Suudi Arabistan nükleer programı endişe uyandırıyor

Suud Hükümeti’nin nükleer enerji çıkarma programının çerçevesini genişletmek amacıyla, Çin Hükümeti’yle ortak çalıştığının ortaya çıkmasının ardından; Amerika Birleşik Devletleri istihbarat servislerinin, Suudi Arabistan’ın konuyla alakalı çalışmalarını mercek altına aldığı dile getirildi.

Suudilerin nükleer programlarının işleyişlerinin şeffaflıktan uzak olduğunu dile getiren ABD’li gözlemciler, programın esas gayesinin nükleer silah üretmek olabileceğinden endişe ediyorlar.

New York Times gazetesinde yayınlanan bir röportajda, Amerikalı istihbarat yetkililerinin de bahsi geçen endişelerin en azından bir kısmının kayda değer endişeler olduğu görüşünü dile getirdikleri bildirildi.   

Suud Hükümeti’nin nükleer çalışmalarının gerçek boyutlarını gizlediğinden ve elde edilen uranyumun ileriki süreçlerde nükleer silah imal edilmesinde kullanılabilecek seviyede zenginleştirilebileceğini dile getiren analistlerin, durumdan ciddi endişe duydukları da raporlarda belirtiliyor. Ancak, bu noktada Suudilerin silah imal edebilmek için erişebilmeleri gereken kapasiteye ulaşmalarının yıllar sürebileceği de dile getiriliyor.

Suudilerin nükleer silahların yayılmasını önlemekle görevli uluslararası ajanslarla iletişim kurmayı reddetmesi hasebiyle, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (IAEA) yetkilileri de mezkur ülkenin bu tür faaliyetleri hakkında kaygılı olduklarını bildirdiler.

Suudi Arabistan’ın müttefiki ve komşusu Birleşik Arap Emirlikleri, Arap dünyasının ilk nükleer enerji santralini kurduğu sıralarda; bazı analistler son derece fazla güneş ışığına maruz kalan bir ülkenin, güneş enerjisi yerine neden nükleer enerjiyi seçtiğinin merak uyandırdığı konusuna dikkat çektiler.

“Eğer İran bir nükleer silah geliştirirse, buna mümkün olan en kısa zamanda karşılık veririz”

2018 yılı Mart ayında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Tahran yönetiminin bir nükleer silah üretmesi halinde Riyad yönetiminin de kesinlikle buna aynı şekilde mukavemet edeceğinin sözünü vermişti.

Muhammed bin Selman CBS News’e verdiği demeçte, “Eğer İran bir nükleer silah geliştirirse, buna mümkün olan en kısa zamanda karşılık veririz.” şeklinde ifadelerde bulunmuştu.

Selman o sıralar kendisini ülkesindeki tutucu politikaları ve kısıtlayıcı sosyal hayatı ortadan kaldırmaya çalışan, reformist bir prens olarak pazarlayarak, Batılı çevreler ve aktörler arasında ılımlı ve iyi niyetli biri olarak anılmaya çalışıyordu.

2018 Ekim ayında, Suud asıllı muhalif gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın İstanbul’da öldürülmesinin ardından Prens hakkındaki kanaatler son derece değişti. 

Batılı ve Türk istihbarat teşkilatlarınca muhalif gazetecinin ölüm emri doğrudan Veliaht Prens tarafından verildi.

Yemen’de 100.000’den fazla insanın hayatını kaybetmesine sebep olan Suud önderliğinde sürdürülen savaş ve Kaşıkçı cinayetinden sonra bile devam eden muhalif gazeteci ve aktivistleri kaçırmak suretiyle yahut muhtelif şekillerle şiddet uygulanmasıyla birlikte değerlendirilince, Suudi hanedanlığını ve iktidarını fiilen elinde bulunduran Muhammed bin Selman’ın ne kadar acımaz ve umursamaz olduğu daha belirgin bir biçimde gözler önüne seriliyor.

Birçok cepheden büyük bir baskı ve eleştiriye maruz kalan Muhammed bin Selman, Amerika ve Trump yönetiminden ciddi bir destek buluyor. Demokratların 2020’deki seçimi kazanması halinde, bu durumun da değişebileceği düşünülüyor.

Editör : SavunmaTR Haber Merkezi

Buy JNews Buy JNews Buy JNews
REKLAM

Benzer Haberler

Hoşgeldiniz

Aşağıdaki hesabınıza giriş yapın

Şifrenizi Sıfırlayın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi giriniz.