İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları devam ederken, Hizbullah 7 Ekim’den bu yana İsrail’e yönelik en büyük roket saldırısını gerçekleştirdi.
Gazze için yürütülen ateşkes görüşmelerinin sekteye uğraması, Lübnan – İsrail ilişkilerini de çıkmaza soktu. İsrail ordusunun Gazze’deki ısrarcı ilerlemesi sebebiyle, Lübnan – İsrail sınırında konuşlu Hizbullah ile İsrail güçleri arasındaki günlük çatışmalar devam ediyor. Çatışmalar, bir çevre felaketini de beraberinde getiriyor.
Çatışmalar yüzünden her iki taraftaki orman ve tarım arazilerini yok eden yangınlara yol açarken, İsrail’in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, geçen ay “tüm Lübnan’ın yanma zamanı geldi” şeklinde akıl almaz bir açıklamada bulundu.
İsrail – Hizbullah çatışmalarında son durum
İsrail ordusu ve Hizbullah, sınır hattı boyunca 7 Ekim 2023 tarihinden 21 Haziran 2024 tarihi arasında birbirine 7 bin 400 adet kaydedilmiş saldırı gerçekleşti. Saldırıların 6 bin kadarı İsrail tarafından yapılırken, Hizbullah 1500 civarı saldırı ile karşılık verdi. Bu saldırılarda Lübnan’da 543 kişi, İsrail’de ise 21 kişi öldü.
İsrail sınır hattı boyunca saldırılara devam ederken, istihbarat verilerine dayalı olarak Hizbullah’ın üst düzey yöneticilerini de öldürmeye çalışıyor. The Associated Press’e konuşan bir Hizbullah yetkilisi, İsrail’in Çarşamba günü Güney Lübnan’da düzenlediği saldırıda üst düzey bir Hizbullah komutanının öldürüldüğünü söyledi.
Öldürülen Hizbullah lideri Muhammed Nimah Nasır, 11 Haziran’da hava saldırısında öldürülen Taleb Sami Abdullah’tan bu yana İran destekli grubun öldürülen en üst düzey yetkilisi olarak biliniyor.
Hizbullah, Komutan Nasır’ın öldürülmesinin ardından, Kiryat Şmona’daki İsrail ordusuna bağlı 769. Tugay’ın karargâhını hedef alan ağır savaş başlıklı Falak roketleri fırlattı. Ayrıca İsrail’in 210. Tümen’in karargâhı ile Golan Tepeleri’ndeki Kilaa hava üssüne 100 adetlik Katyuşa roketinden oluşan bir yaylım ateşi açtı.
Hizbullah’ın saldırısından sonra İsrail, Güney Lübnan’daki çeşitli kasabaları vurdu. İsrail ordusu, güney sınır kasabaları Ramyeh ve Hula’da Hizbullah’ın askeri yapılarını vurduğunu söyledi.
Lübnan’ın devlet tarafından işletilen Ulusal Haber Ajansı, Hula’ya yönelik bir İsrail İHA saldırısında en az bir kişinin öldüğünü bildirdi. Ayrıca İsrail jetleri, Lübnan’ın başkenti Beyrut ve ülkenin diğer bölgeleri üzerinde uçuşlar gerçekleştirdi.
İsrail’e yönelik saldırılarda Hizbullah ön plana çıksa da Lübnan merkezli el-Fecr Güçleri ve Emel Hareketi, Filistin merkezli Hamas’ın Kassam Tugayları ve Filistin İslami Cihad’ın el-Kudüs Tugayları da saldırılara katılıyor.
Çatışmalar yüzünden İsrail-Lübnan sınırının her iki yakasında 150 binden fazla sivilin yerinden edilmesi, özellikle İsrail’de, sivillerin geri dönebilmesi için güvenlik durumunu değiştirme yönünde artan bir baskı yarattı.
