“Enver Paşa Hazretleri telefon etti: -Emin Bey, Bakü alındı! Bu kısa haberin bende doğurduğu tesiri anlatabilmem mümkün değil. O duyguyu hala unutabilmiş değilim.” [Azerbaycan’ın kurucusu Mehmet Emin Resulzade]
Çarlık Rejiminin yıkılmasıyla 1. Cihan Harbi’nin seyri değişmişti. Harb-i Umumi’nin* ardından bütün dünya yorgundu. İtilaf Devletleri harpten zaferle çıksa da bu durum yeni sorunlara gebeydi. Bu yorgunluğun verdiği rehavet ile arazi paylaşımının ‘kavgalı’ olacağı herkes tarafından fark ediliyordu.
Bu tartışmalı durumdan karlı çıkmak isteyen Bolşevikler,** denizden ve karadan hücum edebilecekleri, zayıf gördükleri ve yer altı kaynakları açısından çok zengin olan Azerbaycan’ı gözlerine kestirmişlerdi. Amaçları Azerbaycan ve ardından bütün Kafkasya olan Bolşevikler, her geçen gün baskıyı arttırıyor ve silahlandırdıkları taşeronları olan Ermeni çeteleri de kullanarak Kafkasya’daki Türkler’i katlediyordu.
1918 yılının Mart ayı sonunda, sadece iki günde katledilen insanların sayısı 15.000’i bulmuş, bu katliamlarda kadın, çocuk ve yaşlı gözetilmemişti. Sadece Kuba’da 122 köy ateşe verilmiş, çoğu kadın ve çocuk olmak üzere yaklaşık 16.000 sivil acımasızca katledilmişti. Kısa süre içerisinde ikinci kez gerçekleştirilen bu katliamlar tarihe ağır bir leke olarak geçmiştir. (Bknz: Olağanüstü Tahkikat Komisyonu Raporları, 1918)
Mehmet Emin Resulzade
Tüm yurdu ve başkenti Bakü işgal altında olan Azerbaycan hükümeti Gence’den işlerini yürütüyordu. 28 Mayıs 1918’de bağımsızlığını kazanan ve bir hafta sonra Batum’da Osmanlı Devleti ile siyasi, askeri ve daha birçok alanda işbirliği öngören bir antlaşma imzalayan Azerbaycan, bu antlaşmanın 4. Maddesi uyarınca; bağımsız Azerbaycan’ın kurucusu Mehmet Emin Resulzade liderliğindeki bir heyet ile İstanbul’a gelerek Sultan Mehmet Reşat ve Harbiye Nazırı (Milli Savunma Bakanı) İsmail Enver Paşa’dan askeri yardım talebinde bulundu.
Parçalanmak üzere olan Osmanlı İmparatorluğu ise son bulmasına az bir zaman kalan 1. Dünya Savaşı’nda tam 10 cephede savaş veriyordu. Bunun yanında Kafkasya’ya Osmanlı tarafından gönderilecek bir ordu, sadece Ruslara değil İngilizlere de savaş açmış olmak anlamına geliyordu. Öte yandan bu durumdan, Kafkasya’da Türk gücü istemeyen Almanlar dahi rahatsız olacaktı.
Tüm cihan ile bir kez daha karşı karşıya gelmek anlamına gelen bu durumda bile Türk Devleti kayıtsız kalmamıştı. Yaşanan bu zulme dur denilecek ve gereken yapılacaktı.
Soldan sağa: İsmail Enver Paşa, babaları Hacı Ahmet Paşa ve Nuri (Killigil) Paşa
Bu ağır ve meşakkatli görev; henüz 28 yaşında, vatanı için gözünü budaktan sakınmayacak olan genç Kaymakam (Yarbay) Nuri Bey’e (sonradan Nuri Killigil Paşa) verildi. Aynı zamanda ağabeyi olan Harbiye Nazırı Enver Paşa’dan aldığı bu kutsal görevi layıkıyla yerine getirmek için yola koyulan genç yarbay, çabalarıyla kurulan Kafkas İslam Ordusu’na Filistin Cephesi’nden katılan iki piyade ve bir topçu alayı ile harekete geçti.
Kafkas İslam Ordusu
Nuri Paşa, bir yandan düşman ile mücadele ederken diğer yandan kurulan bağımsız Azerbaycan Devleti’nin devlet teşkilatının yapılandırılmasına yardımcı oluyordu. İşe ilk olarak, tamamı Çarlık Rusya’sından kalma asker teşkilatının lağv edilerek yerine tamamı Azerbaycan Türkleri’nden oluşan bir ordunun kurulması ile başlandı. Kurulan bu kolordu Kafkas İslam Ordusu’na bağlandı. Gence’de Azerbaycan Ordusu’ndan bağlanan kolordu ile 12.000 kişiye ulaşan Kafkas İslam Ordusu, Nuri Paşa’nın istediği takviye destek ile 20.000 kişiye ulaştı ve sivillerin kanları üzerinden plan yapan Bolşevik (Rus) ve İngiliz emperyalizmi ile taşeronları olan Ermeni çetelerden arındırdığı Azerbaycan’da 30 saat süren şiddetli muharebe ile Bakü’yü kurtardı. 14 Eylül’de hezimeti fark ederek Bakü’den kaçan İngilizlerin ardından bir gün sonra Ermeni çeteciler teslim oldu ve Kafkas İslam Ordusu, Azerbaycan adına zaferini ilan etti. 1130 şehidin toprağa düştüğü ‘bağımsız’ Azerbaycan’da artık başkent ‘Bakü’ idi.
Bakü Fatihi ve Kafkas İslam Ordusu Kumandanı Nuri (Killigil) Paşa
Azerbaycan’ın ünlü şairi Ahmet Cevat’ın:
“Şu karşıki duman çıkan bacadan,
Sen gelmeden iniltiler çıkardı.
Gecikseydin, mazlumların feryadı;
Yeri, göğü kâinatı yakardı!”
dizeleriyle anlattığı Kafkas İslam Ordusu’nu masum Azerbaycan halkı gözyaşları ve duygu seli içinde, yollarına çiçekler sererek karşıladı.
Tarihin bir cilvesi olarak, savaşın ardından imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması gereğince Osmanlı Devleti’nin, “savaştan önceki sınırlarına dönme zorunluluğu” olduğundan Kafkas İslam Ordusu Bakü’yü terk etmek zorunda kalsa da, Azerbaycan halkı bu kutlu orduyu ve kumandanı Nuri Paşa’yı hiç unutmadı…
*Harb-i Umumi: Osmanlı’da 2. Dünya Savaşı’na kadar olan süreçte, 1. Dünya Savaşı’na verilen isim
**Bolşevizm: Bolşevik sözlük anlamı olarak Rusça’da, “çoğunluktan yana olma” anlamına gelmektedir. Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi’nin kongresinde çıkan anlaşmazlık sonucunda Lenin taraftarları kendilerini “Bolşevikler” olarak adlandırmışlardır.
Editör : SavunmaTR Haber Merkezi