Alt sistem nedir?
Savunma sanayiinde bir araya gelerek büyük projeleri, büyük savunma ürünlerini oluşturan sistemlere alt sistem denilmektedir. Yalnızca doğrudan ürünün üzerinde bulunan sistemler değil, sistemin üretiminde kullanılan makineler ve test sürecinde kullanılan düzenekler de alt sistem olarak sınıflandırılabilir. Örneğin ana sistem olarak bir savaş uçağından bahsettiğimizde bu sistemin alt sistemleri; motor, motor kontrol üniteleri, iniş takımları, kontrol aktüatörleri, uçuş kontrol bilgisayarları, görev bilgisayarları, radar, silah sistemleri, gövde ve yapısal sistemler, fırlatma koltuğu, kanopi ve daha fazla sistem örnek verilebilir. Uçağın üzerinde bulunan alt sistemlerin haricinde; demir kuş (ironbird) test sistemi, rüzgar tünelleri, diğer yapısal test üniteleri, simülatörler de test alt sistemleri olarak örnek verilebilir.
Üretim ve test sistemleri
Ürünü oluşturan sistemler, projeler için ne kadar önemli ise; üretimde kullanılan makinelerin ve üretimden sonra kullanılan test sistemlerinin geliştirilmesi de o kadar önemli diyebiliriz.
Örneğin bir hava savunma sistemi geliştirildiğinde sistemin gerçek hedef üzerinde test edilmesi gerekir. Milyonlarca dolarlık hava araçlarını hedef olarak kullanıp yok edemeyeceğimizden ötürü düşman unsurunu taklit eden hedef uçaklara ihtiyaç vardır. Yani her ne kadar birbirinden farklı projeler kapsamında olsalar da hedef uçak test sisteminin geliştirilmesi, hava savunma sistemi geliştirilmesinde önem taşır.
Başka bir örnek vermek gerekirse bir hava aracı geliştirildiğinde, bu aracın aerodinamik özelliklerini aracı uçurmadan inceleyebilmeniz gerekir. Bu inceleme 2 yolla yapılır. Birinci yolda bilgisayar destekli hesaplamalar ile oluşturulan simülasyonda aracın yüzeyinde hava akımının davranışı incelenir. İkinci yolda ise aracın gövdesi, rüzgar tünelinde aracın uçarken maruz kalacağı hızda hava akımına maruz bırakılır ve hava akımının davranışı incelenir. Birinci yol, aracın gövdesi üretilmeden yapılan analizlerde, ikinci yol ise üretim sonrası-ilk uçuş öncesi analizlerde kullanılır.
Bu iki yolun ortak noktası, aracın ilk uçuşunda bütün Ar-Ge maliyeti ve zamanın boşa gitmemesi için riskleri en aza indirmede büyük rol oynamalarıdır. Bu iki sistem olmadığı sürece aracın uçurulmasında risk çok yüksektir. Bu riski en az seviyeye indirebilmek için ise bu iki alt sistemi de geliştirebilmek gerekir. Her ne kadar ithal çözümler var olsa da Türkiye gibi bir ülke için ithal çözümler hem maliyet açısından hem de siyasi açıdan daha zahmetlidir.
Üretim noktasına değinecek olursak üretime katkı sağlayan her makine üretim alt sistemidir diyebiliriz. Üretim hatlarının otomasyonunda kullanılan robotlar, cnc, torna, freze makineleri, 3D yazıcılar, kalıp-enjeksiyon sistemleri ve daha birçok sistem örnek gösterilebilir. Projelerin kendilerinden doğrudan bağımsız, herhangi bir alt sistemin üretilmesini sağlayan hammadde işleyiciler bile üretim alt sistemi olarak sınıflandırılabilir. Örneğin bir tank zırhının üretiminde kullanılan alaşımların geliştirildiği ve üretildiği sistemler o zırhın üretim alt sistemidir denilebilir. Çünkü her ne kadar doğrudan belirli bir projeye yönelik geliştirilmese de birçok sistemin nihai ürününün ortaya çıkmasında rolü vardır.