İsrail – Hizbullah çatışmalarının arka planı
İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarını durdurması halinde İsrail’e yönelik saldırılarını durduracağını söylüyor. Ancak Güney Lübnan, her iki tarafın ortak çatışma noktası olmaya devam ediyor. Çünkü Hizbullah, İsrail’in Güney Lübnan’ı işgaline karşı 1982 yılında kuruldu. Bu da örgütün varlığının temel felsefesiyle çelişiyor.
Bu süreçte İsrail, 1978 ve 1982’de Lübnan’ı işgal etti ve Yaser Arafat’ın Filistin Kurtuluş Örgütü’nü (FKÖ) kovmak için Batı Beyrut’u kuşatma altına aldı. 1985’ten 2000 yılına kadar da Güney Lübnan’ı işgal etti.
Hizbullah, 2006 yılında İsrail açısından stratejik ve askeri bir başarısızlık olarak değerlendirilen 34 günlük bir savaşa girdi. Bu savaş onun ilk ciddi sınavıydı. Savaştan politik ve askeri açıdan güçlenerek çıkan Hizbullah, askeri varlığını artırmaya devam etti ve 2011 yılındaki Suriye İç Savaşına taraf olarak, Lübnan dışında askeri operasyonlar gerçekleştirme fırsatına kavuştu.
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah’ın en son Kıbrıs’a yönelik saldırı tehdidi, Doğu Akdeniz’de gerginliği daha da tırmandırırken, Lübnanlı Şii grubun İsrail ile yaşadığı çatışmanın topyekûn bir savaşa dönüşme tehlikesi artarak devam ediyor. Dolayısıyla 1978 ve 2000 yılları arasındaki İsrail ile Lübnan arasındaki kanlı sürecin tekrar yaşanacağı düşünülüyor. Bunun yanında İran’ın savaşa müdahil olmasıyla savaşın gidişatının tamamen değişeceğini söyleyenler de bulunuyor.
Ancak şimdilik şu bir gerçek ki; İsrail, Hizbullah ile 1980’lerin başındaki kuruluşundan bu yana defalarca savaştı. Hem Lübnan içinde hem de dünya üzerinde çeşitli operasyonlar düzenleyerek örgütün gücünü kırmaya çalıştı.
Hizbullah da kendini İsrail’e karşı daha geniş bir zeminde İslam mücadelesi adına önde gelen devrimci bir örgüt olarak konumlandırdı. İsrail’i yok etmek, kuruluşundan bu yana temel ideolojisinin bir parçası halini aldı. Lübnan’ı İsrail’den korumak için silahlanmanın meşru olduğunu iddia etti.
Suriye’deki iç savaşa olan müdahalesine yönelik eleştirilere rağmen, Hizbullah buna karşı diplomatik bir savunma mekanizması ve propaganda dili geliştirdi. Örgütün karar vericileri, kendilerini Suriye’den taşan teröre karşı Lübnan’ın koruyucusu olarak tasvir etti.
Özetle Hizbullah; Lübnan’daki siyasi ve ekonomik durumu temel alan, Suriye’deki iç savaşla gelişmiş silahlar, eğitim ve operasyonel deneyimle donatılmış en önemli askeri güçtür. Bu güçlü örgüt, 1992 yılından bu yana Nasrallah tarafından yönetiliyor.
Hizbullah’ın askeri dönüşümü
İkinci Lübnan Savaşı sırasında Hizbullah’ın Güney Lübnan’daki operasyonel konsepti, İsraillileri caydırmak için İsrail topraklarına füze ve roket fırlatılmasıyla birlikte, karada tam anlamıyla savunma faaliyeti ile karakterize edildi.
O dönemde dijitalleşmeye başlayan İsrail askeri gücüne karşılık Hizbullah’ın ilkel olarak nitelendirilen mekanik savaş aletleri ve tel kablolu iletişim seviyesi, onu İsrail’in sinyal kesicilerden büyük oranda korudu. Özellikle el yapımı patlayıcıların İsrail zırhlı birliklerine ve lojistik hatlarına yapılan saldırılar İsrail’in kısa sürede çekilmesine neden oldu.
