İstihbarat analizi, farklı unsur ve faktörler tarafından doğrudan etkilenen bir süreç olarak nitelendirilmektedir. İhtiyaç tanımlamaları, bürokratik mekanizmalar ve koordinasyon, kurumsal kültür, cari istihbarat verilerinin yoğunluğu ve niteliği gibi bir dizi faktörü bu bağlamda değerlendirmek mümkündür. Söz konusu faktörler istihbarat analizinin nitel çerçevesini, bağlamını, verimlilik ve etkinliğini doğrudan etkilemekte ve bunun sonucunda nihai olarak istihbarat çıktılarının nitelik ve işlevselliğini belirleyebilmektedirler. Bu unsurlar, istihbarat analizini etkileyen birey-üstü/dışı unsurlar konumundayken, bireysel düzeyde ele alındığında bu unsurların tamamlayıcı bir etki gösterdiklerini söylemek mümkündür. Bu bağlamda, istihbarat analizinin etkinlik ve başarısı çerçevesinde bireysel düzeyde etkili olan faktörler daha fazla ön plana çıkmaktadır.
İSTİHBARAT ANALİZİNDE BİLİŞSEL SINIRLILIKLAR
İstihbarat analizinde, analiz sürecini ve istihbarat çıktısının nitelik ve işlevselliğini doğrudan etkileyen bireysel düzey faktörler, analizi gerçekleştiren bireylerin bilişsel yapıları ve özellikleri ile ilişkilendirilmektedir. Buna göre, istihbarat analizini gerçekleştiren bireylerin sahip oldukları bilişsel yetenekler, önyargılar, algısal nitelikler vb. faktörlerin istihbarat analizinin başarısını verili biçimde etkileyen unsurlar oldukları sıklıkla ifade edilmektedir. Bu noktada söz konusu faktörler, istihbarat çalışmaları literatüründe çoğunlukla istihbarat analizini olumsuz etkileyen bilişsel sınırlılıklar biçiminde değerlendirilmektedir. Bununla birlikte, bilişsel sınırlılıklar kümesinde değerlendirilen unsurların, istihbarat analizi sürecini ve analizci bireyi yanılgıya ve hataya yönlendiren etkilerine karşı çeşitli model ve metodlar sorun çözücü yaklaşımlar olarak sunulabilmektedir.
Bireyin bilişsel yapısının çoğunlukla olumsuz bir imgeleme sahip olduğu istihbarat analizi olgusu bağlamında, bu değerlendirme biçimine karşı, verili biçimde sahip olunan bir takım bilişsel özelliklerin bu süreci aynı anda olumlu ve olumsuz etkileyebilme potansiyeline sahip olduğunu da vurgulamak gerekmektedir. Bu bağlamda, bireylerin bilişsel yapılarında verili biçimde yer alan nedensel yükleme mekanizmaları ve anlatılaştırma eğilimini bu çerçevede ele almak mümkündür. Psikoloji literatüründe, bireylerin, dış çevredeki olay ve durumları anlamlandırmak ve açıklamak adına, belirli öğeler ve faktörler arasında nedensellik bağı oluşturmaya yönelik eğilimlerini ifade eden nedensel yükleme kavramı söz konusu verili unsurlar arasında yer almaktadır. Bununla birlikte, yine dış çevreye yönelik olarak sahip olunana anlamlandırma ve açıklama motivasyonunun bir sonucu olarak belirli düzenlilikler yapılandırma eğilimini ifade eden anlatılaştırma kavramını da bu kapsamda değerlendirmek mümkündür. İstihbarat analizi bağlamında ele alındığında, nedensel yükleme ve anlatılaştırmanın, istihbarat analizini olumlu veya olumsuz etkileyebilecek bir potansiyele sahip olduğunu saptamak mümkündür. Nedensel yüklemelerin, değerlendirilen olay veya duruma ilişkin olarak sunduğu çerçeveler ile anlatılaştırma eğiliminin belirli olay, durum ve kişiler arasında nedensellik, düzenlilik ve konumlandırmalar, istihbarat analizcisinin verili bilişsel özellikleri arasında yer almaktadır. Bu mekanizmalar, istihbarat analizi bağlamında, olay ve durumlar hakkında geçerli, gerçek zamanlı ve işlevsel çıktılar üretilmesine; doğru ve geçerli nedensel atıfların ve konumlandırmaların gerçekleştirilmesine olanak sağlayabilirken aynı zamanda geçerli ve gerçek zamanlı çıktıların üretimi ile gerçeğe yakın öngörülerin üretilmesi sürecinde hatalara ve yanılgılara yol açabilmekte; istihbarat hatalarının meydana gelmesine sebebiyet verebilmektedir.
