İran’ın İsrail’e gerçekleştirdiği İHA ve füze saldırısı, Orda Doğu’da yeni bir gerilim, belirsizlik ve çatışma sürecini beraberinde getirdi. Böylece iki ülke arasında uzun süredir devam eden örtülü savaş, artık gün yüzüne çıktı. Yaşanan çatışmaların, bölgesel yeni çatışmaları tetikleyeceği ve mevcut çatışmaların da boyut değiştireceği düşünülüyor.
İran’ın İsrail’e yönelik saldırısının arka planı
İran, 1979 yılındaki İslam Devrimi’nin ardından İsrail ile tüm diplomatik ve ticari bağlarını kopardı. Çünkü İslami devrimden önceki Şah Rıza Pehlevi yönetimi, petrol karşılığında İsrail’den silah alımı gerçekleştiriyordu. Hatta iki ülke o dönemde balistik füze geliştirmek için bir dizi çalışma yürütmekteydi.
İran’daki İslami devrimden sonra İsrail ile ilişkiler durduruldu ve kısa süre sonra başlayan İran – Irak savaşı ile birlikte İran’ın tüm silahlanma programı gibi füze programı da Çin ve Kuzey Kore gibi ülkelerin eksenine kaydı.
İsrail ise İran – Irak savaşını takip ederek, balistik füzelere karşı koruma sağlayacak bir hava savunma sistemi geliştirmeye başladı. Bu bağlamda İran’ın İsrail’e yönelik ‘’Sadık Vaat’’ adlı harekâtı, 1980 yılı itibariyle başlayan bir sürecin ilk gerçek neticesi olarak tarihteki yerini aldığını söylemek mümkündür.
İran ve İsrail’in birbirine yönelik tutumu, 1992 yılında İsrail’in Buenos Aires büyükelçiliğine yapılan saldırının arından örtülü bir savaş halini aldı. Hamas’ın 7 Ekim 2023’te İsrail’in güneyinde Aksa Tufanı Operasyonu’nu gerçekleştirmesiyle de iki ülkenin birbirine karşı tutumu daha da sertleşti ve örtülü savaş şiddetlendi.
İsrail ordusunun saldırıyı atlatıp Gazze Şeridi’ne yönelik eşi görülmemiş bir istila girişimine başlaması sebebiyle, İran destekli Hizbullah kuvvetleri Lübnan topraklarından İsrail’e saldırmaya başladı. Hizbullah’ın saldırılarına Yemen’den Husiler de katıldı. Gazze Şeridi’nde yaklaşık 33 bin insan hayatını kaybederken, İsrail’in sistematik bombardımanı Gazze’deki hayatı neredeyse durma noktasına getirdi.
Gazze’nin güneyindeki Refah bölgesine yönelik büyük bir saldırı hazırlığında olduğu bilinen İsrail, 1 Nisan 2024 tarihinde Suriye’nin başkenti Şam’daki İran Büyükelçiliği’nin ek binasını vurdu. Saldırı sırasında İran’a bağlı Kudüs Gücü’nün önde gelen komutanlarından Tuğgeneral Muhammed Rıza Zahedi’nin de bulunduğu 16 kişi öldü. Saldırının ardından İran, buna bir cevap verileceğini açıklarken, İsrail ise vurulan binanın resmi bir temsilciliğe ait olmadığını ileri sürdü.
İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, İsrail’in saldırı nedeniyle cezalandırılacağını söylerken, Devlet Başkanı İbrahim Raisi bunun “cevapsız kalmayacağını” söyledi. İran destekli Lübnanlı militan grup Hizbullah, saldırının “ceza ve intikamla” karşılanacağını söyledi.
Tuğgeneral Muhammed Rıza Zahedi’nin 2020 yılında öldürülen Devrim Muhafızları Generali Kasım Süleymani’den sonra en üst düzeydeki yetkililerden biri olduğu belirtiliyor.
