İsveç’ten Rusya’ya karşı korunma talebi!
İsveç’in 7 Mart tarihi itibariyle askeri ittifaka katılmasını takiben İsveç Başbakanı Ulf Kristersson, ülkesinin Rusya sınırları yakınındaki savunmasını güçlendirmenin İsveç’in NATO ile görüşeceği temel önceliklerden biri olduğunu dile getirdi.
Tarihsel olarak tarafsız bir ülke olan İsveç, 7 Mart Perşembe günü NATO’nun 32. üyesi oldu ve Rusya’nın Ukrayna’yı geniş çaplı işgalinin bir sonraki adımda Doğu Avrupa’ya sıçrayabileceği korkusuyla Batı bloğunu büyüttü. Finlandiya’nın geçtiğimiz ilkbaharda ittifaka katılmasıyla birlikte Stockholm ordusunun da ittifaka katılmasıyla NATO’nun Kuzey Avrupa ve Kuzey Kutbu’ndaki etkinliği de paralel olarak artmış oldu.
İsveç ayrıca ittifaka Baltık Denizi’nde Rusya’ya ait Kaliningrad’ın sınırına yakın bir ada olan Gotland’a erişim hakkı da veriyor.
Kısa bir süre önce Financial Times’a konuşan Kristersson, Gotland’ın güvenliğinin sağlanmasını “yeni NATO müttefikleriyle görüşülmesi gereken bariz bir konu” olarak nitelendirdi ve İsveç’in adadaki askeri varlığının nispeten “küçük” olduğunu da sözlerine ekledi.
Kristersson yaptığı açıklamada, “Kaynaklarımızı nasıl konuşlandıracağımız, en çok nereye odaklanacağımız konusunda epeyce şey var. Ve tabii ki Baltık Denizi ile ilgili her şey çok açık bir biçimde ortada. Bu Gotland’daki mevcudiyet açısından olduğu kadar gözetim ve denizaltı kabiliyetleri açısından da geçerli.” ifadelerine yer vermişti.
Gotland, Rusya’nın Baltık Filosuna ev sahipliği yapan Kaliningrad sınırından yaklaşık 300 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Ada, Rusya’nın ikinci büyük şehri Saint Petersburg’a da sınırı olan Baltık Denizi’nin kontrolü için stratejik bir merkez görevi görüyor.
Letonya Dışişleri Bakanı Krisjanis Karins de geçen hafta Financial Times’a verdiği demeçte “Gotland ve İsveç’in NATO’da olması tüm hesapları değiştiriyor. Bu Baltık Denizi’nin stratejik kontrolünün tamamen NATO’ya geçeceği anlamına geliyor. Bu, Rusya’nın çok iyi anladığı bir husus.” şeklinde konuşmuştu.
ABD’nin NATO kapsamında jeopolitik olarak Rusya’yı kuşatma emellerini Soğuk Savaş günlerinden bugüne kadar net bir şekilde görebilmekteyiz. ABD’nin kuşatma planı karşısında Rusya ise, yaşadığı güvenlik kaygıları sebebiyle çevre ülkeleriyle politikalarını bu kaygı üzerinden şekillendirmeye başlamıştı.
Bu politika ve gelişmeler karşısında Ukrayna’nın da NATO’ya girmeyi istediğini dile getirmesi ve ABD ile yakın ilişkilerini devam ettirmesi sonucu 24 Şubat 2022 tarihinde başlayan ve günümüzde devam eden Ukrayna savaşı süresince güvenliklerinden endişe ettiklerini öne süren İskandinav ülkeleri, NATO’ya girebilmek için başvuru yapmıştı.
Türkiye, iki İskandinav devletinin NATO’ya katılımını başlangıçta, özellikle terörle mücadele konusunda yeterince iş birliği yapmamaları nedeniyle, veto etmiş, fakat sonrasında yapılan ikili görüşmeler sonrasında Finlandiya’nın katılımına onay vermişti.
Nisan 2023’te Finlandiya, NATO’ya 31. üye olarak dahil olurken, Türkiye İsveç’e yönelik tutumunu bir süre daha devam ettirmiştir. İsveç’in adımları ve Türkiye’nin ABD ile “al-ver”leşmesi sonucunda kazanç elde eden Türkiye, 23 Ocak’ta İsveç’in NATO üyeliğini onaylamış ve dikkatleri NATO üyeliği için onayı vermeyen son ülke olan Macaristan’a çevirmişti.
Sonrasında, Macaristan Meclisi de İsveç’in üyeliğini onaylayarak NATO’ya katılım sürecini ilerletmiş ve Macaristan parlamentosunun, İsveç’in katılım antlaşmasını büyük çoğunlukla kabul etmesiyle beraber İsveç, NATO’ya katılımı için gerekli tüm üye ülkelerden onayını almıştı.
Bu gelişmenin ardından NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, İsveç’i resmen katılmaya davet etti ve İsveç hükümeti bu daveti ele almak için toplandı. Yapılan görüşmelerden sonra İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ve İsveç Dışişleri Bakanı Tobias Billström Washington’a gitti. Katılım belgelerinin ABD Dışişleri Bakanlığına sunulması akabinde süreç sona ermiş oldu.
Böylece, İsveç’in 200 yıllık resmi askeri tarafsızlığı son bulmuş oldu. Ayrıca bu katılım akabinde, Baltık Denizine kıyısı olan ülkelerden Rusya hariç geri kalan tüm ülkeler NATO üyesi oldu. Pek çok haber kaynağı da bu durumu ‘’Moskova’ya stratejik bir darbe’’ olarak nitelendirdi.
NATO orduları, Rusya – Ukrayna savaşının başlangıcından bu yana bir yandan üretim kapasitelerini artırmaya çalışırken, diğer yandan olası bir savaş için hazırlıklarını tamamlıyor. İki ülke arasındaki savaşın, NATO ile Rusya arasında topyekûn bir çatışmaya dönüşmesi ihtimali şu ana kadar önlenmiş olsa da Batı’nın bunun hâlâ bir ihtimal olduğunu düşündüğüne inanan ciddi bir kesim var. Birçok NATO komutanı ve ittifak lideri, son aylarda böyle bir savaşın tehlikeleri ve bunun Avrupa çapında ne gibi etkileri olabileceği konusunda giderek daha keskin ifadelerle uyarılarda bulundu.