İsrail, sivillerin can sağlığını hiçe sayan “Hannibal Direktifi” uygulamış!
İsrail Savunma Kuvvetleri’nin (IDF), 7 Ekim 2023 tarihinde Hamas’ın silahlı kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları’nın, İsrail askerlerini kaçırma girişimlerini engellemek amacıyla uluslararası alanda tartışmalı “Hannibal Direktifi”ni uyguladığı ortaya çıktı.
Haaretz tarafından elde edilen belgeler ve tanıklıklar, Hannibal operasyon emrinin, Hamas tarafından işgal edilen üç askeri tesiste uygulandığını ve potansiyel olarak yüzlerce sivilin hayatını tehlikeye attığını ortaya koydu.
Ayrıca verilen ifadeler sonucunda, IDF’nin 7 Ekim’de havan toplarının ayrım gözetmeksizin fırlatılmasını, Be’eri ve Kfar Aza topluluklarının yakınında ağır topçu ateşi kullanılmasını ve Gazze yönünde yürüyen veya araç kullanan herkese tank ateşi açılmasını emrettiği ortaya çıktı.
Hannibal Direktifi Nedir?
Hannibal Direktifi, İsrail Savunma Kuvvetleri tarafından oluşturulan ve İsrail askeri doktrininde oldukça tartışmalı bir yer tutan bir askeri protokoldür. 1986 yılında Güney Lübnan’daki operasyonlar sırasında geliştirilen bu direktifin amacı, İsrail askerlerinin düşman kuvvetler tarafından kaçırılmasını önlemektir.
Hannibal Direktifi’nin temel prensibi, askerlerin kaçırılma durumunda, düşman eline geçmelerini engellemek için her türlü önlemin alınmasını öngörmesidir. Bu önlemler arasında rastgele şekilde yoğun ateş açma, saldırılar ve hatta kaçırılmakta olan askerleri vurma gibi oldukça şiddet odaklı yöntemler bulunmaktadır.
Direktifin adı, eski Roma generali Hannibal’den esinlenmiştir, çünkü Hannibal, düşman tarafından ele geçirilmeyi reddetmesiyle ünlüdür.
Hannibal Direktifi’nin Uygulama Alanı ve Amacı
Hannibal Direktifi, belirli durumlarda, özellikle düşman kuvvetlerin İsrailli askerleri kaçırmaya teşebbüs ettiği anlarda devreye girer. Direktifin amacı şunlardır:
- Kaçırılmayı Önlemek: Askerlerin düşman tarafından kaçırılmasını engellemek.
- Stratejik Avantajı Koruma: Düşmanın askerleri bir koz olarak kullanmasını önlemek.
- Psikolojik Üstünlük Sağlama: Kaçırma girişimlerinin başarısız olacağına dair düşmana net bir mesaj vermek.
Hannibal Direktifi’nin Uygulanmasının Sonuçları ve Tartışmalar
Hannibal Direktifi, özellikle yoğun ateş açma ve saldırı emirleri içermesi nedeniyle sivil kayıplara ve kaçırılan askerlerin hayatlarının tehlikeye girmesine yol açabilir. Bu nedenle, direktifin uygulanması insan hakları örgütleri ve uluslararası toplum tarafından sıkça eleştirilmektedir. Eleştiriler genellikle şu noktalara odaklanır:
- İnsan Hakları İhlalleri: Sivillerin ve kaçırılan askerlerin hayatını riske atan yöntemlerin kullanılması.
- Orantısız Güç Kullanımı: Kaçırılma girişimlerine karşı orantısız ve yoğun askeri güç kullanımı.
- Uluslararası Hukukla Çelişme: Savaş hukuku ve uluslararası insancıl hukuka aykırı uygulamalar.
Hannibal Direktifi’nin uygulanması, İsrail içinde de tartışmalara yol açmaktadır. Bazı askeri yetkililer, bu direktifin askerlerin hayatını korumak ve stratejik avantajı sürdürmek için gerekli olduğunu savunurken, bazı sivil toplum örgütleri ve barış yanlısı aktivistler, daha insancıl yaklaşımların benimsenmesi gerektiğini ileri sürmektedir.
Direktifin ortaya atıldığı kaotik saatler
Hamas’ın silahlı kanadı İzzettin el-Kassam Tugayları’nın saldırısının ilk saatlerinde, IDF’nin Gazze Tümeni operasyonları ve hava saldırıları sınırlı bilgilere dayanıyordu. Haaretz’in bildirisine göre, saldırının başlamasından sonra gelen raporlar da belirsizdi ve anlamları hemen anlaşılamamıştı.
