Ayetullah Seyyid Ali Hamaney, 1989 yılından bu yana İran İslam Cumhuriyeti’nin en yüksek otoritesi olan Dini Lider (Velayet-i Fakih) makamını sürdürmektedir.
İslam Devrimi’nin önde gelen figürlerinden biri olan Hamaney, İran‘ın siyasi, dini ve toplumsal hayatında derin izler bırakan etkili bir liderdir. Onun yönetimi altında İran, bölgesel ve uluslararası arenada önemli değişikliklere sahne olmuş ve Orta Doğu’da kilit bir aktör haline gelmiştir.
Erken yaşam ve eğitim
Seyyid Ali Hüseyni Hamaney, 17 Temmuz 1939 tarihinde İran’ın kutsal şehirlerinden Meşhed’de doğmuştur. Babası Ayetullah Seyyid Cevad Bey, Azerbaycan kökenli saygın bir din âlimi olup annesi Hacer Hanım da dindar bir aileden gelmektedir. Sekiz çocuklu bir ailede yetişen Hamaney, mütevazı bir yaşam sürmüş ve genç yaşta dini eğitime yönelmiştir.
İlköğrenimini babasının yanında alan Hamaney, daha sonra Meşhed’deki dini okullarda eğitimine devam etmiştir. Burada fıkıh, hadis, tefsir ve kelam gibi İslami ilimlerde derinleşmiştir. 1958 yılında daha ileri eğitim için Kum şehrine gitmiş ve Ayetullah Hüseyin Burucerdi, Ayetullah Muhakkık Damad ve özellikle Ayetullah Ruhullah Humeyni gibi dönemin önde gelen âlimlerinden dersler almıştır. Humeyni ile tanışması, onun dini ve siyasi düşüncelerinin şekillenmesinde kritik bir rol oynamıştır.
Siyasi faaliyetleri ve devrim öncesi mücadelesi
1960’lı yıllarda Şah Muhammed Rıza Pehlevi’nin otoriter yönetimine ve Batı yanlısı politikalarına karşı muhalefet hareketleri güçlenmiştir. Hamaney, Ayetullah Humeyni’nin önderliğinde gelişen bu muhalefet hareketine aktif olarak katılmıştır. Özellikle Şah’ın “Beyaz Devrim” adıyla başlattığı reformlara ve dini kurumlara müdahalesine karşı çıkmıştır.
Siyasi faaliyetleri nedeniyle Hamaney, 1963 yılından itibaren defalarca tutuklanmış ve sürgün edilmiştir. İlk tutuklanması, Humeyni’nin sürgüne gönderilmesinin hemen ardından gerçekleşmiştir. 1975 yılına kadar toplam altı kez tutuklanan Hamaney, bu süre zarfında işkence ve kötü muameleye maruz kalmıştır. Sürgün edildiği bölgelerde de dini dersler vermeye ve halkı bilinçlendirmeye devam etmiştir. Yeraltı faaliyetlerinde bulunarak gizli toplantılar ve yayınlar aracılığıyla devrimci hareketin örgütlenmesine katkı sağlamıştır. Bu dönemde, dini ve siyasi liderlik vasıflarıyla ön plana çıkmıştır.
İslam Devrimi sonrası
1979 yılında gerçekleşen İslam Devrimi’nin ardından Şah rejimi yıkılmış ve Ayetullah Humeyni liderliğinde İran İslam Cumhuriyeti kurulmuştur. Hamaney, devrimin önemli liderlerinden biri olarak yeni hükümette çeşitli görevler üstlenmiştir. Savunma Bakan Yardımcılığı görevini üstlenmiş, devrimin kazanımlarını korumak amacıyla kurulan İslam Devrimi Muhafızları Ordusu’nun (Pasdaran) oluşumunda önemli katkılarda bulunmuştur. Ayrıca 1980 yılında Tahran’ın Cuma İmamı olarak atanmış ve bu görevini uzun süre sürdürmüştür.
1981 yılında İran İslam Cumhuriyeti’nin üçüncü cumhurbaşkanı olarak seçilen Hamaney, bu görevini iki dönem boyunca yürütmüştür. Cumhurbaşkanlığı döneminde, 1980-1988 yılları arasında devam eden İran-Irak Savaşı’nın yönetiminde aktif rol almıştır. Savaş sırasında ülkenin savunma stratejilerinin belirlenmesinde ve halkın moralinin yüksek tutulmasında etkili olmuştur. Ekonomik ve sosyal zorluklara rağmen, ülkenin kalkınması için çeşitli politikalar geliştirmiştir. Devrim sonrası İran’ın uluslararası izolasyonunu azaltmak amacıyla diplomatik girişimlerde bulunmuştur.
27 Haziran 1981 tarihinde İslam Cumhuriyeti Partisi merkezinde düzenlenen bir bombalı saldırıda ağır yaralanan Hamaney, bu olay sonucunda sağ kolunu kullanma yetisini kaybetmiştir. Bu suikast girişimi, onun devrime olan bağlılığını pekiştirmiş ve halk nezdindeki itibarını artırmıştır.