Hizbullah, bu başarının ardından Güney Lübnan’daki askeri alt yapı çalışmalarını hızlandırdı. O günden bugüne bitki örtüsünü gizleme olarak kullandığı geniş bir tünel ve sığınak ağı inşa ettiği biliniyor. Yerel halka karışma ve kaynaşma yeteneği sayesinde operasyonel ve lojistik gücü, sivil yaşamla iç içe bulunuyor.
Hizbullah’ın askeri dönüşümü ise tam olarak Suriye İç Savaşı ile başladı. İç Savaşa kadar açık arazide savaşan Hizbullah milisleri, Suriye’de kentsel savaşın zorluklarıyla karşılaştı. Şam, Halep, Humus, Kusayr, Deyr ez-Zor, Dera ve Kuneytra bölgelerinde askeri varlık ortaya koydu ve ciddi çatışmalara girdi. Savaşın başlamasından dört yıl sonra ülkenin her yerinde askeri birlik oluşturacak personel sayısına ulaştı.
Bu süreçte örgüt, Rusya, İran ve Suriye arasındaki operasyonel iş birliğinden de faydalandı. Böylece uzun vadeli muharebe yönetimi, düşük ve yüksek yoğunluklu çatışmalara girişilmesi, kontrolü ve sonlandırılması gibi taktikler geliştirdi. Modern silah sistemlerinin işletilmesi gibi yeteneklere kavuştu. Ancak bunun da bir bedeli vardı.
Hizbullah, Suriye topraklarında girdiği savaşta birçok savaşçısını kaybetti. Karadan havaya ve karadan karaya füzeler, uçaksavar, gemisavar ve tanksavar silahları dâhil olmak üzere pek çok modern ekipmanı edinmek için ciddi bir kaynak oluşturmak durumunda kaldı. Günümüzde İHA konuşlandırma konusunda deneyim sahibi bir askeri güç haline gelse de devlet dışı bir örgüt için bu yeteneğin oldukça külfetli olduğu biliniyor.
Yine bu süreçte Hizbullah, askeri olarak güçlense de ideolojik olarak bir ayrışma sürecine girdi. 1980’lerde grubun kurucusu ve baş mimarı olan Şii din adamı Şeyh Subhi el-Tufeyli, Hizbullah’ı kuruluş prensiplerini terk ettiği için sert bir şekilde kınadı ve onu İran ile Rusya’nın hegemonik hırslarına hizmet etmekle suçladı. Tufeyli’ye göre Hizbullah, kendi halkını öldüren ve Filistinlileri savunmak adına tek bir kurşun dahi atmamış olan Esad rejimini savunmamalıydı.
İsrail de Suriye İç Savaşı boyunca ara sıra Hizbullah savaşçılarına ve Hizbullah’a ve Suriye’deki diğer gruplara giden İran silah sevkiyatlarına saldırdı. Sınır boyunca aralıklı roketler, insansız hava araçları ve diğer karşı saldırılar yaşandı. Ancak, çoğunlukla Lübnan sınır hattı sakin kaldı ve her iki taraf da bir başka tam kapsamlı savaştan kaçındı.
Hizbullah’ın askeri varlığı
Personel: Hizbullah’ın personel sayısı açık kaynaklarda genellikle 45 bin ila 60 bin arasında belirtiliyor. Seçkin birimi Radwan Gücü yaklaşık 2500 kişiden oluşuyor. Bu sayı da onu İsrailli kaynaklara göre ’’dünyadaki açık ara en büyük gerilla grubu’’ haline getiriyor.
Füzeler, roketler ve havan topları: Hizbullah’ın 100 bin ila 150 bin arasında füze, roket havan topu stoku olduğu tahmin ediliyor. Hizbullah’ın asıl vurucu gücünün, bu sistemler olduğu belirtiliyor. 110 milimetreden 610 milimetreye kadar roket topçu sistemi Hizbullah envanterindeki yerini koruyor.