Haaretz’in belirttiğine göre, 11.22’de Gazze Tümeni ağı üzerinden iletilen “Gazze’ye tek bir araç bile dönemez” emri, herkes tarafından anlaşıldı ve söz konusu bu emir, kaçırılan birçok kişinin bulunduğu ve bu kişilerin kaderlerinin ne olacağı konusunda net bir mesaj taşıyordu. Bu, ordu içinde “Hannibal prosedürü” olarak bilinen, kaçırılmaları önlemek için verilen bir emirdi.
Bu emirler, saldırının ilk saatlerinden itibaren çeşitli noktalarda uygulandı ve açık bir şekilde Hannibal prosedürünün ne kadar yaygın olduğunu gösterdi. Haaretz yaptığı haberde, bu prosedür sonucunda kaç sivilin veya askerin vurulduğunu bilmediklerini bildirirken elde edilen verilerin, kaçırılan birçok kişinin risk altında olduğunu ve İsrail ateşine maruz kaldığını gösterdiği ifade etti.
7 Ekim sabahı gerçekleşen olaylar
Haaretz’in haberinde, sabah 6.43’te roket saldırıları başlatıldığında ve Hamas mensupları, askeri karargahları ve tümenin gözlem ve iletişim kapasitelerini saldırıya uğrattığında, tümen komutanı Tuğgeneral Avi Rosenfeld, “Filistinliler işgal etti” şeklinde anons geçerek söz konusu prosedürün uygulanacağını bildirdiği ifade edilmiş.
Belirtmek gerekir ki 2023 senesi Aralık ayında IDF Hava Kuvvetleri Albayı 7 Ekim günü asker ve sivil demeden birçok İsrailli’yi öldürdüklerini itiraf etmişti.
Öte yandan Haaretz’e ismi saklı tutulması koşuluyla konuşan bir IDF mensubu da, Hannibal prosedürünün 7 Ekim’de uygulandığını doğruladı, ancak bu emrin tümen komutanı tarafından verilmediğini belirtti.
Haaretz’e konuşan yetkili, saldırının ilk saatlerinde, Gazze Tümeni’nin savaş odasında bulunan Rosenfeld dışarı çıkmazken ve dışarıda neler olduğunu kimse bilmezken 7.18’de, Yiftah karakolundaki bir gözetleme noktası, Erez sınır kapısında birinin kaçırıldığını bildirmiş.
“Erez’de Hannibal emri geldi ve bu emir, insansız saldırı drone’u olan Zik’in gönderilmesi anlamına geliyordu” şeklinde konuşan IDF mensubu, söz konusu emrin, gün boyunca sürekli tekrarlandığını belirtti.
Haaretz tarafından elde edilen ve ordu tarafından doğrulanan bilgilere göre, Hannibal prosedürü gün boyunca, Re’im askeri üssü ve Nahal Oz karakolu da dahil olmak üzere en az iki başka yerde daha uygulanmış fakat Haaretz’in belirttiğine göre, bu direktif, kaçırılan yedi kişinin, öldürülen 15 diğer gözlemcinin ve 38 askerin kurtarılmasını engelleyememiş.
Ek olarak aktarılan bilgilere göre, Hannibal Direktifi’nin uygulanması sırasında çok sayıda sivil kayıp yaşanmış. Haaretz’in iddiasına göre, Pessi Cohen’in Kibbutz Be’eri’deki evinde IDF’nin saldırısı sonucu mekanda tutulan 14 rehineden 13’ü ölmüş.
Hannibal Direktifi’nin uygulanması, hem uluslararası toplumda hem de İsrail içinde ciddi tartışmalara neden oldu. İsrail hükümeti ve IDF, bu direktifin askerlerin hayatını koruma amacı taşıdığını savunurken, insan hakları örgütleri, rehine aileleri, İsrail halkı ve uluslararası toplum, sivillerin ve kaçırılanların hayatını tehlikeye atan bu tür uygulamalara karşı sert eleştirilerde bulundu.
Halihazırda rehineler konusunda belirgin bir adım atmaması sebebiyle sürekli protesto edilen Netanyahu hükümetinin, bu ayyuka çıkan detaylardan sonra nasıl bir yol izleyeceği ise merak konusu.