VERİYE DAYALI SAVAŞ VE BİLİŞSEL SINIRLILIK
Bilişsel psikoloji bağlamında, bu durumun temelinde bireylerin varoluşsal düzeyde sahip oldukları sınırlılıklar yer almaktadır. Dış dünyayı belirli düzenlilikler çerçevesinde algılama eğilimi ve ihtiyacı beraberinde bilişsel şema ve bilişsel ön yargıları getirmektedir. Bu durum, istihbarat analizi sürecinde, nedensel yükleme refleksleri ile birleşerek hata ve yanılgı olasılığının artmasına neden olmaktadır. Nedensel yüklemeler çerçevesinde, karşı karşıya kalınan olay, durum, davranış veya refleksler durumsal, içsel ve dışsal faktörler düzleminde anlamlandırılıp bu düzlemde kıymetlendirilmektedirler. Örneğin, herhangi bir bireyin davranışı, bir örgütün stratejisi veya hamlesi, bir olayın veya durumun ortaya çıkmasındaki temel sebep, bireyin veya örgütün öz niteliklerine, iradesine atfedilebilirken, aynı zamanda durumsal baskılar, öz nitelikleri ve iradeyi baskılayan koşullarla da açıklanabilmektedir. Bu durum, bireyler, örgütler, durum ve olaylara ilişkin bilişsel şema ve ön yargıların etkilerine işaret etmektedir. Zira istihbarat analizi bağlamında, sahip olunan bilişsel şema ve ön yargılarla uyumlu biçimde, analiz süreci, davranış, olay ve durumların anlamlandırılmasında belirli nedensel yüklemeler ön plana çıkmaktadır. Bu durum ise analiz ve nihai olarak karar alma sürecini hataya ve başarısızlığa sürükleyebilmektedir.
Buna karşın, son dönemde gelişen veriye dayalı savaş konsepti ise istihbarat analizinde ve karar alma süreçlerinde ciddi bir değişim meydana getirmeye başlamıştır. Elektronik verilerin, algoritmik dataların ve yapay zekaya dayalı araçların günümüzde çatışma süreçlerinde daha yoğun bir biçimde kullanılması ile ortaya çıkan veriye dayalı savaş konsepti, söz konusu araç ve teknolojilerin gelişimiyle senkronize biçimde etkisini artırmakta ve ileri boyutlara taşınabilmektedir. İstihbarat analizi açısından ciddi bir devrim yaratan veriye dayalı savaş konsepti, bu anlamda doğrudan biçimde bilişsel sınırlılıkların geleceğini de etkileme potansiyeline sahiptir. Veriye dayalı savaş, istihbarat analizinde, elektronik verileri ve algoritmaların bir çıktıya dönüştürülmesi ve bunun da ötesinde yapay zekâ ve otonom sistemler aracılığıyla bu çıktıların kullanılarak operatif bir hamlenin gerçekleştirilmesini içermektedir. Bu bakımdan veriye dayalı savaşın, istihbarat analizi ve karar alma sürecinde insan unsurunun ve dolayısıyla bilişsel sınırlılıkların etkisini belli ölçüde sınırlandırdığını söylemek mümkündür.
SONUÇ
Yoğun veri edimi, davranış modeli, olay ve durumların sebeplerine ve kökenlerine ilişkin olarak belirli örüntü ve algoritmaların elde edilmesini kolaylaştırarak istihbarat analizinde hata ve başarısızlık olasılığını azaltmaktadır. Elbette, bu noktada bilişsel sınırlılıklardan ve nedensel yüklemelerden kaynaklanan hataların asgari düzeye indirilebilme imkânı söz konusudur. Bilişsel şema ve önyargılar doğrultusunda geliştirilen nedensel yüklemelerin ortaya çıkardığı yanılgılar yerini objektif veri birikiminden elde edilen örüntü ve algoritmik çerçevelere bırakmaktadır. Bununla birlikte, veriye dayalı savaş konseptinin, bilişsel sınırlılıkların etkisini tamamıyla ortadan kaldırabilecek bir potansiyele sahip olduğunu söylemek ise güçtür. Veriye dayalı konsept, her ne kadar objektif örüntüler yaratarak istihbarat analizinde hata olasılığını asgari düzeye indiren bir etki gösterse de, bu konseptin başlı başına bir bilişsel sınırlılığa dönüşme potansiyelini barındırdığını da tespit etmek gerekmektedir. Veri ve örüntülerin belirleyiciliğini merkeze alan yaklaşım, istihbarat analizinde, bir bilişsel körlük ve ön yargı ortaya çıkararak, bu örüntülerden kaynaklı hata ve yanılgıların engellenememesine zemin hazırlayabilmektedir. Bununla birlikte, veriye dayalı yaklaşım, aktörler arasında aldatma (deception) faaliyetlerine son derece uygun bir ortam da yaratmaktadır. Veriler, örüntüler ve algoritmalar düzleminde gerçekleştirilebilecek olan aldatma faaliyetleri, yapay zeka destekli otonom sistemlerin operatif kabiliyetleri de göz önüne alındığında, aktörlerin büyük tehdit ve zararlarla karşı karşıya kalabileceğine işaret etmektedir. Bu bağlamda, veriye dayalı savaş konseptinin, istihbarat analizinde bilişsel sınırlılıkların yarattığı olumsuzlukları ve hata olasılığını azaltırken simetrik biçimde bir bizatihi bir bilişsel sınırlılığa dönüşme riskinin göz ardı edilmemesi gerekliliği ve istihbarat analizinde bireysel olarak bilişsel sınırlılıkların bireysel gelişim yoluyla asgari düzeye indirilmesinin önemi kendisini göstermektedir.