Çapına göre Hizbullah’ın küçükten büyüğe roket topçu sistemleri şu şekildedir: Type 63, BM-21 Grad, BM-27 Uragan, Fecr-3, Falak-1, Hayber-1, Falak-2, Fecr-5, Nazeat, Zelzal-1, Zelzal-2, Fetih-110
Ayrıca Hizbullah’ın Suriye İç Savaşında Suriye’den çok sayıda Scud füzesi aldığı iddia edilmiş, ancak Hizbullah kaynakları bunu yalanlamıştır.
Roketlerin çoğunluğu Sovyet yapımı Katyuşa-122 tipi roketlerden oluşurken, havan topları da çoğunlukla çeşitli kalibrelerdeki Sovyet menşeili ve onların İran muadili havan toplarından oluşuyor.
Uçaksavar, gemisavar ve tanksavar sistemleri: Hizbullah’ın etkin bir şekilde kullandığı en güçlü silah sistemleri bu sınıftaki füzeler olarak biliniyor. Örgütün elinde İsrail ve Batı ordularının tanklarını delme yeteneğine sahip binlerce füze sistemi bulunuyor.
Çeşitli raporlara göre Hizbullah, Rus yapımı AT-3 Sagger, AT-4 Spigot, AT-5 Spandrel, AT-13 Saxhorn-2 ‘Metis-M’, АТ-14 Spriggan, 9M133 ‘Kornet’, İran yapımı Ra’ad (AT-3 Sagger versiyonu), Towsan (AT-5 Spandrel versiyonu), Toophan (BGM-71 TOW versiyonu) ve Avrupa yapımı MILAN füzeleri olmak üzere tanksavar güdümlü füzelerden oluşan çok çeşitli tanksavar sistemi bulunuyor.
Ayrıca Kuzey Kore yapımı omuzdan ateşlenebilen M47 Dragon’un İran yapımı bir versiyonu olan az sayıda Saeghe-2 de bulunduğu biliniyor.
Hava savunması için Hizbullah, Sayyad 2B, SA-7, SA-18 ve SA-22 karadan havaya füze (SAM), AZP S-60, ZSU 23 ve 33 serisi uçaksavar silahlarına sahiptir. Gemisavar füzelerinin de genellikle Çin menşeili C-701 ve C-802 olduğu belirtiliyor. Bazı kaynaklar Rus menşeili Yakhont P-800 Oniks gemisavar füzesi tedarik edildiğini de ekliyor.
Savaş Araçları: Suriye iç savaşı sırasında, Hizbullah savaşçılarının T-55, T-62 ve T-72 gibi çeşitli Rus yapımı tanklarda eğitim aldığı ve bu tankları kullandığı iddia ediliyor. Ayrıca, Lübnan ordusunun sahip olduğu türler de dahil olmak üzere çeşitli zırhlı personel taşıyıcılarında eğitim almışlardır. Hizbullah ayrıca, jipler, ATV’ler ve motosikletler kullanan hareketli mobil birimlere sahiptir.
İnsansız Hava Araçları: Hizbullah kaynakları, örgütün kendi İHA’larını ürettiğini söylese de açık kaynaklar bunların İran menşeili İHA’ların birer kopyası olduğunu belirtiyor. Hizbullah’ın elinde Muhacir-4, Ebabil-2, Ebabil-3, Yasir ve Hud adlı İHA’lar bulunuyor.
Olası bir İsrail – Hizbullah savaşı nasıl cereyan edebilir?
İsrail ve Hizbullah arasındaki olası bir savaş yeniden başladığında, savaşın yapılacağı coğrafya 2006 yılındakiyle aynı olduğu için, taraflar yine aynı şartlar altında başlayacaktır.
Güney Lübnan coğrafyası, Hizbullah savaşçılarının İsrail ile bir savaşta faydalanabileceği çeşitli avantajlar sunuyor. Örneğin İsrail sınırının karşısında bölgeye hâkim kayalık ve tepeler bulunuyor.