Saldırının hemen öncesi
İran ve İsrail’in birbirine yönelik tehdit dolu açıklamaları devam ederken, İsrail ve ABD’li yetkililerden saldırıya dair istihbarat raporları basınla paylaşıldı. Raporlarda değişkenlik gösterse de, ortalama olarak 400 civarında İHA, balistik füze ve seyir füzesi kullanılacağı, çoğunluğun İran topraklarından fırlatılacağı bilgisi paylaşıldı. İran da 13 Nisan saldırısı öncesinde, bir saldırı hazırlığında olduğunu propaganda videoları ve görselleri ile ifade ediyordu.
Saldırı anları
Takvimler 14 Nisan 2024’ü gösterdiğinde ilk olarak Hizbullah, İsrail kontrolündeki Golan tepelerine Grad atışı gerçekleştiğini açıkladı. Saat 02.00 sularında Kudüs’te patlama sesleri duyuldu ve akabinde sirenler çalmaya başladı. İsrail’in Arap komşularından olan Ürdün’ün başkenti Amman’da yaşayan kent sakinleri, şehrin üzerinde gökyüzünde ışık patlamaları gördüklerini paylaşmaya başladı. İran tarafından fırlatılan İHA’lardan birinin Amman kenti yakınlarında düşürüldüğü ortaya çıktı.
Saldırının ilk dakikalarında İran’ın Tesnim Haber ajansı, öncelikli hedefin Şam’da gerçekleşen saldırının ev sahibi olan İsrail üssü olduğunu açıkladı. İsrail’e ait Nevatim üssü gibi Ramon üssü de saldırıların hedefi oldu. Saldırı sırasında füzeler ve İHA’lar İsrail topraklarına yaklaştıkça, İsrail ve ABD’nin hava savunma gücü devreye girdi.
İsrail’e göre saldırılara karşı İsrail’in hava savunma sistemleri %99 oranında bir başarı kaydetti. Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Krallık ve Ürdün, İran saldırısını püskürtmek için yardım etti. Fransa bölgeye donanma gücü yolladı.
İsrail’in Demir Kubbesinin yanı sıra Doğu Akdeniz’deki ABD gemileri dört ila altı İran balistik füzesini imha etti ve bölgedeki uçaklar, İsrail’e doğru giden 70’ten fazla İHA’yı düşürdü. ABD Ordusu Patriot füze bataryasının da Irak’ın Erbil kenti yakınlarında bir balistik füzeyi düşürdüğünü söyledi.
ABD donanmasının şu anda bu bölgede Arleigh Burke sınıfına ait DDG-51 Arleigh Burke ve DDG-64 Carney adlı iki muhribi bulunuyor. Bunların her ikisi de füze ve İHA saldırılarını engelleyebilecek kapasitede olan güdümlü füze muhribi olmasıyla öne çıkıyor. Savunma sırasında muhriplerin, ABD balistik füze savunmasındaki en önemli füzeler olan SM-3 füzelerini kullandığı belirtildi.
Yapılan açıklamalara ve İsrail ordusu tarafından yayınlanan görüntülere göre F-35 uçaklarının İsrail kullanımındaki varyantı olan F-35I uçakları savunma maksadıyla görev aldı. Görüntülere göre F-15I uçakları, havadan havaya füzelerle donatılmış bir şekilde havalanmış; AIM-9, AIM-7, Python 4 füzelerini kullanmıştır. ABD Hava Kuvvetlerine ait F-15 ve F-16 uçakları da ABD Hava Kuvvetlerinden yapılan açıklamaya göre 70’ten fazla İHA düşürmüştür.
Saldırı sonrasında yaşananlar ve yapılan açıklamalar
İran’ın hava saldırısını başlatmasından kısa bir süre sonra İran Savunma Bakanı Tuğgeneral Muhammed Rıza Aştiyani, İsrail’in hava sahasını veya topraklarını İran’a saldırmak için kullanmasına izin veren herhangi bir ülkenin “kesin bir tepkiyle” karşı karşıya kalacağı konusunda uyardı.
İran Dışişleri Bakanlığı, saldırının nedeni olarak; İsrail’in Filistin halkına karşı yasadışı ve soykırım niteliğindeki eylemleri sırasında bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliğe karşı yaklaşımını gösterdi.
