İsrail savunma sanayii, Gazze işgali başlatıldığından bu yana silah üretimini ve ihracatını artırdı!
İsrail savunma sanayii ihracatı, bölgesel gerilimi artırabilecek biçimde 2023 yılında rekor seviyeye ulaşarak 13 milyar dolara çıktı.
İsrail Savunma Bakanlığı tarafından pazartesi günü açıklanan verilere göre, İsrail savunma sanayii ihracatındaki bu keskin artış, beş yıl önceye kıyasla ihracat değerini neredeyse iki katına çıkardı. Bu veriler bölgedeki tansiyonu yükseltme potansiyeli taşıyor.
For the third consecutive year, Israel set a new record in defense exports, with over $13 billion in 2023, the highest figure to date. Israel's defense exports have doubled within five years, with over a third of the agreements signed—missile, rocket, and air defense systems. pic.twitter.com/oqkmTqJR7C
— Ministry of Defense (@Israel_MOD) June 17, 2024
Savunma Bakanlığı Uluslararası Savunma İşbirliği Direktörlüğü (SIBAT) tarafından yapılan açıklamada, savunma ihracatının geçen yıl 13 milyar dolar olduğu ve bu rakamın 2022’deki 12,5 milyar dolarlık önceki rekoru geçtiği belirtildi.
2018 ile 2020 yılları arasında ise bu rakam 7,5 milyar dolar ile 8,5 milyar dolar arasında değişmişti.
Resmi kaynaklar ve İsrailli yetkililer tarafından yapılan açıklamalarda, 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana, (İsrail’in Filistin’i işgaliyle birlikte) İsrail Savunma Bakanlığı’nın “acil durum moduna” geçtiği ve İsrail savunma sanayii üstlenici firmalarının Savunma Kuvvetleri için gece gündüz silah ve teçhizat üretimine yönlendirildiği ifade edildi.
Anlaşılıyor ki bölgedeki tansiyonun başlangıç fitilini ateşleyen Tel Aviv yönetimi, tansiyonun yükselmesine aldırış etmeden silah üretimleri devamında savunma sanayii ihracatlarına da ağırlık vermiştir.
İsrail savunma sanayii ihracatının detayları
İsrail medyasından aktarılan bilgilere göre söz konusu ihracatın en büyük bölümünü Hava savunma sistemleri oluşturdu ve toplam ihracatın %36’sını oluşturarak, geçen yıla kıyasla %19’luk bir artış gösterdi.
Bu büyük artışın büyük bir kısmını ise Almanya’ya yapılan 4 milyar avroluk Arrow 3 anti-balistik füze sistemi satışı oluşturuyor.
Söz konusu ihracat seviyelerinde, radar ve elektronik harp sistemleri ihracatı toplam satışların %11’ini, silah başlatıcıları ise yine %11’ini oluşturdu.
Tel Aviv siber istihbarat sistemleriyle tanınmasına rağmen, bu sistemler 2023 satışlarının yalnızca %4’ünü oluşturdu. Yetkililer bu sistemlerin hangi ülkelere satıldığını belirtmedi. Söz konusu sistemlerin bazı ülkelerin politik muhalifleri ve gazetecileri izlemek için kullandığı iddiaları nedeniyle İsrail’in bu tür teknolojilerin satışı, son yıllarda artan bir inceleme altında.
İnsansız hava araçları, mürettebatlı uçaklar, aviyonik sistemler, gözlem sistemleri, iletişim sistemleri, araçlar, deniz sistemleri, mühimmat ve hizmetler diğer ana satış kalemleri arasında yer aldı.
İsrail’in savunma sanayii ürünlerini en çok satın alan bölge %48 ile Asya-Pasifik oldu. Avrupa %35 ile ikinci sırada yer alırken, Kuzey Amerika %9, Latin Amerika %3 ve Afrika ise %1’lik paya sahipti.
2020’de İsrail ile ilişkileri normalleştiren İbrahim Anlaşmaları kapsamında Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Fas, 2022’deki %24’lük paydan düşüş göstererek silah alımlarında sadece %3’lük bir paya sahipti.
Savunma Bakanı Yoav Gallant yaptığı açıklamada, “İsrail Devleti’nin yedi farklı cephede mücadele ettiği bir yılda bile İsrail’in savunma ihracatının rekor kırmaya devam etmesi, öncelikle savunma sanayilerimiz ve onları zirveye taşıyan yaratıcı ve yetenekli zihinler için bir onur belgesidir.” ifadelerini kullandı.
Savunma Bakanı Yoav Gallant, İsrail savunma sanayiinin rekor kıran ihracat rakamlarıyla ilgili olarak yaptığı açıklamada, “Bu yılki rakamlar gösteriyor ki, savunma sanayimiz her ne kadar savaş çabalarına bağlı olsa da, giderek daha önemli ihracat anlaşmalarına imza atmaya devam ediyor. Bu durum, Savunma Bakanlığı’nın öncülüğünde savunma ihracatını artırma ve yeni pazarlara açılma çabasının başarıyla sürdürüldüğünü gösteriyor,” dedi.
Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın açıklamalarına rağmen, İsrail savunma sanayii ihracatındaki bu artışın, bölgesel istikrar üzerinde olumsuz etkiler yaratabileceği ve uzun vadede daha fazla çatışmaya yol açabileceği endişeleri bulunuyor.