Geçtiğimiz hafta içinde İtalyan yetkililer tarafından Gioia Tauro Limanı’nda ele geçirilen ve Libya’ya gönderilmek üzere olduğu anlaşılan Çin yapımı insansız hava araçları (İHA), okları uzun süredir uluslararası medyanın gündeminde olmayan Kuzey Afrika ülkesine çevirdi. 2011’den bu yana uygulanan BM Silah Ambargosunu ihlal ettiği gerekçesiyle el koyulan İHA’ların Bingazi’ye gitmekte olan rüzgâr türbinleri arasına saklandığı ifade edildi. Bununla birlikte, yerel kaynaklar tarafından Çin yapımı İHA’ların Libya’nın doğusundaki milis güçlerin lideri Halife Hafter’e tedarik edilmek üzere Bingazi’ye gönderildiği iddia edilirken İtalyan yetkililer, ele geçirilen İHA’ların Wing Loong II olduğunu kaydetti. Wing Loong II’ler, 2020 yılında Hafter’in Trablus işgal girişimi esnasında başkentteki askeri akademiye düzenlenen ve 26 genç subayın hayatını kaybettiği saldırılarda kullanılmıştı. Ancak saldırılarda kullanılan İHA’ların Hafter’e, o dönemde yakın müttefik ilişkisi içinde olduğu Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından gönderildiği de ileri sürülmüştü.
Günümüzde ise Libya’da oldukça çok aktörlü ve karmaşık ilişkiler ağından bahsetmek mümkün. Öyle ki sözde Libya Ulusal Ordusu (LUO) üzerinden ülkenin doğusunda önemli bir askeri figür haline gelen Hafter bir taraftan bir ABD vatandaşı olarak yakın geçmişte önemli siyasi ve diplomatik destek aldığı ABD ile yakın temas içinde kalmaya çalışmakta, diğer taraftan ise Rus Wagner Özel Askeri Şirketin (ÖAŞ) devamı niteliğinde olan Afrika Lejyonu ile askeri angajmanlarını güçlendirmektedir. Bugüne kadar belli başlı enerji ve altyapı projeleri üzerinden ekonomik ve kalkınma odaklı bir aktör olarak kendini gösteren Çin’in ise Libya’daki siyasi ve askeri denkleme dahil olması, orta-uzun vadede mevcut dengeleri değiştirebilir.
Bilindiği gibi, 2022 yılında patlak veren Rusya-Ukrayna Savaşı ve 7 Ekim 2023 sonrası İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırıları, Libya’nın bölgesel ve uluslararası gündemin dışına itilmesine zemin hazırladı. Nitekim ülkedeki atmosfer, herhangi bir donmuş çatışma ortamından farksız değildi. Aralık 2021’de planlanan seçimlerin ertelenmesiyle birbirine rakip taraflar arasındaki siyasi gerilim, askeri kamplaşmaya dönüşerek irili ufaklı çatışmalara yol açtı. Aynı dönemde uluslararası toplum, BM Libya Misyonu (UNSMIL) üzerinden seçimlerin gerçekleşmesi ve taraflar arası uzlaşı mekanizmaların kurulması yönünde adımlar atıyordu. Ancak Libya krizine müdahil ülkelerin tek taraflı politikalarının yanı sıra Milli Birlik Hükümeti (MBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe’ye müzahir batıdaki silahlı gruplar ve Hafter’e bağlı milislerin ‘güç paylaşımını’ merkeze alan çıkar temelli yaklaşımları, UNSMIL Genel Sekreteri Abdulaye Bathily’nin çabalarını boşa çıkararak istifaya giden yolu hazırladı. Bathily, uluslararası toplumu ve kendi çıkarlarını Libya’daki kalıcı çözümün üstünde tutan liderleri işaret ederek istifasını verdi.
Yerel Dinamikler
Yukarıda ifade edilen ‘güç paylaşımı’ kavramı, Libya’da 2014 sonrası gözlemlenen siyasi çıkmazı en iyi özetleyen kavramlardan birisidir. Buna göre ülkedeki politik dönüşümler, büyük ölçüde askeri ve politik kurumların rakip taraflar arasında paylaşılmasıyla söz konusu hale gelir. Petrol zengini ülkedeki en stratejik kurumlardan birisi olan Ulusal Petrol Şirketi’nde (NOC) 2022 yılının Haziran ayında gerçekleşen atamalar, bu durumun en büyük örneğidir. Benzer olarak 2014 yılında ve ertelenen 2021 Aralık seçimlerinin ardından ülkenin doğusunun desteğini alarak kurulan paralel hükümetler, statükonun bozulması tehdidine karşı güç paylaşımını ortaya çıkaran gelişmelerdir. Buna ek olarak, siyasi süreçlerin ilerlemesinde ya da askıya alınmasında bir diğer önemli unsur, Muammer Kaddafi rejiminin devrilmesiyle yadsınamaz bir olgu haline gelen milis grupların varlığıdır.