Saldırının hedefindeki İsrail’in ordu sözcüsü Tuğamiral Daniel Hagari, saldırıda kullanılan unsurlarının %99’unun yok edildiğini, birkaç balistik füzenin İsrail hava sahasına girmeyi başardığını, bunlardan birinin Nevatim üssünde hafif hasara yol açtığını belirtti. Tuğamiral Hagari, üssün faaliyet göstermeye devam ettiğini sözlerine ekledi. Hagari’nin açıklamalarına göre 10 yaşındaki bir kız çocuğu evine düşen şarapnel parçasıyla ağır yaralandı. Sığınaklara ulaşmaya çalışan 31 kişi de hafif şekilde yaralandı. Üslere dair servis edilen haberlerde, Nevatim üssündeki bir C-130 nakliye uçağının hasar aldığı belirtildi.
İsrail’in açıklamalarının tersine İran’ın resmi haber ajansı IRNA ise, saldırıda hava üssüne “ağır darbeler vurulduğunu” söyledi. İran medyası Siyonist rejimin cezalandırıldığına dair içerikler üretip mesajlar verdi.
ABD Başkanı Joe Biden yaptığı açıklamada, ABD’nin İsrail’i İran saldırısına karşı savunmaya yardım etmek için iyi bir şekilde hazırlandığını söyledi. Biden yaptığı açıklamada: “ABD ordusu, İsrail’in savunmasını desteklemek için geçen hafta boyunca bölgeye uçak ve balistik füze savunma muhriplerini gönderdi. Askerlerimizin olağanüstü becerileri sayesinde İsrail’e gelen insansız hava araçlarının ve füzelerin neredeyse tamamını düşürmesine yardımcı olduk” dedi.
İngiltere de bölgede bulunan Kraliyet Hava Kuvvetleri uçaklarını kullanarak müdahale etmeye hazır olduğunu söyledi. İngiltere Savunma Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Birleşik Krallık jetlerinin gerektiğinde mevcut görev menzilleri dâhilindeki her türlü hava saldırısını önleyeceği belirtildi.
İngiltere Başbakanı Rishi Sunak, İran’ın kendi arka bahçesine kaos ekme niyetinde olduğunu bir kez daha gösterdiğini söyledi. Sunak, Kraliyet Hava Kuvvetleri’ne ait Typhoon tipi savaş uçaklarının bazı İran SİHA’larını imha ettiğini belirtti.
BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, bölge çapında yıkıcı bir tırmanmanın gerçek tehlikesi konusunda derin alarma geçildiğini söyleyerek düşmanlıkların derhal durdurulması çağrısında bulundu. Bölgesel güçler Suudi Arabistan ve Mısır da benzer endişelerini dile getirirken, Mısır durumu kontrol altına almaya çalışmak için ilgili tüm taraflarla temas halinde olduğunu söyledi.
Çin ise gerilimin tırmanmasıyla ilgili derin endişesini dile getirerek, ilgili tarafları daha fazla gerilimi önlemek için sakin ve itidalli davranmaya çağırdı. Saldırıyı Gazze çatışmasının bir sonucu olarak nitelendirdi ve Gazze’de derhal ateşkes yapılması çağrısında bulundu. Çin yönetimi, iki devletli çözümün uygulanması konusundaki tutumuyla ön plana çıkıyor.
İran’ın saldırısı sonrasında İsrail’den misilleme bekleniyor
İran saldırısı neticelendikten sonra İsrail medya kanalları, adını açıklamak istemeyen bir yetkiliye dayanarak İsrail’in bu saldırıya ciddi bir karşılık vereceğini aktardı. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant, İran ile çatışmanın henüz sona ermediğini söyledi.
İran Genelkurmay Başkanı Muhammed Bakıri de İsrail’in karşılık vermesi durumunda İran’ın misillemesinin bu saldırıdan çok daha büyük olacağını belirtti. Bakıri, İsrail’in saldırısı sırasında ABD’nin yardımcı olması halinde ABD üslerine saldıracaklarını söyledi. Devrim Muhafızları komutanı Hüseyin Salami, İsrail’e karşılık vereceklerini belirtti.
