Almanya merkezli savunma ve teknoloji devi Rheinmetall, Litvanya ile kapsamlı bir iş birliğine giderek Baisogala’da 155 mm topçu mühimmatı üretmek üzere Avrupa’nın en modern üretim tesislerinden birini inşa ediyor. Yaklaşık 260 milyon avro bütçeli bu stratejik proje, Litvanya’nın savunma altyapısını güçlendirmekle kalmayıp, ülkenin ekonomik kalkınmasına da önemli katkılar sağlayacak.
20 Aralık’ta imzalanan ortak girişim anlaşması, iki ülkenin savunma alanındaki iş birliğini daha ileriye taşırken, Rheinmetall Defence Lithuania adını taşıyan yeni yapının hissedarlık yapısı da netlik kazandı. Ortaklıkta Rheinmetall yüzde 51 paya sahip olurken, Litvanya devletine ait Epso-G Invest yüzde 48 ve Giraitės Ginkluotės Gamykla (GGG) yüzde 1 pay ile ortaklıkta yer alıyor.
Projenin temeli ise 29 Kasım’da Litvanya Başbakanı Ingrida Šimonytė, Savunma Bakanı Laurynas Kasčiūnas ve diğer üst düzey yetkililerin katıldığı bir törenle atıldı.
Litvanya savunma kapasitesi adına yeni bir dönem başlıyor
Tesis, 340 hektarlık geniş bir arazi üzerine inşa edilecek ve yıllık on binlerce 155 mm topçu mermisi üretme kapasitesine sahip olacak. Bu mühimmatlar, hem Litvanya Silahlı Kuvvetleri’nin ulusal güvenlik ihtiyaçlarını karşılayacak hem de Avrupa’nın savunma çabalarına katkıda bulunacak. Modern teknoloji ve üretim altyapısına sahip olacak bu fabrikanın, 2026 yılının ortalarında faaliyete geçmesi hedefleniyor.
Tesisin kurulumu, Litvanya’da 180 milyon avroluk doğrudan yatırım anlamına gelirken, yaklaşık 150 kişiye istihdam sağlayarak yerel ekonomiye de ivme kazandıracak.
Başbakan Ingrida Šimonytė, bu girişimin Litvanya’nın savunma stratejisi açısından önemine şu sözlerle dikkat çekti: “Bugün sadece bir fabrikanın temellerini atmıyoruz. Aynı zamanda Litvanya’nın savunma altyapısında yeni bir dönemi başlatıyoruz. Müttefiklerimiz Almanya ile birlikte, ulusal güvenliğimizi daha sağlam bir temele oturtacak bir projeyi hayata geçiriyoruz. Kısa tedarik zincirleri ve sağlam iş birlikleri, ulusal savunmamız için hayati önem taşıyor.”
Rheinmetall İcra Kurulu Başkanı Armin Papperger de projenin uzun vadeli güvenlik stratejilerinde taşıdığı role vurgu yaptı: “Litvanya ile kurduğumuz bu ortaklık, ulusal ve uluslararası güvenlik açısından tarihi bir adımı temsil ediyor. Avrupa’daki güvenlik mimarisinin bir parçası olmaktan gurur duyuyoruz ve bu ortaklıkla NATO ve Avrupa Birliği için stratejik bir değer yaratıyoruz.”
Tesisin yalnızca bir üretim merkezi olarak değil, Litvanya’nın savunma sanayisinde yerli kapasitesini artıracak bir inovasyon üssü olarak görülmesi planlanıyor. Proje kapsamında yerel Litvanya işletmeleri de üretim zincirine dahil edilerek hem sanayi altyapısının güçlendirilmesi hem de yerel firmaların uluslararası savunma pazarında rekabet edebilir hale getirilmesi hedefleniyor.
Litvanya Ekonomi ve İnovasyon Bakanı Aušrinė Armonaitė, bu hedefleri şu sözlerle dile getirdi: “Bu tür büyük ölçekli yatırımlar, ulusal güvenlik stratejimizin önemli bir parçasıdır. Rheinmetall ile yapılan iş birliği, Litvanya’nın sadece savunma sanayisinde değil, ekonomik kalkınmasında da yeni bir çağ başlatacaktır. Yerli üretim kapasitemizi artırarak dışa bağımlılığımızı azaltmayı ve daha güçlü bir ekonomi inşa etmeyi hedefliyoruz.”
Proje uluslararası bir önem taşıyor
Tesis, NATO ve Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasındaki savunma iş birliğinin somut bir örneği olarak öne çıkıyor. Avrupa’nın artan güvenlik riskleri ve bölgedeki jeopolitik dinamikler göz önüne alındığında, Litvanya’nın bu girişimi, bölgesel güvenlikte daha proaktif bir rol üstlendiğini gösteriyor.
Savunma Bakanı Laurynas Kasčiūnas, bu tesisin stratejik önemine vurgu yaparak şunları söyledi: “Bu tesisin kurulması sadece Litvanya’nın savunma gücünü artırmakla kalmayacak, aynı zamanda Avrupa’nın savunma endüstrisine de büyük katkı sağlayacak. Rheinmetall’in teknolojik gücünü Litvanya’nın coğrafi avantajıyla birleştirerek NATO’nun güvenlik stratejisine önemli bir destek sunuyoruz.”
Proje, Litvanya’da “devlet önceliği taşıyan” bir girişim olarak sınıflandırıldı ve bu sayede gerekli izin süreçlerinin hızlandırılması ve lojistik destek sağlanması mümkün oldu. Bu sınıflandırma, projenin tamamlanma süresinin kısalmasını ve uluslararası standartlarda üretim yapılmasını garanti altına alıyor.