Dönem içinde toplum tabanlı (2021 seçimleri) ya da uluslararası destekli (Libya Siyasi Diyalog Forumu) kurulmaya çalışılan yapılar, arka planında bir milis diplomasisine tanıklık etmektedir. Son 3 yıl içinde Trablus ve çevresinde yaşanan çatışmalara baktığımızda, İçişleri, Savunma ve Başkanlık Konseyi’ne bağlı silahlı grupların ‘pastadan pay alma’ manevraları karşımıza çıkmaktadır. Dolayısıyla her bir geçiş dönemi, beraberinde ‘kazanan’ ve ‘kaybeden’ aktörler getirdiği için kalıcı barış ya da istikrarın sağlanması düşük olasılık haline gelmektedir. 2022 ve 2023 yılları içinde yaşanan çok sayıda çatışmada Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) eski İçişleri Bakanı Fethi Başağa’ya bağlı Mısrata ve Trabluslu milis grupların yer alması, bu grupların batıdaki güvenlik bürokrasisi dışında kalarak farklı alternatif arayışına (Tobruk merkezli Parlamento ve Hafter) yönelmesinin bir tezahürüdür.
Uluslararası Denklem
Çin İHA’larının İtalyan yetkililer tarafından yakalanması hadisesi üzerinden Libya’daki uluslararası dengelere dair kısa bir okuma yapılabilir. Öyle ki BM ambargosu, Libya’ya yönelik silah ve askeri ekipmanların satışını yasakladığı gibi Libya’daki çatışmaların şiddetini azaltmak ve siyasi çözüm arayışını desteklemek amacıyla uygulamaya alındı. Ancak zamanla bu ambargonun Libya siyasetini dizayn etme ve kendi çıkarlarını maksimize etme noktasında ABD ve Avrupa Birliği (AB) ülkeleri için bir siyasi araca dönüştüğü söylenebilir. Wing Loong II’lerin ABD’li yetkililerin uyarısı üzerine İtalyan yetkililer tarafından ele geçirilmesi de bu yönde dikkat edilmesi gereken bir husustur. Bu silah ambargosunun bir uzantısı olarak AB, Ortak Güvenlik ve Savunma Politikası çatısı altında Mart 2020’de hayata geçirdiği IRINI Operasyonu ile Akdeniz üzerinden Libya’ya giden gemileri denetlemektedir. BM Güvenlik Konseyi’nin 2292 sayılı kararı doğrultusunda uygulamaya alınan Operasyon’un Libya’da rakip ülkelerin (Rusya, Çin vd.) silah desteği ile mobilize olabilecek silahlı yapılanmaların (Afrika Lejyonu ve benzeri) kontrol altına alınması gibi bir hedefi olduğu belirtilebilir.
Ayrıca Ukrayna Savaşının ardından küresel enerji piyasasındaki arz-talep dengesini zarar almadan dengelemeye çalışan ABD ve AB ülkeleri için Libya, kritik bir ülkedir. 2023 yılının Ocak ayında CIA Başkanı William Burns’ün Bingazi ziyaretinde olası petrol blokajlarına karşı ilk uyarı Hafter tarafına iletilmişti. Geniş çaplı çatışmalara ve buna paralel olarak petrol üretiminde aksamalara yol açacağından statükonun bozulması, ABD nezdinde bir kırmızı çizgi olarak değerlendirilebilir. Bu yönde Rusya Savunma Bakanlığı tarafından teşkil edilen Afrika Lejyonunu, ülkenin batısındaki milis grupları Amentum Şirketi üzerinden koordine ederek dengeleme yoluna giden ABD için Çin’in Libya’daki güvenlik denklemine dahil olması istenen bir durum değildir. Çin açısından ise Aden Körfezi ve Kızıldeniz’deki bölgesel ağını genişleterek yeniden inşa ve kalkınma alanında etkili olduğu Libya’daki etkinlik alanını artırmak olası hedefler arasında gösterilebilir. Her ne kadar MBH ile güçlü ilişkilere sahip olsa da doğudaki etkisi sınırlı olan Çin için silah ticareti aracılığıyla Hafter ile geliştirilecek ilişkiler ileriye dönük hareket esnekliğini desteklemesi bakımından rasyonel bulunabilir.
Öte yandan geçmişte olduğu gibi Çin yapımı İHA’ların bir üçüncü aktör tarafından Hafter saflarına tedarik edilmesi olası senaryolar arasındadır. Bu noktada Rusya ve BAE gibi aktörlerin öne çıktığı söylenebilir. Sonuç olarak, Libya’daki askeri atmosfer yeniden kırılgan bir görümüm kazanıyor ve bu tablo kısa-orta vadede oluşabilecek askeri ittifakların habercisi niteliğinde. Libya’ya komşu Sahel bölgesindeki ülkelerdeki istikrarsızlıklar ve bölge genelinde faaliyet gösteren terör örgütlerinin de olası kriz ortamından faydalanmak üzere Libya’daki süreçleri yakından takip ettiğini ifade etmek gerekir. Nitekim, Libya’nın 2014 sonrasında olduğu gibi yeniden bir ‘başarısız devlete’ dönüşmesi, yalnız ülke için değil kıta genelindeki güvenlik tehditlerini artırması bakımından da dikkate değerdir.