Olası misilleme ihtimali karşısında pozisyonunu korumaya çalışan ilk ülke ABD oldu. ABD medyasında ABD Başkanı Joe Biden’ın İsrail Başbakanı Netanyahu ile telefonda görüştüğü ve ABD’nin İran’a yönelik herhangi bir saldırı operasyonuna katılmayacağını açıkça ifade ettiği bilgisi paylaşıldı.
Saldırının analizi
İran’ın gerçekleştirdiği İHA, balistik ve seyir füzesi saldırısı akabinde farklı yorumlar yapıldı.
İran’ın saldırısının bir fiyasko olduğunu söyleyenler kadar, saldırının İsrail’in stratejik doktrinlerini çöpe çevirdiğini söyleyenler de çıktı. Bir kesim de İran’ın üstlendiği bu saldırının, bugüne kadar bölgede ittifak olduğu güçlere rağmen gerçekleştirdiğini artık onlara güvenmediğinin bir ispatı olduğunu dile getirdi.
ABD merkezli analizlerde ABD’nin caydırıcılığının artık bittiği yorumu ağırlık kazanırken, İsrail merkezli analizlerde ise İsrail – ABD ilişkilerinin gücüne vurgu yapıldı.
Operasyonel açıdan bakacak olursak, bu saldırının hedef alınan üste büyük çaplı bir hasara yol açmadığı için başarısız olduğunu, ancak ABD’nin İsrail’e karşı olan ölçülü tutumu sebebiyle diplomatik olarak kısmen hedefine ulaşmış olduğunu söylemek mümkündür.
Bu noktada eski ABD Başkanı Donald Trump bir iddiada bulunmuştur. Trump’a göre kapalı kapılar ardında bir takım temaslar sağlanmış ve saldırının akıbetine dair bilgilendirme yapılmıştır.
Saldırı sonrasında Biden yönetiminin gelecekteki olası bir misillemeye katılmama yönündeki açıklaması ise ABD’deki görüş ayrılıklarını derinleştirmiştir. Geçmişte İran ile savaşı ve Kuzey Kore’ye önleyici saldırı yapılmasını savunan kesim sert bir dille Biden’in tutumunu eleştirmiştir.
İran bu saldırı ile ülke topraklarından 1500 kilometre ötedeki bir ülkeye balistik füzeler, seyir füzeleri ve İHA’ların kullanıldığı eş güdümlü bir saldırı gerçekleştirebileceğini göstermiştir. Saldırılarda İHA kullanılmasının asıl maksadının İsrail hava savunmasını oyalayarak, füzelerin hedeflere ulaşmasını kolaylaştırmak olduğu düşünülüyor.
İran saldırısı karşısında ABD ve İsrail istihbaratı arasındaki eşgüdümün sürdüğünü söylemek mümkündür. İki ülkenin istihbaratı hem saldırı öncesinde saldırıda kullanılacak unsurlar konusunda doğru tahminde bulunmuş hem de tespit, takip ve imha sürecine yön vermiştir.
İsrail, bir hava savunma sisteminin başarısının erken ihbar ve istihbarat sistemiyle doğrudan ilişkili olduğunu göstermiştir. İran’ın İsrail ülke hava savunmasını Yemen ve Lübnan üzerinden eş zamanlı saldırılar ile şaşırtacağına dair hesabı, Ürdün’ün radar ve istihbarat desteği sebebiyle sekteye uğramıştır.
İran saldırısına karşı yapılan savunmanın, Ukrayna’ya yönelik gerçekleştirilen hava saldırılarına da yön vereceği de düşünülüyor. Düşüncenin sahiplerine göre; İran bu saldırısı akabinde İsrail ve Batılıların hava savunmasına dair değerli bilgiler topladı ve bunları mutlaka Rusya ile paylaşacağı öngörülüyor.