Milli savunma sanayii projeleri ve yerlilik oranları
Milli savunma projelerinin en çok gündem konusu olan yönlerinden biri de projelerin yerlilik oranlarıdır. Geliştirilen projelerin geleceğinin garanti altına alınması açısından alt sistemlerin çoğunun yerli olması hem ordumuzun hem de halkımızın tercihidir. Geçmişte tedarik sorunları, ambargo ve yaptırımlar gibi yapılan projelerin kesintiye uğramasına sebep olan sorunlardan ders çıkarılmış ve alt sistem üreticiliğinde de millileşme dönemi başlamıştır. Bugüne baktığımızda, Türkiye Yüzyılı ve Milli Teknoloji Hamlesi gibi vizyonlar ile teknolojinin her alanında faaliyetler artırılmış ve gelişme kat edilmeye başlanmıştır. Son dönemde yapılan büyük savunma projelerini incelediğimizde yüksek yerlilik oranlarına ulaşılmış, henüz yerlileştirilememiş alt sistemlerin ise Ar-Ge faaliyetleri sürmektedir. Birkaç farklı kategoride bu projeleri ve alt sistemlerini inceleyelim.
MMU KAAN
Mayıs 2024’te TUSAŞ tarafından yapılan açıklamalara göre, 30 alt sistemin 24’ü yerli firmalar tarafından tedarik ediliyor. 100’den fazla milli savunma firmasının iştirakiyle KAAN’ın alt sistemleri yerlileştiriliyor.
"KAAN'ın yerlilik oranı yüzde 90’a ulaştı"
✈ TUSAŞ:
KAAN’ın P0 prototipinin geliştirilme sürecinin ardında aslında Türk milletinin gücü yer alıyor. Şirketimiz, üretim sürecinde 100’ü aşkın yerli firmayla birlikte çeşitli çalışmalar yürüttü.
30 alt sistemin 24’ü yerli… pic.twitter.com/auvc6iWFWA
— SavunmaTR (@SavunmaTR) May 3, 2024
Yine benzer tarihlerde dönemin TUSAŞ Genel Müdürü Temel Kotil, motor, fırlatma koltuğu ve side stick (kontrol kumandası) olmak üzere 3 ana sistem hariç alt sistemlerin yerli olarak tedarik edildiğini söylemişti. Side stick’in bir firma tarafından yerlileştirileceğini, motor ve fırlatma koltuğu üzerine de çalışmaların devam ettiğini belirtmişti.
Şubat 2024 tarihli bir röportajda ise Kotil, benzer bir ifadeyi side stick’i saymadan ifade ediyor. Buradan anlaşılıyor ki, 1 yıldan kısa bir sürede side stick sistemi de yerlileştirilerek KAAN’a entegre edildi.
Bu bilgiler ışığında ve TUSAŞ yetkililerinin söylemlerine bakıldığında KAAN’ın yerlilik oranının yüzde 90’ın üzerinde olduğu biliniyor.
KAAN’ın seri üretimi için kritik önem taşıyan motorla ilgili de, Türkiye’nin ABD’ye F110 motorunu Türkiye’de üretmeye yönelik talebini ilettiği biliniyor. Her ne kadar millileştirilmemiş de olsa potansiyel tedarik sorunlarını azaltmada yerli üretim F110 motorunun bu sorunu azaltması bekleniyor.
MİUS Kızılelma
Baykar tarafından geliştirilen Kızılelma’nın birçok alt sistemi, Baykar’ın alt şirketleri ve diğer yerli firmalar tarafından üretiliyor. Projenin teknik detaylarıyla ilgili fazla detay bilgisi bulunmasa da şunu söyleyebiliriz ki motor hariç kritik alt sistemlerin çoğunluğu yerli firmalar tarafından üretiliyor. Radar, optik sistemler, gövde ve yapısal sistemler, uçuş bilgisayarları gibi temel alt sistemleri örnek olarak verebiliriz. Kesinliği olmamakla beraber bu bilgiler ışığında Kızılelma’nın yerlilik oranının yüzde 90’ın üzerinde olduğunu söyleyebiliriz. Turbofan motoru yerlileştirmek konusunda ise Baykar, geçtiğimiz aylarda motor üretimi üzerine yatırım yaptıklarını açıklamıştı. Bayraktar TB2 için geliştirilen BM100 motorunun tanıtılmasının ardından, Akıncı için turboprop ve Kızılelma içinse turbofan motor geliştirme çalışmalarının başladığı açıklanmıştı. Haluk Bayraktar, motor üretimine 300 milyon dolar yatırım yaptıklarını belirtmişti.
Yani motorunu Ukrayna’dan ithal eden Kızılelma, testleri devam eden TF6000/TF10000 motorları veya Baykar tarafından geliştirilecek bir motoru kullanmaya başlarsa yüzde 100 yerlilik oranına yaklaşacak. Bu da tedarik sorunu veya ambargolar dolayısıyla yaşanabilecek muhtemel üretim aksaması riskinin en aza indirileceği anlamına geliyor.
