdlib’te Tıp eğitimi aldığını söylüyor.
Muhammed el Cavlani; Ebu Muhammed el Cavlani; Ebu Muhammad el-Cavlani; Ebu Muhammed el Culani; Ebu Mohammed el Golani; Ebu Muhammed el Golani; Ebu Muhammed Elcavlani; Ebu Eşref; Ahmed Hüseyin el Şara; Ahmed Hüseyin el-Şaraa; El-Şeyh el Fatih; El-Fatih gibi isimlerle anılır.
Irak Yılları ve El Kaide ile İlişkisi
El-Cevlani’nin adını ilk kez duyurduğu dönem, ABD’nin Irak’ı işgali sonrası başlayan kaotik süreçtir. ABD’nin Saddam Hüseyin rejimini devirmesinden sonra Irak, İslamcı grupların merkezi haline geldi. El-Cevlani, Irak’ta Ebu Musab ez-Zerkavi liderliğindeki El Kaide’nin Irak koluna katıldı. Zerkavi’nin liderliği altında El Kaide’nin Irak’ta güçlenmesi, ABD işgaline karşı direnişi organize eden en önemli yapıların ortaya çıkmasına yol açtı. El-Cevlani, burada hem askeri hem de ideolojik olarak eğitim aldı ve kısa sürede örgüt içinde yükseldi.
ABD güçleri tarafından Irak’ta yakalanan el-Cevlani, bir süre tutuklu kaldı. Bu dönemde El Kaide’nin üst düzey liderleriyle yakın ilişkiler kurdu. Hapishanede geçen bu yıllar, onun örgütsel bağlarını güçlendirmesini ve liderlik becerilerini geliştirmesini sağladı. Hapisten çıktıktan sonra El Kaide içinde önemli bir figür haline geldi ve Suriye’de bir yapı kurmak üzere görevlendirildi.
Suriye’ye Dönüş ve Nusra Cephesi’nin Kuruluşu
2011 yılında Suriye’de iç savaş başladığında el-Cevlani, El Kaide’nin Irak kolu olan IŞİD lideri Ebu Bekir el-Bağdadi tarafından Suriye’ye gönderildi. Görevi, Suriye’de rejime karşı savaşacak güçlü bir El Kaide yapılanması kurmaktı. Bu çabaların bir sonucu olarak, Nusra Cephesi kuruldu. Nusra Cephesi, Suriye’de Beşar Esad rejimine karşı savaşan en etkili ve organize gruplardan biri haline geldi. Grup, özellikle Halep ve İdlib bölgelerinde güç kazandı.
Nusra Cephesi’nin başarısı, el-Cevlani’nin stratejik yeteneklerini ortaya koydu. Rejime karşı savaşırken, diğer muhalif gruplarla ittifaklar kurdu ve halk desteğini kazanmak için sosyal yardımları organize etti. Bununla birlikte, grup, El Kaide ile olan bağlantısı nedeniyle uluslararası toplum tarafından terör örgütü olarak sınıflandırıldı.
IŞİD ile çatışma süreci
Cevlani, Nisan 2013’te Ebubekir El-Bağdadi’nin Nusra Cephesi’ni bir alt grup olarak tasfiye etme, onu doğrudan Irak İslam Devleti’ne dahil ederek daha sonra İslam Devleti (IŞİD) girişimini reddettiğinde tekrar ön plana çıktı. Bütün meşruiyetini kaybetmek istemeyen ve Irak İslam Devleti’ne karşı müttefik arayan Cevlani, El Kaide lideri Eymen ez-Zevahiri’ye biat etti. Bu biadı tanımayan Bağdadi, Nusra Cephesi’ne karşı harekete geçti ve iki grup arasında çatışmalar başladı. Çatışmalar kısa süre içinde Bağdadi’nin zaferi ile sonuçlandı. Bu sonuç akabinde sahadan çekilen Cevlani, 2015 yılında IŞİD’in güç kaybetmeye başlaması ile birlikte yeniden ortaya çıktı.
Fetih el-Şam ve El Kaide’den Ayrılma İddiası
2016 yılında el-Cevlani, Nusra Cephesi’nin El Kaide ile olan bağlarını kopardığını duyurdu ve örgütün adını Fetih el-Şam Cephesi olarak değiştirdi. Bu açıklama, grubun uluslararası baskılardan kurtulmayı ve Suriye’deki diğer muhalif gruplarla iş birliğini artırmayı hedeflediğini gösteriyordu. Ancak bu hamle, birçok uzman tarafından taktiksel bir manevra olarak değerlendirildi. Fetih el-Şam, ideolojik olarak El Kaide’nin çizgisinden sapmadı ve radikal İslamcı hedeflerini sürdürmeye devam etti.
Heyet Tahrir el-Şam’ın (HTŞ) Kuruluşu
2017’de el-Cevlani, çeşitli silahlı grupları birleştirerek Heyet Tahrir el-Şam’ı (HTŞ) kurdu. HTŞ, Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib bölgesinde en güçlü askeri ve siyasi yapı haline geldi. Grup, yerel yönetim, güvenlik ve dini hizmetler gibi alanlarda etkisini artırdı. İdlib bölgesi, Suriye iç savaşının önemli bir cephesi haline gelirken, HTŞ’nin burada oynadığı rol tartışmalı oldu.
HTŞ, el-Cevlani’nin liderliğinde, hem Suriye rejimine hem de diğer muhalif gruplara karşı savaştı. Aynı zamanda, bölgedeki insani yardımları organize ederek halk arasında destek kazanmaya çalıştı. Ancak HTŞ’nin radikal ideolojisi ve baskıcı yönetim tarzı, uluslararası toplumun eleştirilerine neden oldu. Birleşmiş Milletler, ABD, Rusya ve Avrupa Birliği, HTŞ’yi terör örgütü olarak sınıflandırdı.
Uluslararası Baskılar ve El-Cevlani’nin İmaj Çabaları
ABD, 2013 yılında el-Cevlani’yi terörist ilan etti ve başına 10 milyon dolar ödül koydu. Bu durum, el-Cevlani’nin uluslararası bir figür olarak tanınmasını sağladı. Ancak aynı zamanda onu küresel baskıların hedefi haline getirdi. El-Cevlani, özellikle 2021’den itibaren daha ılımlı bir imaj çizmeye çalıştı. Batı medyasına röportajlar vererek HTŞ’nin radikal bir terör örgütü değil, Suriye’nin kuzeyinde istikrar sağlayıcı bir güç olduğunu savundu. Ancak bu çabalar, büyük ölçüde başarısız oldu ve uluslararası toplum tarafından ciddiye alınmadı.
Stratejik İttifaklar ve Çatışmalar
HTŞ, el-Cevlani’nin liderliğinde diğer muhalif gruplarla sık sık çatıştı. Özellikle daha ılımlı gruplarla olan rekabet, HTŞ’nin radikal yapısını koruduğunu ortaya koydu. Buna karşılık, HTŞ’nin Türkiye ile pragmatik bir ilişki geliştirdiği de biliniyor. Türkiye, İdlib bölgesindeki çıkarlarını korumak için HTŞ ile dolaylı temaslarda bulunurken, bu durum uluslararası arenada tartışmalara yol açtı.