Dini liderlik dönemi
Ayetullah Humeyni’nin 3 Haziran 1989 tarihinde vefatının ardından, Uzmanlar Meclisi tarafından yeni Dini Lider’in seçilmesi süreci başlamıştır. Meclisin değerlendirmesi sonucunda Hamaney, İran İslam Cumhuriyeti’nin ikinci Dini Lideri olarak seçilmiştir. Bu makam, İran Anayasası’na göre ülkenin en yüksek otoritesidir ve geniş yetkilerle donatılmıştır. Hamaney’in Dini Liderlik makamına uygunluğunu sağlamak için İran Anayasası’nda bazı değişiklikler yapılmış, daha önce Dini Lider’in “Marja-i Taklid” (en yüksek dini otorite) olması şartı kaldırılmıştır.
İç politikada, farklı siyasi gruplar ve fraksiyonlar arasındaki dengeyi koruyarak ülkenin istikrarını sürdürmeyi hedeflemiştir. Ekonomik sorunların çözümü ve halkın refah seviyesinin artırılması için çeşitli reformlar gerçekleştirmiştir. Kültürel alanda, İslami değerlerin korunması ve Batı kültürünün olumsuz etkilerine karşı önlemler almıştır.
Dış politikada ise İran’ın nükleer enerji programını desteklemiş ve bu konuda uluslararası baskılara karşı direnç göstermiştir. Orta Doğu’da Hizbullah, Hamas ve diğer bazı gruplara destek vererek İran’ın bölgesel etkinliğini artırmayı hedeflemiştir. ABD ve İsrail’e karşı sert bir tutum sergilemiş, ancak Avrupa ve Asya ülkeleriyle ilişkilerin geliştirilmesine önem vermiştir.
1997 yılında reformist Muhammed Hatemi’nin cumhurbaşkanı seçilmesiyle başlayan reform hareketlerine karşı temkinli bir yaklaşım sergilemiştir. Hamaney, İslami değerlerin ve devrimin ilkelerinin korunması gerektiğini vurgulayarak bazı reform girişimlerine sınırlamalar getirmiştir.
2009 cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından çıkan protestolar sırasında, seçim sonuçlarının meşruiyetini savunmuş ve muhalif hareketlere karşı sert önlemlerin alınmasını desteklemiştir. Bu süreçler ise İran’da siyasi gerilimlerin artmasına ve uluslararası toplumda eleştirilere yol açmıştır.
İran üzerindeki etkisi ve mirası
Hamaney’in liderliği altında İran, bölgesel ve uluslararası siyasette önemli bir aktör haline gelmiştir. Onun stratejik vizyonu ve politikaları, ülkenin siyasi yapısını ve dış ilişkilerini şekillendirmiştir. Ayetullah Hamaney, sadece siyasi bir lider değil, aynı zamanda dini bir otorite olarak da etkilidir. Onun dini yorumları ve fetvaları, İran’da ve Şii dünyasında önemli bir referans noktasıdır.
Eğitim ve kültür alanlarında da etkili olan Hamaney, üniversitelerin ve dini eğitim kurumlarının geliştirilmesine katkıda bulunmuştur. Kültürel faaliyetlerin İslami değerlere uygun olarak sürdürülmesini teşvik etmiştir. Liderliği boyunca insan hakları ihlalleri, ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve muhaliflere yönelik baskılar gibi konularda eleştirilmiştir. Uluslararası insan hakları örgütleri ve bazı devletler, İran’daki uygulamalar nedeniyle Hamaney’i ve hükümetini eleştirmektedir. Ancak destekçileri, onun ülkenin bağımsızlığını ve İslami değerlerini koruduğunu savunmaktadır.
Kişisel yaşamı ve ilgi alanları
Ayetullah Hamaney, Hoca Hacer ile evlidir ve dört oğlu, iki kızı vardır. Çocuklarının bazıları devletin çeşitli kademelerinde görev almaktadır.
Edebiyata ve özellikle Fars şiirine derin bir ilgi duyan Hamaney, klasik ve modern edebiyat eserlerini okumakta ve değerlendirmektedir. İslam felsefesi, fıkıh ve tefsir alanlarında derin bilgiye sahip olan Hamaney, bu konularda dersler vermiş ve eserler kaleme almıştır. Onun fetvaları ve dini görüşleri, İran’da ve Şii dünyasında geniş bir kesim tarafından takip edilmektedir.
Farsça’nın yanı sıra Arapça, Azerice ve temel düzeyde İngilizce bilmektedir. Bazı Arapça eserleri Farsça’ya çevirmiş olup, bu da onun dini ve edebi çalışmalardaki derinliğini göstermektedir.
Ayetullah Seyyid Ali Hüseyni Hamaney, İran’ın son yarım yüzyılındaki en etkili ve tartışmalı figürlerinden biridir. Devrim öncesi dönemdeki siyasi mücadelelerinden devrim sonrası üstlendiği görevlere ve nihayetinde Dini Liderlik makamına kadar uzanan yaşamı, İran’ın siyasi ve dini tarihini şekillendirmiştir. Onun liderliği altında İran, iç politikada istikrarını korurken dış politikada da bölgesel bir güç haline gelmiştir. Hamaney’in etkisi, sadece İran ile sınırlı kalmayıp Orta Doğu’daki siyasi ve dini dinamikleri de etkilemektedir.