2006 yılından günümüze kadar iki tarafın giriştiği tüm çatışmalarda Hizbullah, küçük gruplara ayrılarak hareketlerini gizledi. İsrail’e yönelik roket ve İHA saldırısı gerçekleştirmeden evvel yamaçlardaki bitki örtüsünden faydalandı. Bu yüzden İsrail’in zırhlı birlikleri engebeli araziyle çevrili yollarda ilerlemeye çalışırken, ATGM, EYP ve İHA saldırıları ile karşı karşıya kalabilir. Hizbullah kuvvetleri burada geniş çaplı pusular atarak, İsrail zırhlı birliklerini zor durumda bırakabilir. Ayrıca Hizbullah’ın çok ciddi sayıda tanksavar füzesine sahip olduğu ve bunları başarıyla kullanabildiği biliniyor.
İsrail, saldırıya girişmeden evvel, bölgedeki sığınak ve tünel ağını çökertmek için havadan karaya ve karadan karaya füzelerle saldırılar gerçekleştiriyor. Ayrıca Ekim 2023’ten bu yana sınır hatlarındaki köylerde yaşayanlar bölgeden kaçtığı için, İsrail yerleşim yerlerini de çekinmeden vurabiliyor. Ancak şu ana kadar bu tünel ve sığınak ağının ne kadar zarar gördüğü bilinmiyor. Şayet Hizbullah, bunları etkin bir şekilde kullanabilirse, yine 2006 yılında savaşta olduğu gibi hızlı vur-kaç taktikleri uygulayabilir.
İsrail için bölgede en önemli stratejik hedeflerden bir tanesi, Lübnan Dağları’ndan güneye doğru akıp batıya doğru kıvrılarak Akdeniz’e dökülen Litani Nehridir. O ve onun gibi pek çok akarsu, Hizbullah için doğal birer tahkimat olarak kullanılabilir. Çünkü ordular için nehir geçmek, sadece askeri bir harekâtın parçası değil, aynı zamanda başlı başına bir mühendislik harekâtıdır. Bununla birlikte İsrail, Güney Lübnan’daki Hizbullah’ın tünel ağını temizlemeyi ve yok etmeyi öncelikli olarak kabul etmiş görünüyor.
Hizbullah, Suriye İç Savaşı boyunca şehir savaşı esaslarını tecrübe ettiği gibi, birleşik kuvvet operasyonları düzenleyebilir hale geldi. Dolayısıyla İsrail ile yapılacak çatışmalarda bol miktarda roket, füze ve havan kullanmayı seçebilir. Bu noktada belirtmek gerekir ki Hizbullah artık uzun menzilli füzelere sahip olmasının yanı sıra hassas güdümlü füzeler kullanabilir. Bu da İsrail için en önemli siyasi, askeri ve ekonomik tehdit anlamına geliyor.
Tıpkı 2006 yılındaki gibi teknolojik açıdan oldukça geri roketler, Hizbullah milislerinin istediği her yerden fırlatılabilir. İsrail, Hizbullah’ın roket ve füze kabiliyetlerini bulmak ve yok etmek için yoğun bir çaba harcıyor.
Hizbullah, roket ve füze kapasitesini artırmasının yanı sıra, ciddi bir İHA cephaneliğine sahiptir. Örgüt, 7 Ekim’den bu yana İsrail hedeflerine karşı en az 40 İHA saldırısı gerçekleştirdi. Bu saldırıların birçoğu İsrail hava savunma sistemlerini başarıyla delerek İsrail askerlerine ve tesislerine zarar vermeyi başardı. İsrail de bu etkinliği kırabilmek için 25 Ocak 2024’te Hizbullah tarafından büyük İHA’lar fırlatmak için kullanıldığını iddia ettiği Güney Lübnan’daki 1200 metrelik bir piste saldırdı.
Olası bir İsrail – Hizbullah çatışmalarında İHA’ların etkin bir şekilde kullanılması halinde, Ukrayna’daki savaşa benzer görüntüler bu sefer Lübnan topraklarından gelebilir. Ancak İsrail’in elektronik harp gücü hafife alınmamalıdır. İsrail, elektronik harp ve muhabere sistemlerini başarılı kullandığı takdirde Hizbullah’ın İHA gücünü ve yeteneklerini kısmen devre dışı bırakabilir.