TCG Anadolu
2023 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığına teslim edilen Türkiye’nin ilk amfibi hücum gemisi TCG Anadolu’nun, yaklaşık yüzde 70 yerlilik oranına sahip olduğu belirtiliyor. Tasarımı İspanyol savaş gemisi Juan Carlos I’den yola çıkılarak Türk Donanmasının ihtiyaçları doğrultusunda inşa edilen geminin kritik birçok alt sistemi yerli firmalar tarafından geliştirildi. Elektro-optik sistemler, radarlar, elektronik harp sistemleri, savaş yönetim sistemi, stabilize top sistemi, haberleşme sistemleri gibi birçok önemli alt sistem, yerli olarak geliştirildi ve gemiye entegre edildi.
Yeni ALTAY Tankı
Diğer milli savunma projelerinde en çok dikkat çeken kısım olan motor konusu, Altay tankında çözüme daha yakın. Güney Kore menşeli güç grubuyla testlerine başlayan ve ilk 2 prototipi teslim edilen Altay tankı için geliştirilen BATU Güç Grubunun entegrasyon çalışmaları devam ediyor. Son olarak Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün tarafından EFES 2024 tatbikatında verilen bilgiler ışığında; BATU Güç Grubunun laboratuvar test faaliyetlerinin tamamlandığını, entegrasyon ve araç üzerindeki testlerinin başladığını söyleyebiliriz. Araç için en kritik sistemlerden biri olan motor ve transmisyon sistemi de yerlileştirildiğinde, Altay çok yüksek bir yerlilik yüzdesine ulaşacak. Halihazırda zırh, atış kontrol sistemi, top sistemi, aktif koruma sistemi ve birçok elektronik sistem yerli firmalar tarafından üretiliyor.
Alt sistem üretiminin milli savunma projeleri için önemi
Türkiye, çeşitli nedenlerden ötürü sıkça yaptırıma maruz bırakılan bir ülke. Bu yaptırımların başında savunma ürünleri ve alt sistem tedariğinin durdurulması geliyor diyebiliriz. Son dönemde gerçekleşen yaptırımlara örnek verecek olursak; F-35 programından çıkarılmamız, F-16 Viper modernizasyonundaki gecikmeler, Eurofighter savaş uçağı alımına onay verilmemesi, Karabağ savaşında Bayraktar TB2’lerin Ermenistan’a karşı kullanımından ötürü Kanada üretimi Wescam elektro-optik sistem tedariğinin durdurulması durumları sayılabilir.
Türkiye coğrafi konumu itibariyle verdiği kritik dış politika kararları ve terörle mücadeledeki duruşundan ötürü bu ambargolara maruz kalıyor. Söz konusu durum sebebiyle oluşabilecek problemler ambargo uygulayan ülkelerden ziyade, diğer ülkelerin alternatif ürünlerine yönelerek geçici olarak çözülebilecek olsa da birçok sistemi NATO standartlarında olan ordumuzun bu duruma adapte olması uzun ve hem siyasi hem teknik açıdan zorlu bir süreç gerektiriyor. Bu sebeple alternatif sistemlere yönelinen geçici bir çözümdense alternatif sistemleri yerli olarak, hatta mümkünse milli olarak, üretebilmek gerekiyor.
Ana sistemleri, yabancı menşeli alt sistemler kullanarak üretmek de yine aynı sebeplerden ötürü sürdürülebilir değil. Nitekim bunu İsrail menşeli Heron’lara alternatif olarak üretilen Bayraktar TB2’nin elektro-optik sisteminin tedarikinin durdurulmasıyla örneklendirebiliriz. Bu durumun ASELSAN CATS Elektro-Optik sisteminin Bayraktar TB2’ye entegrasyonuyla çözülmesi, benzer her durumun çözüm yöntemini içeriyor: Yerli ve milli alt sistem üretimi.
Seri üretim aşamasında olan ancak %100 yerli olmayan projelerin geleceği, ithal alt sistemlerin yerli olarak geliştirilmesine ve entegrasyonuna bağlı. Olası bir tedarik sorunu ve ambargo durumunda, daha önce tedarik edilmiş stok parçalar seri üretimi kısa bir süre devam ettirebilir. Böyle bir durum oluşmadan sistemlerin yerli olarak geliştirilmesi ve entegre edilmesi gerekiyor. Henüz seri üretim aşamasına geçmemiş projelerimizin istikbali de, proje aşamasında yerli alternatiflerin geliştirilip seri üretime tamamen yerli bir ürünle geçmeye bağlı.