ABD Başkanı Donald Trump, ABD topraklarını koruyacak yeni bir hava ve füze savunma sistemi geliştirme planını duyurdu. Trump’ın duyurusu, 1980’lerde Ronald Reagan döneminde geliştirilen Stratejik Savunma Girişimi’ni (SDI) anımsatan bir yaklaşımı içeriyor. Yeni sistem, özellikle balistik ve hipersonik füzelere karşı savunma sağlamayı hedeflerken, insansız hava araçları (İHA) gibi tehditlere dair herhangi bir vurgu yapılmaması dikkat çekti.
Trump, daha önce seçim kampanyası sırasında bu planı kamuoyuyla paylaşmıştı. Ancak, yeni yayımlanan yürütme emriyle birlikte sistemin kapsamı ve teknik detayları daha net bir şekilde ortaya kondu. Resmi Cumhuriyetçi Parti platformunun da bir parçası olan bu girişim, uzay tabanlı füze önleyicilerin kullanımını hızlandırmayı hedefliyor.
Yürütme emrinde, geliştirilecek olan yeni ABD “Demir Kubbe” sisteminin, İsrail’in Rafael şirketi tarafından üretilen mevcut Demir Kubbe sistemiyle doğrudan bir bağlantısı olmadığı vurgulandı. İsrail’in Demir Kubbe sistemi, daha çok roket ve havan mermileri gibi düşük menzilli tehditlere karşı geliştirilmiş bir savunma ağına sahipken, ABD’nin planladığı sistem daha büyük ölçekli stratejik tehditlere odaklanıyor.
Trump’ın yürütme emri, yeni nesil füze savunma kalkanının en az aşağıdaki sekiz bileşeni içermesini öngörüyor:
- ABD’yi balistik, hipersonik ve gelişmiş seyir füzeleri gibi üst düzey tehditlerden koruyacak bir savunma sistemi inşa edilmesi.
- Hipersonik ve Balistik İzleme Uzay Sensör Ağı’nın (HBTSS) hızlandırılmış bir şekilde devreye alınması.
- Fırlatma aşamasında füze imhasını mümkün kılacak uzay tabanlı önleyicilerin geliştirilmesi ve konuşlandırılması.
- Balistik ve hipersonik füzeleri terminal safhada imha edebilecek önleyici sistemlerin konuşlandırılması.
- “Proliferated Warfighter Space Architecture” (PWSA) adı verilen yeni bir uzay tabanlı ağ yapısının oluşturulması.
- Füzeleri henüz fırlatılmadan veya fırlatma aşamasında etkisiz hale getirebilecek sistemlerin geliştirilmesi.
- Savunma sisteminin tüm bileşenleri için güvenli ve dayanıklı bir tedarik zinciri oluşturulması.
- Kinetik önleme sistemlerine ek olarak, füzeleri etkisiz hale getirebilecek kinetik olmayan teknolojilerin geliştirilmesi.
Savunma Bakanı Pete Hegseth’e, bu planın uygulanabilirliğine dair 60 gün içinde bir yol haritası sunma görevi verildi. Ayrıca, ABD Yönetim ve Bütçe Ofisi’ne (OMB), projenin 2026 mali yılı bütçesi için maliyet tahmini yapma talimatı verildi.
Trump yönetiminin uzay tabanlı füze savunma sistemlerine yaptığı vurgu, uzayın silahlandırılması tartışmalarını yeniden alevlendirdi. Uzay tabanlı önleyiciler ve yönlendirilmiş enerji silahları, Trump’ın ilk başkanlık döneminde ilgi odağı olmuştu. Biden yönetimi de uzayda kinetik silahlar da dahil olmak üzere karşı-uzay (counter-space) kabiliyetlerinin geliştirilmesine yönelik yatırımları artırmıştı.
Hava Kuvvetleri eski Bakanı Frank Kendall, görev süresinin sonunda yayımladığı 2050 hava ve uzay kabiliyetleri raporunda, uzaydaki askeri varlığın genişletilmesi gerektiğini belirtmişti. Bu kapsamda, yörüngede maliyet etkin karşı-uzay sistemleri geliştirilmesi gerektiğine dikkat çekilmişti.
Ancak bu hamle, 1980’lerde Ronald Reagan’ın SDI programına yöneltilen eleştirilerin benzerlerini gündeme getiriyor. SDI programı, teknik zorlukları, yüksek maliyeti ve olası bir küresel silahlanma yarışını tetikleyebileceği endişesiyle eleştirilmişti. Program, 1993 yılında Başkan Bill Clinton tarafından yaklaşık 30 milyar dolar harcanmasının ardından iptal edilmişti.
Ayrıca, ABD’nin 2002 yılında Anti-Balistik Füze Anlaşması’ndan çekilmesinin ardından Rusya ve Çin, Amerikan füze savunma sistemlerini aşabilecek yeni teknolojilere yatırım yapmaya başlamıştı. Çin’in hızla büyüyen nükleer silah stokunun, Trump’ın yeni ‘Demir Kubbe’ planıyla daha da artabileceği öngörülüyor.
Trump’ın planı, hipersonik ve balistik füzelere odaklanırken, insansız hava araçları (İHA) gibi düşük maliyetli ve giderek büyüyen tehditlere yeterince yer vermemesi nedeniyle eleştiriliyor. Yürütme emrinde, droneların “diğer yeni nesil hava saldırıları” kategorisine dahil edilebileceği belirtilse de, bu durum tehdidin öneminin yeterince vurgulanmadığı eleştirilerini beraberinde getiriyor.
Son yıllarda ABD hava savunmasının, İHA ve seyir füzeleri gibi düşük maliyetli tehditlere karşı yetersiz olduğu sık sık gündeme geldi. Ukrayna’daki savaş ve Yemen’de İran destekli Husiler tarafından düzenlenen saldırılar, ticari droneların bile ciddi güvenlik riskleri oluşturabileceğini gösterdi.
ABD içinde de bu tehdit giderek büyüyor. 2023 sonunda Langley Hava Kuvvetleri Üssü üzerinde tespit edilen ve halen açıklanamayan drone ihlalleri, ulusal güvenlik açısından endişeleri artırdı. Pentagon, 2024 yılında yeni bir karşı-drone stratejisi açıkladı, ancak yetkililer, ABD içinde bu tehditlere karşı etkin müdahale politikalarının eksik olduğunu belirtiyor.
Trump yönetiminin drone tehdidine karşı başka adımlar atıp atmayacağı belirsizliğini koruyor. Trump, daha önce güney sınırında insansız hava araçlarına karşı güç kullanımıyla ilgili kısıtlamaların gevşetilmesini öngören bir yürütme emri imzalamıştı. Ancak, genel hava savunma stratejisi içinde İHA tehdidinin nasıl ele alınacağı netlik kazanmamış durumda.
Trump’ın yeni ‘Demir Kubbe’ planı, ABD’nin hava ve füze savunma stratejisinde büyük bir değişim anlamına geliyor. Ancak, teknik zorluklar, yüksek maliyetler ve uluslararası dengeler göz önüne alındığında, projenin hayata geçirilmesi sürecinde ciddi engellerle karşılaşabileceği öngörülüyor.
Özellikle uzay tabanlı önleyicilerin devreye alınması, uzayın silahlandırılması konusundaki küresel kaygıları artırabilir. Rusya ve Çin’in bu duruma nasıl yanıt vereceği, ABD’nin savunma politikalarında nasıl bir yol izleyeceği ve projenin bütçesel gerçekliği, önümüzdeki dönemde büyük tartışmalara neden olacak gibi görünüyor.