Takvimler 26 Şubat 2024 tarihini gösterdiğinde, Hizbullah’ın hava savunma sistemleri bir İsrail İHA’sını vurabildi. Pek çok kaynak bu gelişmeyi, Hizbullah’ın İsrail’e acı sürprizler yaşatacak kadar etkin bir hava savunma yapısına sahip olduğuna yönelik işaret olarak gösteriyor.
İsrail’in bir başka avantajı da hava gücüdür. Lübnan toprakları üzerinde İsrail’in muazzam bir hava üstünlüğü bulunuyor. İsrail’in hava kuvvetleri neredeyse her gün Lübnan genelindeki hedefleri istediği gibi vuruyor. Olası bir çatışma ortamında Hizbullah’ın sahip olduğu uçaksavar sistemleri, İsrailli pilotları en fazla daha yüksek irtifadan uçmaya zorlayabilir.
Bu ihtimal göz önünde bulundurulursa, İsrail’in hava saldırılarıyla Lübnan’a çok büyük zarar vereceği kesindir. Çünkü İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun Aralık 2023’te dediği gibi, Hizbullah topyekûn bir savaş başlatmayı seçerse, Beyrut ve Güney Lübnan’ın Gazze ve Han Yunus’a dönüşme tehdidi öne sürülüyor.
Buradan da anlayacağımız üzere İsrail, Gazze’den gelen Hamas saldırısına hazırlıksız olmasının aksine Hizbullah ile olası bir savaşa oldukça hazırdır. Hizbullah da bu yüzden İsrail sınırında oldukça temkinli davranırken, Gazze sahasında baskıyı devam ettirmeye çalışıyor.
SONUÇ
İsrail, Lübnan topraklarında savaşmak için önemli bir güç ve kapasiteye sahip olsa da Hizbullah kolay kolay pes etmeyecek gibi duruyor. İsrail ordusu, Hizbullah’tan asker, tank, topçu ve diğer askeri güç biçimleri bakımından sayıca üstündür.
Güney Lübnan, Gazze gibi yoğun nüfuslu olmasa da çatışmaların bir kısmının kentsel alanda olma ihtimalini beraberinde getiriyor. Çünkü 2006 yılından sonra örgüt, kapsamlı bir alt yapı inşa ederek, açık arazi gibi kentsel alanları da bir sonraki savaşta kullanabilmeyi hedeflemiştir.
Ayrıca İsrail ve Lübnan’ın bugünkü sınırı iki ülkenin ilk cephe hattını da oluşturuyor. İsrail geniş çaplı hava saldırılarına devam ederken, Hizbullah karada tanksavar füzeleriyle karşılık vermeyi tercih edebilir.
İsrail ve Hizbullah arasındaki savaş ciddi boyutlara ulaşırsa, bunun şüphesiz uluslararası etkileri de olacaktır. BM Güvenlik Konseyi, tarafların uyması için baskıcı bir diplomasi faaliyeti yürütebilir.
ABD, Lübnan liderleriyle direkt, Hizbullah milisleriyle ise dolaylı olarak zaten bir diplomasi yürütülüyor. Olası bir savaş halinde, ABD kendi bakış açısıyla savaşa yaklaşıp, meseleyi çözmeye çalışabilir.
Bir başka örnek olarak Fransa yönetimi İsrail, Lübnan hükümeti ve Hizbullah’a üç aşamalı bir öneri sunmuştur. Fransa, gerginliği azaltma önerisinin yanı sıra Hizbullah’ın savaşçılarını sınırdan yaklaşık altı mil (10 kilometre) uzağa çekmesini talep etti.
İki taraf arasındaki müzakere süreci de kolay olmayacak. Hizbullah, Gazze’deki savaş sona erene kadar gerginliği azaltma önerisini müzakere etmeyi resmen reddederken, İsrail Hizbullah’ın mevcudiyetini bile kabullenmek istemiyor. Bu yüzden sadece iki ülkeyi değil, bölge ülkelerini yeni ve zorlu bir dönem bekliyor.