İran, Basra Körfezi ve Hürmüz Boğazı’nda ABD’ye ait askeri uçaklar ve deniz operasyonlarını hedef alan kapsamlı bir GPS ve iletişim karıştırma faaliyeti başlattı.
ABD savunma ve istihbarat yetkililerine göre, İran yer tabanlı karıştırıcı sistemlerini devreye sokarak uydu navigasyonunu ve hava platformlarıyla komuta merkezleri arasındaki iletişim hatlarını bozuyor. Bu durum, RC-135 Rivet Joint sinyal istihbarat uçakları, E-8C Joint STARS yer gözetleme platformları ve MQ-9 Reaper insansız hava araçları gibi sistemleri doğrudan etkiliyor. Söz konusu hava araçları, kesintisiz GPS sinyalleri ve güvenli veri bağlantılarına büyük ölçüde bağımlı.
Bölgedeki askeri kaynaklar, son haftalarda ABD’ye ait birçok uçağın Basra Körfezi üzerinde gerçekleştirdiği keşif görevleri sırasında GPS işlevlerinin zayıfladığını bildirdi. Bazı durumlarda uçakların yedek navigasyon sistemlerine geçmek veya rotalarını değiştirmek zorunda kaldığı aktarıldı. Bu karıştırmalar, İran’ın balistik füze hazırlıklarının ya da Devrim Muhafızları Donanması’na ait unsurların takibini de zorlaştırıyor.
Son 20 yılda İran, elektronik harp yeteneklerini hem dış alımlarla hem de yerli üretim yoluyla sistemli bir şekilde geliştirdi. Radar, iletişim hatları, GPS ve uydu navigasyon sistemlerini hedef alabilen çeşitli elektronik harp sistemleri geliştiren İran, bu alanda bölgesel bir güç haline geldi. “Fajr” ve “Nasr” isimli sistemlerin yer tabanlı karıştırma ve sinyal kesme kabiliyetine sahip olduğu tahmin ediliyor. Ayrıca bu sistemlerin kamyonlara veya hava araçlarına monte edilerek daha geniş alanlarda etkili olması sağlanıyor.
Tahran yönetimi, radar aldatma ve siber-elektronik füzyon teknolojilerine de sahip olduğunu iddia ediyor. Bu gelişmelerin arkasında İran Elektronik Endüstrileri (IEI) ve Devrim Muhafızları’na bağlı araştırma birimlerinin yer aldığı bildiriliyor. İran, Batı kaynaklı sistemleri tersine mühendislikle analiz edip kendi yerli sistemlerine entegre ederek, teknolojik olarak üstün rakiplerine karşı düşük maliyetli asimetrik çözümler üretmeye çalışıyor. Elektronik harp, bu stratejinin temel unsurlarından biri haline gelmiş durumda.
İran’ın bu adımları, bölgedeki genel gerilimin arttığı bir döneme denk geliyor. 15 Mart’tan bu yana ABD güçleri, Yemen’deki İran destekli Husi militanlarına karşı yoğun bir askeri operasyon yürütüyor. Bu kapsamda, hassas hava saldırıları ve B-2A Spirit hayalet bombardıman uçaklarıyla hedef alınan füze ve İHA merkezleri vuruldu. İran tarafından desteklenen Husiler ise Kızıldeniz’deki ticari gemilere yönelik saldırılarını artırarak deniz trafiğini ve ABD öncülüğündeki devriye faaliyetlerini sekteye uğratıyor.
İran’ın elektronik saldırılarının amacı yalnızca vekil unsurlarını korumak değil, aynı zamanda bölgedeki elektromanyetik hâkimiyetini artırmak. Özellikle Hürmüz Boğazı gibi günlük küresel petrol akışının %20’sinin geçtiği stratejik geçiş noktalarında yapılan bu karıştırma faaliyetleri, sadece askeri değil, sivil gemicilik açısından da ciddi riskler doğuruyor. GPS sinyallerinin kesilmesi; navigasyon hatalarına, çarpışmalara ve iletişim sorunlarına yol açabilir.
ABD ordusu gelişmeleri yakından izliyor ve tehditlere karşı koymak amacıyla yeni karşı önlemler uygulamaya koyuyor. Yönlü antenler, gelişmiş sinyal şifreleme sistemleri ve frekans atlamalı teknolojiler, karıştırma ve yanıltma girişimlerinin etkisini azaltmak için kullanılmakta.
İran’ın bu tür taktikleri ilk kez uyguladığı da söylenemez. 2011 yılında bir ABD RQ-170 Sentinel İHA’sını sinyal manipülasyonuyla ele geçirdiğini duyurmuştu. Son dönemde de ABD Donanması’na ait gemi ve insansız hava araçları, İran kontrolündeki deniz alanlarında zaman zaman GPS kesintileri yaşadı. Bu tarz hamleler, İran’ın yüksek teknolojiye sahip Batılı güçlere karşı geliştirdiği düşük maliyetli, yerli çözümlere dayalı asimetrik harp stratejisinin önemli bir parçası.